Mesajı Okuyun
Old 27-07-2007, 11:39   #45
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

LA Confidential'i izlemedim. Aşağıdaki "kurallar" konuyu netleştirebilir diye düşünüyorum.

Yirmi Kuralda Polisiye”, Willard Huntington Wright
adlı yazarın bulduğu kurallar zinciridir:

• Okur ve ‘hafiye’ olayın gizemini aydınlatmada eşit olanaklara sahip olmalıdır.

• Okur (katilin ‘hafiye’ye hazırladıklarının dışında) hiçbir hile ve aldatmacayla karşılaşmamalıdır.

• Polisiye romanlarda aşka yer yoktur. Burada önemli olan birbirini seven iki insanı nikâh memurunun önüne çıkarmak değil, asıl suçlu kişiyi adalete teslim etmektir. ( Sinema, her şeye rağmen bu kuralın dışında örnekler verir. Filmlerde olaya karışmış iki genç sevgili mutlaka değilse bile, genelde vardır.)

• Suçlu, kesinlikle ne ‘hafiye’, ne de (varsa) yardımcısı olamaz. Böyle bir işe kalkışmak, okuru fikren dolandırmak, düş kırıklığına uğratmaktır.

• Suçu işleyenin ortaya çıkarılabilmesi için soruşturma, mantık ve akıl çerçevesi içinde yapılmalıdır. Sonuca hiçbir zaman bir rastlantıyla ya da durup dururken bir itirafla varılmamalıdır. Suç sorununu bu şekilde çözmek, okuru gereksiz yere çıkmaz sokaklarda dolaştırmak olur. Soruşturma ve araştırmanın sonucu, kesinlikle, daha başlardayken çantada keklik durumuna getirilmemelidir. Bu uygulamada o yazar kişi her kimse, okurunu okur yerine koymamıştır.

• Polisiye romanda bir ‘hafiye’ bulunmalıdır. ‘Hafiye’, bir ‘şey’i bulup çıkaran kişidir. Görevi, kitabın birinci bölümünde suçu işleyen kişiyi ele geçirecek kanıtları toplamaktır. Eğer ‘hafiye’ bu kanıtların irdelenmesi yoluyla sonuca varamazsa, o zaman o ‘hafiye’nin matematik ödevinin çözümünü, çözüm kitabına baktığı halde yapamayan bir ilkokul çocuğundan ne farkı kalır ki?

• Suç işleyen tek bir kişi olmalıdır. Bu kişi hikâyede az ya da çok, önemli bir rol oynayabilir. Gerçekte okurun ilgi duyacağı ve kesinkes kuşkulanmayacağı ( en azından romanın sonuna dek ) bir kişi olması zorunluluğudur.

• Yazar, evin hizmetçilerinden ya da uşaklarından birini (asla) suçu işleyen yapmamalıdır. Böyle bir seçim, olayın özünü zedelemekle kalmaz, çözümü de basitin basitine indirgemiş olur. Suçlu, mutlaka saygın bir kişi olmalıdır. Böylesi bir kişiden kim kuşkulanabilir ki? ( Herkes hancıyı katil sanıyordu ama katil Alternoon papazı idi..)

• Cinayetler birden fazla olsa bile; katil, yine tek bir kişi olmalıdır. Cinayetlerin sayısal olarak çoğalması ( burada aşırıya kaçmamak baş koşuldur) hiç önemli değildir. Yazar, ardı ardına cinayetler işletir ve bunlar için akılcı gerekçeler hazırlayamazsa roman güme gider, ilgi dağılır, ‘kalite’ sıfıra iner. Elbette, katile doğrudan ya da dolaylı yoldan yardım eden kişi de bulunabilir romanda; ama işlenen suçun ya da suçların tüm yükünü yine tek bir kişi taşımalıdır. Okurun merakı ve olanca kızgınlığı o kara yürekli kişi üzerine yoğunlaştırılmalıdır.

• Polisiye romanda gizli örgütlere, çetelere, Mafya ve benzeri örgütlü suçlara yer verilmemelidir. Böyle bir örgütün olaya karışması, ( daha da kötüsü) cinayetin bu türden bir örgütçe işlenmesi; yapılışıyla da, aydınlatılmasıyla da okurda heyecan uyandırması gerekli dört dörtlük bir cinayetin sorumluluğunu birden çok kişiye yüklemek, dolayısıyla okuru düş kırıklığına uğratmak ve cinayeti aydınlatma zevkinden mahrum bırakmak olur. Polisiye romanda katilin bir cinayeti ustaca hazırlamak, kendisini ele verecek bütün olanakları ortadan kaldırmaya çalışmak gibi bir şansı vardır.Romanı çekici kılan da budur zaten. Cinayeti bir örgüte işletmek, bu çekiciliğin ortadan kaldırılması anlamına gelir.

• Cinayetin işlenme yöntemleri de, bu cinayetin aydınlatılması yöntemleri de akılcı ve bilimsel olmalıdır. Gizli bilimlere, uydurma teknolojik numaralara, düş gücüne ve yapay kuruntulara polisiye romanda yer yoktur. Eğer bir yazar, Jules Verne gibi düşler dünyasının içine dalmaya kalkarsa, polisiye romanın dışında bulur kendisini. Yeri, serüven romanlarıdır.

• Olayın gerçek yanları açık seçik ve anlaşılır olmalı; yani, olaydaki neden - sonuç bağlantısı akılı nitelikler taşımalıdır. Böylece okur, olayı örten giz perdesinin kaldırılmasından sonra kitabı yeniden okuyacak olursa, ‘hafiye’nin soruşturması sırasında, bir takım ip uçlarının verildiğini, bu ipuçlarının birbirine eklenmesi ile romanın sonunda kesin sonuca (çözüme) ulaşıldığını fark edecek, “ben de ‘hafiye’ kadar dikkatli olsaydım, onun vardığı sonuca varırdım” diyebilecektir.

• Bir polisiye romanda kesinlikle kaza sonucu ölüme ya da intihara yer verilemez.. Bir soruşturmanın böylesi bir sonuca ulaşması, okurda derin bir düş kırıklığı uyandıracaktır.

• Polisiye romanlarda, tüm suçlar kişisel nedenlerle işlenmelidir. Uluslar arası komplolar, siyasal suikastlar, savaş politikaları türünden nedenler başka bir edebiyat türü içindedir.(2) ( Casus - Ajan romanları)

GERİLİM / POLİSİYE FİLMLERİ ( 100 Filmde), KAKINÇ.T, BİLGİ YAYINEVİ