Mesajı Okuyun
Old 22-02-2013, 17:50   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.buğra
Y 19 HD 'nin 06.02.1997,1996/6249, 1997/959 K. ( YKD 1997, s.1123 ) ilgili yargıtay kararını arıyorum ilgilenirseniz sevinirim...

Aktarıyorum ama sanırım aleyhinize bir karar.

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 1996/6249
K. 1997/951
T. 6.2.1997
• ÇEKTEN CAYMAK ( Keşidecisinin Rızası Hilafına Elden Çıkan )
• ÇEK KEŞİDECİSİNİN ÖDEME YASAĞI KOYMASI VE BANKAYA BİLDİRMESİ ( İptal Davası Açılmasına Gerek Olmadığı )
• ÇEK İPTALİ DAVASININ 3. KİŞİLERİ BAĞLAMAMASI ( Çalıntı Çek )
• MENFİ TESBİT DAVASI ( Çek İptali Davasının 3. Kişileri Bağlamaması )
6762/m.711/3
ÖZET : Çekin, keşidecisinin rızası hilafına elden çıktığı durumlarda, keşidecinin ödeme yasağı koyması ve bankaya bildirmesi yeterli olup, ayrıca bir iptal davası açması gerekmez. Açılan iptal davası hasımsız olup, dava sonucunda verilecek iptal kararı çek hamili üçüncü kişileri bağlamaz. Bu nedenle, iptal kararından sonra çeki takibe koyan hamil aleyhine açılacak menfi tespit davasında, davacı bu çekten dolayı borçlu olmadığını ispat etmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili; müvekkilinin işyerinin hırsızlar tarafından soyulduğunu, hırsızların bir kısım mallarla birlikte çek karnesini de götürdüklerini, çek karnesinden 6369270 numaralı çek yaprağının, 48.500.000 TL. meblağ yazılarak takibe konulduğunu, icra takibinden önce açılan çek iptal davasının lehine sonuçlandığını, takibe konu çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını ve bu çekten dolayı borcu bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin takibe konu çekten dolayı borçlu olmadığının tesbitine, çekin iptaline, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında; iddiaların gerçek olmadığını, davacının çeklerinin çalınmadığını, müvekkilinin çeki Süleyman isimli bir şahsa verdiği mal karşılığı aldığını, 30.3.1994'de bankaya ibraz edilen çekin karşılığı olmadığından, arkasının yazdırıldığını ve takibe konulduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre dava konusu çekin, aynı mahkemenin 22.2.1995 tarih ve 1995/43-19 sayılı kararı ile iptal edildiğinden, davalının yaptığı takip ve koyduğu haczin dayanağı kalmadığı gerekçesiyle dava ve takip konusu çekten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tesbitine karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Davacı; davalı tarafından takibe konulan 30.3.1994 keşide tarihli 48.500.000 TL.lık çekin işyerinden çalındığını, sahte olarak düzenlenip takibe konulduğunu, imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek, bu davayı açmıştır. Mahkemece, daha önce çeklerin iptaline karar verildiği, takibin ve haczin dayanağı kalmadığı gerekçesiyle davacının, davalı şirkete borçlu olmadığının tesbitine karar verilmiştir. Çekin keşidecisinin rızası hilafına elden çıktığı durumlarda, keşidecinin ödeme yasağı koyması ve bankaya bildirmesi yeterli olup, ayrıca bir iptal davası açması gerekmez ( TTK. m. 711/3 ), Açılan iptal davası hasımsız olup dava sonucunda verilecek iptal kararı çek hamili üçüncü kişileri bağlamaz. Bu nedenle, iptal kararından sonra çeki takibe koyan hamil aleyhine açılacak menfi tesbit davasında, davacı bu çekten dolayı borçlu olmadığını ispat etmesi gerekir. Davacı, senedin çalındığını ve sahte olarak doldurulduğunu ileri sürdüğüne göre, taraflardan iddia ve savunma doğrultusunda delilleri sorulup, toplanan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 6.2.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.