Mesajı Okuyun
Old 03-01-2008, 01:36   #96
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn. Özcan,
Israrla sorduğunuz çocuğunuz ölürken bir hukukçu olarak nasıl davranırdınız sorusuna bir yanıt bulmanız veya bulmamız mümkün değil.

Bir yana babalık duygusunu bir yana da hukukçu kimliği koyarsanız, çoğu zaman babalık duygusu ağır basacaktır. Hukukçu bir baba nasıl davranır derseniz. Büyük ihtimalle hukukçu kimliğinden soyunup, baba kimliği ile hareket edecektir derim. Bu durumda cezayı kendi eliyle vermeye kalkarsa kendisini hakimin solunda değil, karşısında bulacaktır ve hakimin solunda boş kalan yeri yine bir hukukçu meslektaş dolduracaktır.

Sorduğunuz bütün sorular ve verdiğiniz bütün örnekler bizleri çözümü imkansız paradokslara götürüyor.

Dolandırıcıdan gelen parayı alırken, işinde başarıyı elde etmek zorunda olan ve piyasada ayakta kalmak durumunda olan aile babası hukuk profesyoneli ile her zaman mazlumdan ve adaletten yana olması gereken hukukçu kimliği karşı karşıya getiriyorsunuz. Bu olayla ilgili sergileyeceğim tavır büyük ihtimalle şöyle olurdu; bir müddet suyuna gidip, parayı kimden nasıl çarptığını öğrenmeye çalışırdım, bunu yaparken onun yanında görünüp vay be ne enayiler var, akıllı adamsın gibi gaz da verirdim. Zaten gayrimenkullerini tespit edip haczimi de koymuşum, ondan sonra da soluğu savcının yanında alırdım. Eğer kem küm ediyor ve bilgi vermiyorsa bana vicdan yükü yüklemeye çalıştığından şüphelenirdim sanırım. Hayatın bazı gerçekleri var. Her şey bazı TV kanallarında ilahi adalet temalı ve her seferinde suçlunun vicdanına yenildiği dizilerdeki gibi olmuyor. Sonuçta bu durumu bir vicdan yükü olarak üzerime almazdım.

Komiserin tokadına gelirsek, bu konuda ne olursa olsun, bu tarz yöntemlerin savunulmasını doğru bulmam. Bugün bir tokat, yarın düşük voltajlı elektriğe ve giderek yüksek voltajlı elektriğe dönüşebilir. İnsanlık, tarih boyunca insan haklarında sürekli olarak ileriye gitmiştir. İnsan haklarında izlenmesi gereken yol ileriye gitmek olmalıdır. Geriye gitmek değil. Çok gerilerde bir mesajınızda belgesellerden bahsetmiştiniz. O belgesellerde suçluların nasıl bulunduğunu defalarca görmüş olmalısınız. Hangisinde komiserin tokat attığını ya da suçluya işkence yapıldığını gördünüz. Bizim polisimiz hangi noktada peki, parmak izi alınması gereken yerde "toz kalmadı" diyebilen, olay yeri incelemesinde çağdışı kalmış polis teşkilatı elbette aciz kalmaya mahkumdur. O halde bir yandan da suçluları ortaya çıkarmak suretiyle toplumsal infiali yatıştırmak zorunda olan polisin gayrimeşru yöntemlere başvurması da kaçınılmaz mı olmalıdır. Yoksa meşru yöntemlerin geldiği noktayı günü gününe takip etmek delilden sanığa ulaşmayı düstur edinmek mi? Elbette ikincisi..

Aynı paralelde yazan arkadaşlar için birisi "sözümona idealist takılanlar" gibi bir ifade kullanmış. Bu da bana Çetin Altan'ın lanetliler bahçesi teorisini hatırlattı.
Siz o bahçeye atılmalısınız demiyorum asla ama,
Dün astıklarımıza bugün anıtlar dikip, ağıtlar yakmıyor muyuz? Kaçakçılığa, dopinge teşviğe bulaşan milli futbolcuları toplumsal vicdanımızda affedivermiyor muyuz? Dünün dolandırıcısı, vurguncusu yarın karşımıza beyfendi, saygın, mümtaz bir şahsiyet olarak çıkmayacak mı? Kendimize dönersek, "sözümona" idealist takılmadığımız için, banka vekillikleri kapmak için, banka müdürlerine en çok avantayı verme ihalelerine girmiyoruz, tefeciliğinden şüphelendiklerimizi geri çeviriyoruz. Ancak birileri bunları yapıyor ve yapmaya da devam edecek. Bu tipleri aramızda lanetlemediğimiz sürece hep birlikte batmaya mahkumuz.

Bir başka yerde;
Ceza davası alıp sanığı suçlu olduğu halde suçsuzdur beraatini istiyorum demiyor musunuz?
İfade verirken suçluya kurtulacak mevzuat hükümlerini, hatta eşiniz dostunuz olan bir borçluya borçtan kurtulmanın yollarını anlatıp öğretmiyormusunuz ?
denilmiş,
Ceza davasında sanık müdafiliği bu tartışmanın çok dışında olmakla birlikte sanığın savunması esnasında beraat talebi ve ifade verirken suçluyu kurtaracak mevzuat hükümlerini göstermenin gayrimeşru bir yol olduğu hiçbir biçimde düşünülemez. Meslekte fazla eski olmamama rağmen, CMK görevi nedeniyle dosya esasım 100'ün üzerindedir. Bu sayı belki de CMK olmasaydı bir meslek hayatının tamamında ulaşılabilecek bir sayıdır. O anlamda bu alanda kendimi oldukça tecrübeli hissediyorum. Ceza Yargılamasında müdafinin rolü konusu dediğim gibi apayrı bir tartışma olmakla birlikte; öncelikle ben suçsuzum diyen biri hakkında deliller ne gösterirse göstersin, beraat talep etmek gayrimeşru bir yol olarak kabul edilemez. Orada bulunmanızın sanığa verdiği güvenin ne demek olduğu ancak o duruma düşüldüğünde anlaşılabilir. Pek çok mahkumiyet kararı verildi. Hemen hepsini temyiz ettim. Kimi onandı kimi bozuldu. Kimi onama yerindeydi, karar benim hukuki perpektifimden doğru idi çünkü.. Kimi karar bozulmadı üzüldüm. Kimi ise bozuldu.. Beraate dönüştü.. Netice ne olursa olsun, sanık yalnız değildi ve hakkı sonuna kadar arandı. Tanıklara onun akıl edip soramayacağı sorular soruldu. Bilirkişi raporlarına itiraz edildi, tutuklama kararlarına itiraz edildi, bir üst mahkem tutuklamayı tekrar inceledi.. Hepsi olumlu netice vermedi belki ama sanık yalnız değildi.. Dediğim gibi bir gün sanık olursanız ancak bunun ne olduğunu anlayabilirsiniz. Hakimin karşısında olmakla, sol tarafında durmak apayrı durumlar ve apayrı duruşlardır. Bir gün o duruma düşersem, mutlaka hakmin solunda benim sağımda duran biri olmalı..

Öte yandan hiç kimseye borçtan kurtulma yolu öğretmedim. Biri bu borçtan beni kurtar diye de gelmedi hiçbir zaman. Ancak hukuki zeminde aranması gereken bir hakkı varsa sonuna kadar ararım. Eğer bu sebeple alacaklı alacağına daha geç kavuşacaksa kavuşsun. Borçlu da yalnız değil.

Sonuç olarak hukukçu kimlikle, bir hukuki meselenin bizzat tarafı olmak ikilemi çözümsüz bir paradokstur. Bir olayda tarafsanız, tarafsınızdır. Duruşunuzu taraf olma statünüz belirler ve beklentileriniz ve girişimleriniz ona göre olur. Hukukçu olarak o olaya müdahilseniz soğukkanlı ve profesyonelce davranır ve hukukun yanında hukukun meşru saydığı yollarla meseleye yaklaşırsınız. Ancak iki gömleği üst üste giymeye kalktığınızda düştüğünüz açmazdan kurtulmak da hiç de kolay olmayacaktır.