Mesajı Okuyun
Old 07-05-2010, 16:41   #1
Av.EErdem

 
Varsayılan Avukatlığı bırakma isteği

Avukat olduğum ilk yıllarda idealist, mutlu, genç ve umut dolu bir hukukçu olduğumu hatırlıyorum. Ama son birkaç aydır her şeyden soğuduğumu, her şeyi bırakıp çekip gitmek istediğimi hissediyorum. Galiba ne kadar fazla şey görürse o kadar hırpalanıyor insan. Derdim müvekkillerimin anlattığımı anlamaması değil, bir daha bir daha anlatıyorum, sabırla tekrar ediyorum. Derdim ekonomik tatminsizlik de değil, mesleğin ilk yıllarında dahi iş yokluğu çektiğimi söyleyemem. Kaldı ki gerektiğinde aza kanaat edebilen bir insanım, nasıl olsa yaşıyorum, sağlığım yerinde, aç değilim açıkta değilim, ailem yakınımda diye teselli edebilirim kendimi dara düşsem. Hakimlerin, savcıların ya da büroya gelip giden vatandaşların meslek onurunu zedeleyecek tavırlarına maruz kalmak da değil bu ruh haline sürükleyen. Hakim ve savcılarla avukatların gayet iyi ilişkiler içinde olduğu Adliyelere düştü hep yolum, vatandaşa gelince haddini aşana verilecek cevabım hep oluyor. İlk defa Baro Yönetim Kuruluna girince karşılaştım gerçek meslek sorunlarıyla. Yazışmalardan, Baroya yansıyan konulardan öğrendim aslında neler olup bittiğini, mesleğimizin nasıl hırpalandığını. Ben yönetime girdiğim ilk gün ödenmeyen CMK ücretleriydi gündemde olan, eylemler yapıldı, hatta yargılandık eylemden ötürü, sözüm ona uzlaşma sağlandı, ama hala sorunlar devam ediyor. Şimdi de avukatları hedef alan vergi incelemeleri sorunu var. Ücreti alınmasa da avukatın makbuz kesmesi ve KDV ödemesi bekleniyor. Sakın yanlış anlamayın ben şu an denetime takılanlardan biri değilim, mutsuzluğumun sebebi bu da değil tam olarak. Ben mesleki bir umutsuzluk içindeyim. Gitgide insanlarda bizim mesleğimize duyulan güven ve saygı azalıyor. Uygulamada bir çok şey avukatın elini kolunu bağlıyor. Aldığımız ücret birilerinin gözüne batıyor, en kötüsü de meslektaşlar da artık birbirine gerekli saygıyı göstermez durumda. Manevi tatmin neredeyse tükendi. Avukat ruhsatımı aldığım yıl CMK’dan girdiğim bir ceza davasında hırsızlıkla suçlanan ancak masum olduğuna bugün dahi inandığım bir lise öğrencisinin davasına girmiştim ve dava sonunda beraat etmişti. Aynı gün elinde çiçekle büroma gelmişti ve bana ‘’ Avukat hanım ben bu yıl üniversiteye girmek için sınava hazırlandım, bir ay sonra sınav var ve siz bana geleceğimi verdiniz ‘’ demişti. O gittikten sonra ağlamıştım ve o gün ilk defa mesleki tatminin ne olduğunu anlamıştım. Sonrasında da bu tip olaylar yaşamış, yaşadıkça mesleğime daha çok bağlanmış ve daha azimle çalışmıştım. Son yıllarda davalar kazanılıyor ama kimse memnun edilemiyor. Sanki artık insanların kafasında ‘’ aldın paranı, tabi ki bu davayı kazanmak zorundaydın’’ düşüncesi var gibi. Ticaret yaparmışçasına yapılmıyor yapılamıyor benim mesleğim. Ne aldığım paranın hayrını görüyorum ne de eski huzurumdan eser var. Artık görüyorum ki; en zor davayı da kazansam karşımdaki insanların gözlerindeki ışık sönmüş durumda. Sanki resmi mercilerin olumsuzluk yüklü okları da avukatları hedef almış durumda. Her gün yeni bir şey çıkıyor, her Yönetim toplantısına acaba bugün gündemde nasıl bir olumsuzlukla karşılaşacağız diye gidiyorum.
Hukuk sistemi çalışıyor ama hedeflenen adalete ulaşmak her zaman mümkün olmuyor. İnsanlar birbirini katlediyor, tecavüz, ahlaksızlık almış başını gidiyor. Birçok meslekte insan gördükçe yükseliyor ama benim mesleğimde insan gördükçe hırpalanıyor. Hiç başıma gelmez sanıyordum ama ben mesleğimi bırakmayı ciddi ciddi düşünüyorum.
Sadece paylaşmak istedim ve bu uzun yazıyı sabırla okuyan herkese şimdiden teşekkür ederim.