Mesajı Okuyun
Old 09-02-2011, 21:12   #13
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Bu, 5237 dönemine ait karar da benden gelsin. Teşebbüs açısından fena bir karar değil. Daha önceki mesajımı da, şu şansıma bakın ki, teyid ediyor.
Saygılarımla.




[/quote]
Alıntı:

CEZA GENEL KURULU

E. 2008/6-15

K. 2008/59

T. 25.3.2008

• YAĞMA SUÇU ( Mağdura Ait Ne Bulursa Alma Kastı İle Hareket Eden Sanık Hakkında Yalnızca Eylemin Kalkışma Aşamasında Kalması Nedeniyle 5237 Sayılı TCY’nın 150/2. Maddesi Uyarınca İndirim Yapılamayacağı )

• TEŞEBBÜS ( Yağma Suçu - Mağdura Ait Ne Bulursa Alma Kastı İle Hareket Eden Sanık Hakkında Yalnızca Eylemin Kalkışma Aşamasında Kalması Nedeniyle 5237 Sayılı TCY’nın 150/2. Maddesi Uyarınca İndirim Yapılamayacağı )

• CEZADA İNDİRİM ( Yağma Suçu - Mağdura Ait Ne Bulursa Alma Kastı İle Hareket Eden Sanık Hakkında Yalnızca Eylemin Kalkışma Aşamasında Kalması Nedeniyle 5237 Sayılı TCY’nın 150/2. Maddesi Uyarınca İndirim Yapılamayacağı )

5237/m.149,150/2

ÖZET : Her ne kadar yağma suçu kalkışma aşamasında kalmış ise de olayın özelliği nazara alındığında, mağdura ait ne bulursa alma kastı ile hareket eden sanık hakkında, yalnızca eylemin kalkışma aşamasında kalması nedeniyle 5237 sayılı TCY.nın 150/2. maddesi uyarınca indirim yapılması kabul edilemez.
DAVA : Yağma suçundan sanık Önder Ayvalı'nın eylemi sabit görülerek 5237 sayılı TCY.nın 149/1-a-b-d, 35/2, 150/2, 62/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında 53. maddenin uygulanmasına, suçun işlenmesinde kullanılan kar maskesi ve kurusıkı tabancanın 54. madde uyarınca zoralımına ilişkin Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesince 11.05.2006 gün ve 71-233 sayı ile verilen kararın sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.04.2007 gün ve 19683-4833 sayı ile;
"... 5237 sayılı TCY.nın 150. maddesinin 2. fıkrasındaki "malın değerinin azlığı" kavramının, 765 sayılı TCY.nın 522. maddesindeki "hafif" ve "pek hafif" ölçütleriyle her iki maddenin de cezadan indirim sağlaması dışında benzerliği bulunmadığı, "değerin azlığının" 5237 sayılı Yasaya özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu; bunun, daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca gereksinmesi kadar ( örneğin; birkaç meyve veya ekmek, yiyecek, bir-iki defter, kalem veya sigara, bira ve benzeri ), değer olarak da az olan şeyi alma durumunda, olayın özelliği ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek, yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabileceği, somut olayda sanığın yağmalamak istediği para veya diğer değerli eşyayı bu yöndeki iradesini açıklayarak sınırlamadığı, sanığın soruşturmadaki savunmalarında, amacının yakınan Havva'nın "parasına konmak olduğunu" açıklaması ve katılanın, sanığın, kolundaki bilezikleri çıkarmaya çalıştığı yönündeki anlatımları birlikte değerlendirildiğinde, kalkışma aşamasında kalan eylemde uygulanması olanağı bulunmadığı gözetilmeden koşulları oluşmadığı halde, 5237 sayılı Yasanın 150/2. maddesiyle cezadan indirim yapılması..." isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 12.07.2007 gün ve 78-99 sayı ile;
"Sanık, katılan Havva Kaymaz'ın bağırması neticesinde olay yerine gelenlerin müdahalesi sonucunda henüz eylemini tamamlamadan yakalanmıştır. Sanığın katılanın evinden yada katılandan neleri yağmalayacağı bilinmemektedir. Tamamlanmayan bir eylemde sanığın hangi değerdeki mal yada para üzerinde yağma suçunu işleyeceğinin tespiti mümkün değildir.
Somut olayda sanık, katılanın bileziklerini çıkarmaya çalışmış ise de bileziklerden kaç tanesini almak amacıyla hareket ettiği noktasında varsayımlardan öteye tespit yapmak mümkün değildir. Kaldı ki sanığın eylemini tamamlama şansı bulunması halinde "çoğunu alabilme olanağı varken değer olarak daha az şeyi alma" durumunda olmayacağını da bilmek mümkün değildir. Zira aksi durumun kabulü halinde sanığın, katılanın kolundaki bileziklerden birini alarak olay yerinden kaçmış olması halinde sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 150/2. maddesinin uygulanması mümkün olacaktır.
Bu nedenle çokluk/azlık kavramına ilişkin tespit yapma imkanı bulunamayacağına göre "kuşkudan sanık yararlanır" ilkesi gereğince sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 150/2. maddesinin uygulanması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Her ne kadar yağma suçunda değer azlığı indirimi uygulandığında yağma eylemine verilecek cezanın zaman zaman hırsızlık suçundan verilecek cezadan daha az olmasının kanun koyucunun amacına ters düştüğü savunulabilir ise de, bu gerekçenin de 5237 sayılı TCK.nun 150/2. maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği anlaşılmıştır" gerekçesiyle önceki hükümde oyçokluğuyla direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii, katılanlar vekili ve o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 28.12.2007 gün ve 271923 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Oluşa uygun kabule göre, olay tarihinde sanık Önder'in, 07.03.2006 tarihinde uzaktan akrabası olan mağdur Havva'nın evine giderek, başında tanınmamasını sağlayacak şekilde kar maskesi ve elinde kurusıkı tabanca olduğu halde kapıyı çaldığı, kapıyı açan mağdura tabanca ile vurarak içeriye girdiği, yere düşen Havva'yı burada dövmeye başlayıp evin giriş kapısını arkasından kapattığı, ayrıca bu sırada Havva'nın kolundaki altın bilezikleri çıkarmaya çalıştığı, boğuşma sırasında Havva'nın sanığın kafasındaki kar maskesini çıkarınca kim olduğunu anladığı, bu esnada Havva'nın kayınvalidesi olan Hatice'nin de onların yanlarına geldiği ve gelinini sanığın elinden kurtarmak istediği ve yardım için bağırınca sanığın, "seni de öldürürüm" deyip üzerine geldiği ve iterek onu da yere düşürdüğü, boğuşma esnasında bir fırsatını bulup kapıyı açan Havva'nın ve Hatice'nin seslerini duyan ve aynı apartmanda komşuları olan tanıklar Fatma ve Şeref'in, Havva'nın evinin içerisine girip sanığı burada yakaladıkları, eylemlerinin bir bütün halinde önceden yaptığı plan dahilinde yakınanların evlerinde bulunduğunu sandığı para ve değerli eşyaları almaya yönelik olduğu sanığın kısmi kabule dayalı anlatımları, tanık beyanları, olay tutanakları, doktor raporları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Sanığın, yağma suçuna kalkışma eyleminin sabit olduğu konusunda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yukarıda ayrıntıları açıklanan olayda çözümlenmesi gereken hukuki uyuşmazlık, sanığın eyleminin kalkışma aşamasında kalması karşısında, hakkında, "çalınan malın değerinin azlığı" halinde cezadan indirim öngören 5237 TCY.nın 150/2. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5237 sayılı TCY.nın 150/2. maddesinde; "Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir" hükmü yer almakta iken, anılan hüküm, 29.06.2005 gün ve 5377 sayılı Yasanın 17. maddesi ile; "Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir." şeklinde değiştirilmiştir.
Maddenin ilk hali ile yağma suçlarında, konu değerin azlığı nedeniyle yargıca, cezada indirim yapma mecburiyeti getirilmiş, daha sonra yapılan değişiklikle ise bu mecburiyet kaldırılmış ve indirim yapıp yapmama konusunda takdir yetkisi tanınmıştır.
Madde yağma suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. Değer azlığı ile Yasa Koyucu tarafından neyin kastedildiği, duraksamaları önleyecek biçimde açıklığa kavuşturulmamış, rakamsal bir sınırlandırma getirilmemiş ve fakat yargıca, yargılama konusu maddi olayla ilgili olarak takdir ve değerlendirme yetkisi tanınmıştır. Yargıç, gasp edilen veya gasp edilmeye kalkışılan şeyin değerinin azlığını ceza indirimi yapmakla değerlendirebilecektir.
Bu nedenle, 5237 sayılı Yasanın 150/2. maddesinin uygulanmasında, 765 sayılı TCY.nın 522. maddesinde öngörülen "hafif" yada "pek hafif" kavramlarıyla irtibatlı bir yoruma girilmemeli, Yargıtay'dan, anılan maddenin uygulanması sürecindeki içtihatlarına paralel şekilde, yıllık değer ölçülerini belirlemesi beklenmemelidir.
Yargıç, bu değerlendirmenin yanı sıra her somut olayda, olayın özelliklerini dikkate alacak, 5237 sayılı TCY.nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere, "işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı" olacak şekilde ceza adaletini sağlayacaktır. Görüldüğü gibi, madde ile getirilen sistem, sadece malın değerinin ob£ektif ölçütlere göre belirlenerek cezadan indirim yapılmasından ibaret değildir. Olayın özelliği her olayda değerlendirmeye konu edilecek, meydana gelen haksızlığa faili iten etkenler ve bu haksızlığın mağdur üzerindeki etkileri de gözetilerek indirim yapıp yapmama konusunda takdir kullanılacak ve maddenin uygulanıp uygulanmamasına ilişkin gerekçe kararda gösterilecektir.
Buna karşılık maddenin uygulanmasındaki en önemli ölçüt, kuşkusuz değer ölçüsüdür. Ölçüye konu edilmesi gereken değer ise, fiilen gasp edilen olmayıp, eylem kastına dahil edilen olmalıdır. Bu değerin ise "indirim yapılmasını" haklı saydıracak düzeyde az olması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, her ne kadar yağma suçu kalkışma aşamasında kalmış ise de olayın özelliği nazara alındığında, mağdura ait ne bulursa alma kastı ile hareket eden sanık hakkında, yalnızca eylemin kalkışma aşamasında kalması nedeniyle 5237 sayılı TCY.nın 150/2. maddesi uyarınca indirim yapılması kabul edilemez.
Nitekim sanık, 08.03.2006 tarihinde Sulh Ceza Hakimi tarafından müdafii de hazır olduğu halde yapılan sorgusunda, "mağdur benim teyzemdir, ben pazarcılık ile geçinirim, ancak daha fazla paramın olmasını ister idim. Teyzemin de maddi durumunun iyi olduğunu biliyordum. Amacım gidip teyzemin paralarına konmak idi" şeklindeki beyanı ile kastının, elde edebileceği her şeyi almak olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
Yerel Mahkemece, "çokluk/azlık kavramına ilişkin tespit yapma imkanı bulunmayacağına göre kuşkudan sanık yararlanır" gerekçesine dayanarak, sanığın cezasından indirim yapması, dosya kapsamındaki kanıtlara ve yasaya aykırı olup, isabetsizdir.
Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Kurul Üyesi ise, "Yerel Mahkemenin direnme gerekçeleri isabetli olup, bu nedenle hükmün onanmasına karar verilmelidir" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, 25.03.2008 günü oyçokluğu ile karar verildi.
yarx
</H4>