Mesajı Okuyun
Old 10-04-2002, 10:18   #2
Av.Nihat Karataş

 
Varsayılan

Sevgili Meslektaşım,

Olayı anlatığınız şekle göre, mahkemece kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata hükmedilmesinde bir yanlışlık yok. Salt olarak, bahsi geçen parselin "yola terk edilmesi gereken yerlerden olması" olgusuna dayanarak belediyenizin buraya fiili olarak yol yapması hukuken mümkün değildir. Belediyenizin buraya sahip olabilmesi şu şekillerde olabilir;

1.)Kamulaştırma yasası gereğince, prosedürünü tamamlayarak bedelini ödemek şartıyla sahip olabilmesi yani yol yapabilmesi mümkündür. Ancak bunun için İmar planında da buranın yol olarak gösterilmesi gerekir. Aksi halde kamulaştırma işlemi idari yargıdan dönebilir.

2.) Belediyelerin İmar Kanunun 18. maddesi gereğince %35'e kadar D.O.P. (Düzenleme Ortaklık Payı) kesintisi yapma hakkı vardır. Ancak, bu şekilde bedelsiz olarak belediyenizin buraya sahip olabilmesi bu parselin imar planının yapılmış olması ve bu yerin planda yol olarak gösterilerek, imar planı üzerinde uygulama imar planı yani ifraz yapılmış olması şartına bağlıdır. Yol olarak gösterilen yer, bu şekilde D.O.P'tan karşılanır.

3.) Malikin rızaen yapacağı terk işlemi. Bunun içine Kamulaştırma yasasının 35. maddesi de dahildir. Belki bu madde kapsamında olayı belediyeniz lehine çevirme imkanınız olabilirdi. Ancak konunun bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi olayı sizin ispat edebilmenize bağlıdır. Zira bu maddede (...özel parselasyon sonunda malikinin muvafakati ile kamu hizmet ve tesisleri için ayrılmış bulunan yerler için eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamaz ve karşılığı istenemez." der. Anlaşıldığı kadar davacı taraf, kadastroda kendileri özel ifraz yaptırmışlar. Bu durumda ifraz haritasına göre ilgililerin muvafakti olduğunu ispat külfeti size aittir.

Eğer dava konusu yer, bu hallerin hiç birisi içerisinde değerlendirilemiyorsa, Mahkemece verilen kararın Yargıtayca Onanmasında bir yanlışlık yok diyorum.

Yargıtayın; "Bir yerin imar planında yalnızca yol olarak gösterilmesi, ya da yola terk edilmesi gereken yerlerden olması halinde idarenin usulünce imar uygulaması yapmaksızın buraya el koyma hakkının bulunmadığı.." tarzında kararlarını hatırlıyorum. Bu da Anayasa ile güvence altına alınan Mülkiyet hakkının tabii bir sonucudur.

Çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Av.Nihat Karataş (İstanbul Barosu)