Mesajı Okuyun
Old 03-11-2011, 11:01   #118
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan Bunlar iyi günlerimiz...

UYAP sorgulamalarından para talep edilmesine tepki gösteren Sayın Meslektaşlarıma sesleniyorum: Bunlar iyi günlerimiz... 2001 yılındaki Avukatlık Kanununun (nispeten lehe bir düzenlemedir) kabulünden bu yana olumlu hiç bir değişiklik olmamış, yapılan tüm hukuki ve idari tasarruflar avukatlar aleyhine olmuştur. Bu görüşlerime siyasi bir kulp takmayacağım. Çuvaldızı da iğneyi de doğrudan kendimize batırmalıyız. Avukatlar aleyhine bunca olumsuz düzenleme Adalet Bakanının, Meclis Başkanının, Bir çok bakan ve Başbakan Yardımcısının avukat olduğu, meclisteki meslek sınıflandırması içinde 1. sırada avukatların olduğu bir ortamda yapılmıştır. O halde biz nerede yanlış yapıyoruz?
Türkiye Noterler Birliği Başkanı'nın kim olduğunu biliyor musunuz? En son ne zaman Tv'de yada basında gördünüz? Bulunduğunuz ilin noter odası başkanı kimdir? Kendilerini ne basında ne televizyonda kolay kolay görmeyiz. Ama bakın avukatların %10'undan az bir sayıya sahip noterler, meslekleriyle ilgili hergün yeni bir kazanım elde ediyorlar. Avrupa Birliği Uyum Yasaları ile noterliğin kalkacağı söyleniyordu. Noterlerin yapacağı bir takım işlerin avukatlara verileceği söyleniyordu. Araç satışları noterlerden alınıp doğrudan Trafik Tescil Şubelerine verilecekti. Hatta bunun kanunu da çıktı. Önce uygulamayı ertelettiler, sonra da tersine çevirip araç satış yetkisini doğrudan ellerine aldılar. Şimdi de mirasçılık belgesi verilmesi yetkisini aldılar. Dolayısıyla bir lokmamız daha elimizden gitti.Diğerlerini saymayacağım...
Peki biz avukatlar sayıca ve organizasyon bakımından 10 kat daha fazla olmamıza rağmen neden noterler kadar veya diğer meslek örgütleri kadar mesleğimize ve meslektaşlarımıza sahip çıkamıyoruz? Benim bu konudaki naçizane görüşüm şöyle: Maalesef bazen mesleki (ve dolayısıyla ekonomik) beklentisi olmayan kişileri yönetimlere getiriyoruz. Ama asıl sorun baro yönetimlerine seçtiğimiz kişilerin, baroların bir meslek örgütü olduğundan çok bir siyasi merkez olduğu düşüncesinde olmalarıdır. Böyle düşündükleri için onları çok da suçlayamayız. Çünkü seçimlerde oy verirken siyasi kimliklerin ön plana çıkarıldığı grup anlayışı ile listeler oluşturuyor. Bizler de kim bu mesleğe daha iyi hizmet eder değil, kim benim siyasi görüşüme daha yakındır, ben hangi gruba daha yakınım bakışıyla oy kullanıyoruz. Böyle olunca ne barolarda ne de barolar birliğinde hiçbir zaman tek ses, tek yumruk olunamıyor. Küçük bir şehrin barosunda bile 3-4 ayrı grup oluşuyor. Bazı şehirlerin baro başkanları kendileri ile aynı siyasi görüşteki başkan ve yönetimlerle baro başkanları toplantısı yapıp açıklama yapıyor. Ertesi gün aksi siyasi görüşteki barolar toplanıp onlar tam tersi bir açıklama yapıyor. Böylece yuvarlanıp gidiyoruz. Fizik kuralları gereği yuvarlanıp gitme eylemi hep aşağı doğrudur. Biz de onu yapıyoruz.
Sonuç olarak; bir sivil toplum kuruluşu olan baroların ve barolar birliğinin ülke sorunlarına duyarsız kalması gerektiğini elbette savunmuyorum. Ama baroların öncelikle birer meslek örgütü olduğunu, asli görevinin mesleğe ve meslektaşlarına hizmet etmek olduğunu, seçimlerde oy veren ve seçilmek için aday olan herkes kavramadığı sürece tekrar ediyorum; bunlar iyi günlerimiz...