Mesajı Okuyun
Old 12-10-2007, 00:28   #15
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas: 1983/1-416
Karar: 1984/79
Karar Tarihi: 27.02.1984
ÖZET: Adli Tıp Meclisi Gözlem İhtisas Dairesinin sözü edilen 17.6.1982 gün ve 109/174, 131 rapor numaralı raporunun (D) bendinde (Saralılarda görülen kendisine has öfkeli mizaç ve suç yankınlığını arttırıcı agrasif amotif yapıdan ötürü takdir olunacak cezanın tahfif cihetine gidilmesinde tıbbi uygunluk vardır.) hususunun belirtilmiş bulunmasına ve TCK.nun 48. maddesi ile (suçu işlediği sırada arızi bir sebepten dolayı 46 ve 47. maddelerde münderiç münderiç akli malüliyet halinde bulunan kimseler hakkında o maddelerdeki ahkam tatbik olunur.) şeklindeki hüküm sevkedilmesine göre, Adli Tıp Gözlem İhtisas Dairesinin yukarıda sözü edilen raporunun (D) bendinde açıklanan tahfif gereğine ilişkin saralılarda görülen öfkeli mizaç ve suç yatkınlığını arttırıcı agresif amotif yapının, TCK.nun 48. maddesinde mahiyeti açıklanan (Arizi sebep) niteliğini taşıyıp taşımadığının bu konuda en yetkili ve son merci olan Adli Tıp Meclisinden sorularak, tahfif hususu açıklığa kavuşturulduktan sonra sonucuna göre uygulama yapılmasında yasal zorunluluk bulunduğundan, sanık vekilinin temyiz itirazlarının bu itibarla kabulü ile re'sen de temyize tabi bulunan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.


(765 S. K. m. 46, 47, 48) (1412 S. K. m. 68)

Dava: Adam öldürmek suçundan sanık A.Ç.'ın hükümlülüğüne dair Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 21.9.1982 gün ve 135-224 sayılı hüküm, resen temyize tabi olup sanık vekillerinin de temyizleri üzerine Yargıtay Birinci Ceza Dairesince incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.

İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 14.6.1983 gün ve 133-148 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi resen temyize tabi olduğu gibi sanık vekili tarafından da süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C.Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 30.11.1983 gün ve 1/3108 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :

Karar: Üvey oğlu N. Ç.'ı zehirlemek suretiyle kasten öldürmekten sanık A. Ç.'ın TCK.nun 449, 59/1, 31, 33, 36, 40. maddeleri uyarınca hükümlülüğüne ilişkin karar, Özel Dairece (... Sanığın vasfa yönelik yerinde görülemeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak : Sanıkla ilgili olarak verilen Adli Tıp Meclisi Gözlem İhtisas Dairesinin 17.6.1982 gün, 109/174 sayılı raporunun (d) bendinde saralılarda görülen kendine has öfkeli mizaç ve suç yatkınlığını artırıcı agresif emotif yapıdan ötürü takdir olunacak cezanın tahfifi cihetine gidilmesinde tıbbi uygunluk olduğunun belirtilmesine ve TCK. 48. maddesinde ise "suç işlediği esnada arızi bir sebepten dolayı 46, 47. maddelerde münderiç akli maluliyet halinde bulunan kimseler hakkında o maddelerdeki ahkam tatbik olunur" şeklinde hüküm sevkedilmesine göre; Adli Tıp Gözlem İhtisas Dairesinin yukarıda sözü edilen raporunun (d) bendinde bahsedilen ve tahfif gereğine ilişkin saralılarla ilgili öfkeli mizaç, suç yatkınlığını agresif amotif yapının, TCK.nun 48. maddesinde mahiyeti açıklanan arızı bir sebep niteliği taşıyıp taşımadığı Adli Tıp meclisinden sorularak tahtit hususu açıklığa kavuşturulduktan sonra hasıl olacak sonuç dairesinde uygulama yapılması gerekli iken, yapılmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hükme varılması, yasaya aykırıdır.) biçimindeki gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkeme ise (sanık, olaya en yakın bulunan ifadesinde; kendisinin zaman zaman hastalandığını ancak üvey oğluna ilacı verdiği sırada böyle bir hastalığı olmadığını, maktülün babası ile evlendiğinden beri bu nöbete 3 defa tutulduğunu, çocuğa ilacı verirken böyle bir nöbet içinde bulunmadığını savunmuş, olayın akabinde alınan 6.5.1981 günlü ifadesinde, maktulün üvey oğlu olduğunu olay günü sabahleyin evden çıkıp akşamleyin geç vakit eve gelmesi nedeniyle kendisine sinirlenip bir kaç tokat attığını, çocuğun ağlaması üzerine evde bulunan Fedanol denilen ot ilacı şişesini, açarak üç kaşık ilaçtan içirdiğini, N.'in ilacı içtikten bir müddet sonra kusmaya başladığını, bilahare öldüğünü ikrar etmiştir... 17.6.1982 tarihli rapor kapsamına göre olay sırası için, sanığın sara hastalığına akud fazından ve tesirinden müstakil olduğu, bulgular, dosya incelenmesi, muayeneler, müşahade bulguları, psikogram ışığında durumun değerlendirilmesi neticei, sanıkta geçici veya sürekli bir psikoz olmayıp, gerek olay öncesi, gerek olay sırası ve gerekse bugün için normal olduğu, sanığın çok uzun süre önce (olaydan önce) saralı olduğu, olayın hemen öncesinde olay sırasında ve hemen sonra sara nöbeti etkisi altında olmadığı bir sara önü veya sara sonu şaşkınlığı içinde olmadığının anlaşıldığı, ehliyetinin tam olup TCK.nun 46 ve 47. maddelerinden istifade edemeyeceği belirtilmiş yine bu raporun (D) maddesinde saralılarda görülen kendisine has öfkeli mizaç ve suç yatkınlığı cihetine gidilmesinde tıbbi uygunluk vardır şeklinde mütalaa serdedilmiş olup Özel Daire bu bölümü nazara alarak TCK.nun 48. maddesinin uygulanması açısından bozma yapmış ise de, Adli Tıp Meclisinin sözü edilen 17.6.1980 günlü raporu açık ve kesindir. Bu raporda, sanığın olaydan çok önceleri sara hastalığından dolayı rahatsızlık geçirdiği, olaya yakın bir süre içinde, olay sırasında ve olay sonrasında herhangi bir hastalığının bulunmadığı, TCK.nun 46, 47. maddelerinden ceza ehliyetinin tam olması sebebiyle istifade edemeyeceği belirtilmiştir. Raporun (D) maddesinde ise açıkça sanığa takdir olunacak cezanın tahfifi cihetine gidilmesinde tıbbi uygunluk sözünü kullanmakla TCK.nun 59. maddesinin uygulanmasının doğru olacağı şeklinde bir görüş belirtilmiştir. Öte yandan TCK.nun 48. maddesi müstakil bir madde olmayıp, 46 , 47. maddelerden istifade edemeyeceği, cezai ehliyetinin tam olduğu belirtildiğine göre, 48. madde yönünden Adli Tıp Meclisinden yeniden rapor alınmasına, TCK.nun 59. maddesinin sanık lehine uygulanmış bulunması karşısında gerek görülmemiştir.) biçimindeki gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.

Sanığın duruşmadaki savunmasında; saralı olduğunu ve sık sık sara nöbetleri geçirdiğini, böyle bir nöbet sırasında zehirli olduğu saptanan BEDİNOL denilen ilaçtan üvey çocuğuna vermiş olabileceğini ve bu hastalığının gözönünde tutulmasını talep etmesi üzerine 1.10.1981 günlü duruşma celsesinde, sanığın Adli Tıp Müessesesi Müşahade Merkezinde müşahade altına aldırılarak, 5.5.1981 tarihinde işlediği taammüden ve zehir içirmek suretiyle 4 yaşlarındaki üvey çocuğunu öldürmek suçundan cezai ehliyetinin tam olup olmadığının cezai ehliyetine tesir edecek bir hastalığının bulunup bulunmadığının ve TCK.nun 46, 47. maddelerindeki şuurunun veya hareketinin serbestisini tamamen kaldıracak bir surette akıl hastalığına duçar olup olmadığının şuurunu veya hareketinin serbestisini ehemmiyetli derecede azaltacak surette akli malüliyete müptela olup olmadığının Adli Tıp meclisinden sorulmasına karar verilerek gereği yapıldığı ve sanığın dosyası ile birlikte Adli Tıp Başkanlığına sevkedildiği; bunun üzerine sanığı Adli Tıp Müessesesi Başkanlığına bağlı "Gözlem Merkezinde" 31.5.1982-17.6.1982 tarihleri arasında gözlem altında bulundurulduğu ve dosyası incelendiği, sonunda Adli Tıp Müessesi (Gözlem İhtisas Dairesince) de hakkında 17.6.1982 gün ve 131 sayılı raporun düzenlendiği, bu raporda (Sonuç ve Karar: Bulgular dosya incelenmesi, muayeneler, müşahade, bulgular, psikogram ışığında durum değerlendirilmiş ve aşağıya çıkarılmış olan sonuçlara varılmıştır.
a - Sanıkta geçici veya sürekli bir psikoz yoktur ve gerek olay öncesi gerek olay sırası ve gerek bugün için normaldir.
b - Sanık çok uzun bir süredir, olaydan daha önce saralıdır. Ancak sanığın olayın hemen öncesinde, olay sırasında ve hemen sonrasında bir sara nöbetinin etkisi altında olmadığı ve bir sara önü şaşkınlığı içinde olmadığı anlaşılmıştır.
c - Sanığın olaya iradi, idraki, suç ve ceza kavramı ve ceza ehliyeti tamdır. Durumu TCK.nun 46 ve 47. maddelerinden istifadesine imkan vermemektedir.
d - Saralılarda görülen kendisine has öfkeli mizaç ve suç yatkınlığını artırıcı agresif amotif yapıdan ötürü takdir olunacak cezanın tahfifi cihetine gidilmesinde tıbbi uygunluk vardır.

Durumu bildirir rapordur. Hususlarının yer aldığı, dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.

Açıklandığı gibi mahkeme, sanığın akli haletinin yerinde olup olmadığının Adli Tıp Meclisinden sorulmasını karar altına alarak gereğini yapmış, ancak; Gözlem İhtisas Dairesinin sözü edilen raporu, Adli Tıp Meclisine sunularak buradan nihai rapor alınmadan dosya mahkemeye iade edilmiştir.

Bu nedenlere Adli Tıp Meclisi Gözlem İhtisas Dairesinin sözü edilen 17.6.1982 gün ve 109/174, 131 rapor numaralı raporunun (D) bendinde (Saralılarda görülen kendisine has öfkeli mizaç ve suç yankınlığını arttırıcı agrasif amotif yapıdan ötürü takdir olunacak cezanın tahfif cihetine gidilmesinde tıbbi uygunluk vardır.) hususunun belirtilmiş bulunmasına ve TCK.nun 48. maddesi ile (suçu işlediği sırada arızi bir sebepten dolayı 46 ve 47. maddelerde münderiç münderiç akli malüliyet halinde bulunan kimseler hakkında o maddelerdeki ahkam tatbik olunur.) şeklindeki hüküm sevkedilmesine göre, Adli Tıp Gözlem İhtisas Dairesinin yukarıda sözü edilen raporunun (D) bendinde açıklanan tahfif gereğine ilişkin saralılarda görülen öfkeli mizaç ve suç yatkınlığını arttırıcı agresif amotif yapının, TCK.nun 48. maddesinde mahiyeti açıklanan (Arizi sebep) niteliğini taşıyıp taşımadığının bu konuda en yetkili ve son merci olan Adli Tıp Meclisinden sorularak, tahfif hususu açıklığa kavuşturulduktan sonra sonucuna göre uygulama yapılmasında yasal zorunluluk bulunduğundan, sanık vekilinin temyiz itirazlarının bu itibarla kabulü ile re'sen de temyize tabi bulunan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki istem gibi direnme hükmünün BOZULMASINA, 27.02.1984 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************