Mesajı Okuyun
Old 07-01-2007, 14:27   #1
A.Turan

 
Varsayılan Kadin Haklari Savunuculari Erkekler Mİ Olmali?



Bildiğimiz en azından öyle olması gerektiğini düşündüğümüz kadarıyla kadın haklarını günümüze dek etkin biçimde kadınlar savunmak zorunda kalmışlardır. Esasında bu doğal bir olgu olarak yansıyabilir. Ne var ki, dünya çapında büyük değişimlere ve bu değişimleri gerçekleştiren kişi ve guruplara baktığımızda hep erkeklerle karşılaşmaktayız. Feminizmin gelişim sürecine baktığımızda ise burjuva sınıfının temsilcisi olan kadınlar eliyle ama oldukça ağır aksak ve cılız şekilde mesafe alınmaya çalışıldığı gözlenmektedir. Esasında ekonomik yönden kalkınmış, gelir seviyesi yüksek olduğu kadar genellikle aydın olarak nitelenecek ve öte yandan özde kendileri açısından feminizmi savunmaya ihtiyaçları bulunmayan kadınlarca hak alınma yolunun benimsenmiş olduğu görülmektedir. Toplumun önemli ve etkin kesimlerince de bu işi kadınların yapması gerektiği kabul görmüştür. Ne yazık ki büyük bir toplum kesitince de kadın hakları savunuculuğu fantezi ve kimi yerde erkeklere karşı başkaldırı olarak algılanmaktadır. Genellikle kadın hakları savunucu erkeklerin siyasal veya sosyal statü rantı peşinde oldukları ve gayri samimi sözler sarf ettikleri gözlerden kaçmamaktadır. Birçok samimi erkek de, kadın haklarını savunma gereğinin farkında olmakla birlikte bunu ifada etmekten çekinmektedir. Kadın haklarında yeterli ilerlemenin sağlanamamasını bu hakları savunan kadınların başarısız ve becerili olmadıklarına da bağlıyorum. Hatta kimi zaman samimiyetlerinden kuşku duyuyorum.O kadar başarısızlar ki, topumun gözü önünde olan kadınları bile yanlarına çekememekteler kimi gözönündeki kadınlarca bile feminizm erkeği baskılama ve aşağılama olgusu olarak algılanmaktadır. Bu onun cahilliğidir deme hakkı yoktur. Zira bilgilendirmek görevi eksik yapılmış demektir. Öte yandan gerçekte samimi bile olsalar cılızlıkları ve başarısızlıkları bu inancı körüklemektedir. Diğer yandan bir erkek olarak Atatürk’ün ülkemizde batı devletlerinden önce kadınlara siyasi ve sosyal haklar tanıdığı yadsınamaz. Özellikle yapılan dönem itibariyle gerek dünya gerekse ülkemiz konjonktürü buna uygun değilken başarı kazanılması hayranlık ve şaşkınlık uyandırmaktadır. Buradan hareketle, samimi erkeklerin dürtülmesi ve harekete geçirilmesi ve kadın hakları savunuculuğunu iş edinmelerin sağlanması tarihi süreç açısından da önemlidir. Doğal ve tarihi güçlerini bulundukları etkin ve yetkin konumlarda kadın hakları lehinde kullanmalarının sağlanması feminizmin gelişimi açısından hayati önemi taşır niteliktedir.