Mesajı Okuyun
Old 23-06-2015, 18:09   #569
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Tartışmak istediğim husus:

Bilindiği üzere 6545 sayılı Kanunun 45'nci maddesi ile 28.6.2014 Tarihinden itibaren konusu para olan davaların değeri 300.000 TL'den yüksek ise, heyet halinde Ticaret mahkemesinde görüleceği... hükme bağlanmıştır. İlgili hüküm aşağıya alıntılanmıştır.

Bu çerçevede dava konusu değeri gerçekte 300.000 TL'nin çok üstünde olmasına rağmen, Davacı taraf, dava belirsiz alacak davası açmaya müsait ise (harç ve vekalet ücreti riski gibi) çeşitli nedenlerle HMK.107'ye göre belirsiz alacak davası açmayı tercih etmektedir. Buraya kadar sorun yoktur.

Sorun şurada oluşuyor:

Dava belirli aşamaya ulaştıktan sonra, örneğin bilirkişi raporu da sunulduktan sonra dava konusu şekillenmesine rağmen HMK.107'nci madde, Davacının ek bir dilekçe ile dava tutarını artırmaya imkan vermesine rağmen, artırmaya mecbur bırakmamaktadır. Davacı isterse tutarı artırmayabilir! bu durumda tek hakim ile alacağın tam tutarı için eda davası içinde tespit kararı da verilmiş olur.

Örneğin 20.000 TL için açılan belirsiz alacak davasının bilirkişi incelemesi ile 10.000.000 TL civarında bir alacak hakkını doğurabileceği belli olduktan sonra, Davacı, yasaya göre belirli hale gelen bu tutara kadar davasını dilekçe ile artırabilecek iken bunu yapmaması halinde, gerçekte dava konusu heyeti ilgilendirecek boyutta bir ihtilaf olmasına rağmen, davanın 20.000 TL ile karara çıkması ve daha sonra bu kararı delil gösterip, kalan bakiyeyi dava etmesi mümkündür. Bu durumda, yasa koyucunun 6545 sayılı yasa ile heyet halinde görülme sınırını koymasında güttüğü amaç dolanılmış olmaktadır. Çünkü ilk mahkemenin kararı eda niteliğinde olsa bile alacağın tamamı bakımından aynı zamanda tespit kararı da olacaktır. Karar kesinleştiği an bakiye tutar için açılacak ikinci dava heyet halinde görülse dahil ilk davadaki bu tespit, ikinci davanın mahkemesince de nazara alınacaktır. Bu durum ise kanunun amacına aykırı bir durum yaratacaktır.

Kanaatime göre, BÖYLE BİR DURUMDA, yargılama sırasında alacak tutarı belirginleştiği an davacı taraf davasının tutarını belirlenen,(ya da belirli hale gelen) tutara kadar artırmaması halinde, mahkeme re'sen davayı heyete sevk etmeli ve belirgin hale gelen dava tutarı temelinde kararı heyet vermelidir.

Bu konuda fikirlerinizi almak ve tartışmak isterim.




Alıntı:
Belirsiz alacak ve tespit davası
(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.


Alıntı:
28 Haziran 2014 CUMARTESİ
Resmî Gazete
Sayı : 29044

KANUN

TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN

Kanun No. 6545 Kabul Tarihi: 18/6/2014


MADDE 45 – 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve mülga üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“Sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri tek hâkimlidir.”

“Asliye ticaret mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Konusu parayla ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri üç yüz bin Türk lirasının üzerinde olan dava ve işler ile dava değerine bakılmaksızın;

1. İflas, iflasın ertelenmesi, iflasın kaldırılması, iflasın kapatılması, konkordato ve yeniden yapılandırmadan kaynaklanan davalara,

2. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda hâkimin kesin olarak karara bağlayacağı işler ile davalara,

3. Şirketler ve kooperatifler hukukundan kaynaklanan genel kurul kararlarının iptali ve butlanına ilişkin davalara, yönetim organları ve denetim organları aleyhine açılacak sorumluluk davalarına, organların azline ve geçici organ atanmasına ilişkin davalara, fesih, infisah ve tasfiyeye yönelik davalara,

4. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa ve 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununa göre yapılan tahkim yargılamasında; tahkim şartına ilişkin itirazlara, iptal davalarına, hakemlerin seçimi ve reddine yönelik davalar ile yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davalara,

ilişkin tüm yargılama safhaları, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütülür ve sonuçlandırılır. Heyet hâlinde bakılacak davalarla ilgili olmak üzere, dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirler de heyet tarafından incelenir ve karara bağlanır. Bu fıkrada belirtilen dava ve işler dışında kalan uyuşmazlıklar mahkeme hâkimlerinden biri tarafından görülür ve karara bağlanır. Başkan ve üye hâkimler arasında dağılıma ilişkin esaslar, işlerde denge sağlanacak biçimde mahkeme başkanı tarafından önceden tespit edilir.”