Mesajı Okuyun
Old 03-11-2002, 06:09   #1
Emin GÜNEŞ

 
Varsayılan Anayasanın Anaysaya Aykırılığı

Anayasa maddelerinin birbiriyle çatışması Anayasanın Anayasaya aykırılığını teşkil eder. Teorik olarak Anayasa içerisinde birbiriyle çelişen maddelerin bulunmaması gerekirse de bunu her zaman sağlamak kolay değildir.
Kanaatimce Anayasa nın 136. Maddesi Anayasanın hem ÖZÜNE VE RUHUNA hem de 2.Maddesine açıkça aykırıdır. Cumhuriyetin niteliklerini açıklayan 2. Madde “TC devleti DEMOKRATİK, LAİK, ve SOSYAL, HUKUK DEVLETİDİR.” Der. 136 madde ise Anayasanın III. Kısmında Cumhuriyetin temel organları arasında yer alır ve “Diyanet İşleri Başkanlığı” başlığını taşır. Maddenin 1961 ve 1982 anayasalarındaki içerikleri farklıdır. 1961/m.154 “Genel İdare İçinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir der . 1982 anayasasında ise “Genel idare içerisinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı laiklik ilkesi doğrultusunda , bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir .” Der.Öncelikle kısaca ardaki farka değinmekte yarar görüyorum. Dikkatle incelendiğinde yeni metne “LAİKLİK İLKESİ DOĞRULTUSUNDA” şeklinde bir ifade ilave edilmiştir. Aslında bu ifade ve diğer ilaveler iddia ve düşüncelerimin delili niteliğindedir. Demek ki Anayasayı yapanlar da böyle bir kurumun Laiklik ilkesine aykırı olacağı endişesini taşımışlardır.

136. madde metninin başlığından başlayarak tahlil edildiğinde “Diyanet İşleri Başkanlığı” Cumhuriyetin organlarından biri olarak kabul edilmiştir. Böyle bir organ Demokratik Laik Cumhuriyet idarelerinin asli unsurlarından mıdır? Yani böyle bir organın olmaması Cumhuriyet için bir eksiklik midir? Bunun bir örneği emsal olarak gösterilebilir mi? Aynı maddenin ilk cümlesi “ Genel İdare İçinde Yer Alan” ibaresi de Demokratik Laik Devlet yapısına aykırıdır. Şöyle ki; Demokratik laik devlette idarenin asıl amacı ve görevi “KAMU HİZMETİ” sağlamakla sınırlıdır. Oysa din hizmetlerinin Kamu hizmeti niteliğinde olmadığı tartışmasızdır. Çünkü Laik devlette din vicdan işidir ve kişinin özel hayatının bir parçasıdır. Din hizmetleri, Sağlık, Eğitim, Güvenlik ve Adalet işleri ile mukayese dahi kabul etmez.

633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunun 1. Maddesi açıkça “İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, ......” demek suretiyle sadece İslam dinine mensup olanların hizmetini görmektedir. (Giderlerin genel bütçeden karşılanması, farklı inançtaki vatandaşların vergileri ve bütçede ki DİB. payı ayrı bir konu) Devlette bütünlük esas olduğuna göre ve organlar tamamen birbirinden bağımsız olamayacağına göre devletin bir kurumunun ve ya organının İSLAMIN hizmetinde olması devleti de İSLAMIN hizmetine sokmaz mı? Ya da birileri bu noktadan hareketle kamu hizmetini görürken İslam’ı referans alamaz mı?

136. madde metninde geçen “ LAİKLİK İLKESİ DOĞRULTUSUNDA” ibaresini 633 sayılı yasanın 1 maddesinin başına getirirsek şöyle bir cümle ortaya çıkıyor.“LAİKLİK İLKESİ DOĞRULTUSUNDA İSLAM DİNİNİ İNANÇLARI, İBADET VE AHLAK ESASLARI İLE İLGİLİ İŞLERİ YÜRÜTMEK” Laikliğin İslam’la bağdaşmayacağı düşüncesi karşısında bu hedefe nasıl ulaşılacaktır? Anayasa muhal bir hedef mi amaçlamıştır?

136.Maddenin diğer bir cümlesi “BÜTÜN SİYASİ GÖRÜŞ VE DÜŞÜNÜŞLERİN DIŞINDA KALARAK ...” şeklindedir. Kanaatimce bu da pek mümkün değildir. Çünkü İslam’a hizmet etmekle görevli Diyanet İşleri Başkanlığı bu hizmeti tekeline alamaz.Müslümanlardan bir kısmı da sevap kazanmak için bu hizmete talip olabilir ve bu amaçla çeşitli şekillerde örgütlenebilirler. İnsanları bundan alıkoymak mümkün değildir. Kendilerince, İslam dinine hizmet etmek isteyenler siyasi bir örgütlenmeye gittiklerinde bu hizmetler birbirine karışacaktır. Siyasi bir örgüt mü dini bir örgüt mü olduğu tereddütleri ortaya çıkacaktır. Bu insanlara “siz dine hizmet ettiğiniz için siyasetle ilgilenmeyin denilebilir mi? Böylesi durumlarda Diyanet İşleri Başkanlığı bu tür siyasi kurumlarla (parti, vakıf,dernek sendika vb.) amaçta birleşmek zorunda kalmaktadır. Dolayısıyla aynı amaca yönelen bu kurumlar arasında ister istemez bir paralellik ve yakınlaşma oluşacaktır.

Sonuç olarak söyleyene değil söylenene dikkatinizi rica ederek aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını saygıyla talep ediyorum.
1) Din hizmeti gören bir kurumun Laik devlet teşkilatında yer alması bir çelişki değil midir? Çelişki ise bu çelişki nasıl
giderilebilir?
2)DİB. İslam dinine hizmet etmenin yasaların kendisine verdiği görev olduğunu iddia ediyor, Başka bir anayasal kurumuz da hasseten LAİKLİĞİ koruma ve kollama görevinin yasalar tarafından kendisine verildiğini söylüyorsa ( ki doğrudur) İSLAM VE LAİKLİK BAĞDAŞMAYAN ŞEYLER İSE BU KURUMLAR BİRİBİRİNE NASIL BAKARLAR? Devletin kurumlarından birinin diğerini kendisi için tehdit ve tehlike olarak algılaması sonucu doğmaz mı?
Bundan Devlet ve millet yara almaz mı?
BUNA NASIL BİR HUKUKİ ÇÖZÜM ÖNERİLEBİLİR.
SAYGILARIMLA