Mesajı Okuyun
Old 05-04-2016, 14:01   #42
hukukbilgisi

 
Varsayılan Ne Zaman Emekli Olacağım?

Ne Zaman Emekli Olacağım?

Tuzu kuru memleketlerin insanlarının hoş hayalleri vardır; Dünya’yı gezmek tozmak, Paris’te tango yapmak, Rio’da festivale iştirak etmek, Madrid’de boğa güreşi seyretmek gibi… Bizcileyin memleketlerde ise, hayallerimizin başında, emekli olmak gelir. İstiklal’de yürürken başını tuğla düşmemek; gösteri ve yürüyüşlerde biber gazı yememek; çeri domatesi, geçen haftaki fiyattan almak; tavuk döner siparişi verip sakat-etle karşılaşmamak ise, bize özgü, tam olarak sayılmasa bile, hayal olmaması için de bir neden olmayan beklentilerimizi ifade eder.

Normal şartlarda emekliliğin, hayal kategorisinde ele alınmaması gerekir, gayet ‘gerçek’ bir olgudur. Ne var ki, ‘mezarda emeklilik’ gibi laflar tedavüle girince, ister istemez, gerçekle hayal arasındaki o sınır da kayboluyor.

Bildiğiniz üzere; ecnebilerin çektiği Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Karayip Korsanları, Yıldız Savaşları, X-Men gibi sayısız fantastik film örneği bulunmaktadır. Bizde fantastik sinema, pek ilerleyemediği gibi, çoğunlukla uyarlama şeklindedir. Oysa, emeklilik hayalimize ilişkin bir film, fantastik sinemamıza olağanüstü bir katkı sağlayabilecektir. Ben şimdiden bir film konusu buldum bile, değerli okurlar. Filmimizin adı: Emeklilerin Efendisi!.. Filmin kahramanı, 80’li yıllarda 42 yaşında emekli olan, emekli olduktan sonra da çalışmaya devam ederek, ikinci kez emekli olan bir emekçimizdir. Yer yer flaşbekler de yapılmak suretiyle; Murat 124, Vita yağı gibi görsellere yer vererek; emeklilerimizi onurlandırabiliriz…



Neyse, konumuzu dağıtmayalım.

Gelelim, sorumun sebep ve yanıtına…

Resmi tarihe göre Temmuz, gerçek tarihe göre Şubat doğumlu olmakla; Şubat ayında 50. yaşıma girmiş bulunurken, Temmuz ayında resmen 50. yaşıma gireceğim. Bu vesileyle, kendim için bir marş da yazdım:

Müjdeler var yurdumun toprağına taşına
Çünkü ben girdim elli yaşıma
Bu rüzgârla şahlanmış, başımda ak saçlarım
Başka türlüsü yakışmaz, bu olgun yaşıma

Emeklilik sorusuna gelmek üzereyim.

10’uncu yaşımı 1976 yılında Mecidiyeköy/Gülbağ Mahallesi’nde idrak etmiş idim. Hattı müdafaa yerine, hattı meşgul etme yolunu seçtiğimden; Gülbağ-Taksim seferini yapmakta olan 66 no’lu otobüsün müdavimlerinden sayılırdım. Bu satırları okuyanlar, İstiklâl’e bira içmeye filan gittiğimi sanabilirler, ancak böyle bir durum söz konusu değildi; hatta açık/kapalı alanlarda yasak olmamasına rağmen sigara da tüttürmüyordum.

Neyse efendim, konumuz, nereye gittiğim değil zaten. İşte, ben bu seyahatlerim esnasında ve dahi 10 yaşımda yaşlılara yer vermeye başlamıştım. Şimdiki müfredatta olmayabilir, fakat o zamanki müfredatta olsa da, olma da; öğretmenlerimiz ve büyüklerimiz, yer verme konusunu biz çocuklara iyice belletmişlerdi.

Gel zaman, git zaman, otobüs hatlarım değişti, fakat huyum değişmedi. Bu yaşıma kadar; yaşlılara, hastalara, engellilere, hamile kadınlara yer vermeye üşenmedim. Bu arada, mahallenin veletleri ‘abi topumuz kaçtı atar mısın buraya?” aşamasından “amca, topumuz kaçtı, atar mısın buraya?” aşamasına geçmiş olsalar da, ne zaman otobüs, minibüs, metrobüs, metro ve tramvaya binsem, yaşlılığı kendime hiç kondurmadan, yer vermeye devam ediyorum.

Her ne kadar, yer vermeye dünden gönüllü olsam da, bazı zorluklar da yaşamıyor değilim hani. Örneğin, metrobüse binmiş oluyorum; bir değil, iki değil 4-5-6 yaşlı insan var. Verebilecek, tek bir yerim olduğundan ve bu konu için ihale açıp, zaman da kaybetmek istemediğimden; en yaşlısını tahmin etmek zorunda kalıyorum. Umuyorum ki, hep isabetli tahminler yapıyorumdur.

Bir diğer zorluk ise, hamile kadınlara yer verme konusunda çıkıyor. Bazen, hamile olduğunu sandığım bir kadının, aslında göbekli de olabileceği sorusu, kafamı kurcalamaya başlıyor. Araçlarda, yaşlılara, gazilere ve hamile kadınlara yer verin, kuralı koymuşlar. Göbekli bir kadına yer verip, kural ihlali de yapmak istemiyorum… Her durumda, vicdanımın sızlamaması bakımından, yerimi verip kurtuluyorum…

Geldik, emeklilik mevzusuna…
Bendeniz, yer vermekten, ne zaman emekli olacağım?
Mahallenin veletlerinin, “dede dede, topumuz kaçtı, atar mısın?” aşamasına geçmelerini mi beklemeliyim?