Mesajı Okuyun
Old 12-12-2006, 17:56   #2
erdal7

 
Varsayılan

Sayın Ufuk Mansuroğlu ,

Bu sorunun cevabını ben de yıllardır düşünürüm. Bu hususta Yargıtayın herhangi bir kararına rastlıyamadım. Yine incelediğim kitaplarda da sorunuzun çözümüne katkı bulacak bir açıklama göremedim. bu nedenle kişisel kanattim aşağıdaki gibi olmaktadır.

- Hacizden önce yada Hacizden sonraki İİK 111 maddeye göre ihtiyari yada zorunlu taksit sözleşmesinde kefillerin durumunun ne olacağı yada taksit sözleşmesi yapmamış dosyadaki diğer borçluların durumlarının ve akibetlerinin ne olacağı hakkında maddede bir açıklık yoktur.
- İİK 111 uygun taksit sözleşmesi yapıldığında maddeye göre TAKİP OLDUĞU YERDE DURUR denilmektedir. Bir an için madde böyle dediğine göre takibin durmasından bahsedildiğinden takibin olduğu yerde durması keyfiyeti kefillere de sirayet ediyormuş gibi izlenim yaratmaktadır.

- Kambiyo senedindeki kefillerin yada müşterek borçluların takipteki durumları aslında müstakil fakat borçlarının varlığı asıl borca bağlı borçtur. Bu nedenledirki Kambiyo senedinde aynı borç nedeni ile tahsilde tekerrür yaratmamak kaydı ile borçlu hakkında ayrı ve kefil hakkında ayrı ayrı takip yapılabilinmektedir. Hukuken bunda sakınca yoktur.
Eğer iki ayrı dosya ile takip yapılsa idi tartışılacak herhangi bir sorun da kalmayacaktı. Fakat tek dosya üzerinden ( Uygulamada genellikle bu şekilde yapılmaktadır) takibe tevessül edildiğinde içinden çıkılmaz vaziyetler almaktadır.

Diğer yandan , hangi borçlu için işlem yapılıyorsa zamanaşımının o borçlu yönünde kesileceği , esasında takiplerin ayrı ayrı olduğu bir borçlu hakkında takip iptal edilirse diğeri hakkında takibe etksi bulunmadığı yönünde yargıtay kararları mevcuttur. Yine TTK 614 /2 de Aval veren kimsenin temin ettiği borç ,şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa dahi aval verenin taahhüdü muteberdir denilmektedir..

Bu açıklamalar doğrultusunda İİK 111 maddedeki takibin durması hususu tereddüt yaratmaktadır. Kişisel kanaatim kefiler hakkında takibe devam edilmesi yönünde olmasına rağmen maddeyi meslek hayatım boyunca zorlamadım. Avukatın bir görevi de uyuşmazlıkları arttırıcı yönde değil mümkün olduğunca azaltıcı yönde olmasına inanmaktan kaynaklanmaktadır. Fakat konu ilginç bir konudur. Daha çok tartışılacağına inanmaktayım.

Saygılarımı sunarım. Av.Erdal