Mesajı Okuyun
Old 16-10-2006, 13:31   #30
Merhaba

 
Varsayılan

Orhan Pamuk’un aldığı Nobel ödülünü salt verdiği bir demeçten ötürü küçümseyen katılımcılara bir soru:

Bizler, bu güne kadar ermeni soykırımı iddiaları konusunda yalnızca “resmi söylem” in hoparlörü olmadık mı ???

Hangimiz bunun olup olmadığına dair gerçek tarihi belgeleri inceledik ve olduğuna ya da olmadığına dair kesin bilgilere sahibiz ???

Konuyla doğrudan bağlantısı olmamakla beraber, bizim nelere “muktedir” olduğumuza ilişkin bir yazıyı alıyorum aşağıya. !



1955 YILI 6-7 EYLÜL OLAYLARI:

6-7 Eylül Olayları (Yunancası Σεπτεμβριανά). 1955 yılında “Atatürk'ün Selanik'te doğduğu eve bomba atıldı” şeklindeki haberle başlayan olaylar. Olayları düzenleyenlerin, kimsenin öldürülmemesi yönündeki telkinlerine rağmen, 6 Eylül akşamı başlayan ve yaklaşık 9 saat süren olaylar boyunca ve sonrasında (aralarında iki Ortodoks papaz da olmak üzere) 13 ile 16 arası Rum ve en az bir Ermeni vatandaşı hayatını kaybetmiş, 32 Rum da ağır yaralanmıştır. Fiziksel zarar, 4.348 Ruma ait işyeri, 110 otel, 27 eczane, 23 okul, 21 fabrika ve 73 kilise ve mezarlıklar ile 1000'in üzerinde Rumlara ait evin tahrip edilmesi ya da yakılması şeklinde ortaya çıkmıştır.
Ekonomik zarar, Türk Hükümeti'ne göre 69,5 milyon Türk Lirası, İngiliz diplomatik kaynaklarına göre 100 milyon İngiliz Sterlini, Dünya Kiliseler Birliği'ne göre 150 milyon Amerikan Doları, Yunan Hükümeti'ne göre ise 500 milyon Amerikan Doları olarak hesaplanmıştır. Demokrat Parti (DP) hükümeti zarara uğrayıp tescil ettirenlere toplam 60 milyon Türk Lirası cıvarında tazminat ödemiştir. Saldırıların ardından, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki Rumların ekonomideki etkisi zayıflamaya başlamış ve Türklerin sermayeye hakim olması hızlanmıştır.
O zamanki hükümet suçu solculara (Aziz Nesin, Kemal Tahir) atarak işin içinden çıkmak istemiş, ancak Yassıada mahkemelerinde olayın DP hükümetinin başbakanı Adnan Menderes'in provokasyonu sonucu olayların kontrolden çıkması olduğu kabullenilmiştir.
Bu olaylar sonucunda oluşan göç dalgası ile Türkiye'de yaşayan Rum azınlığı neredeyse yok olmuştur. 1924 yılında 200.000'i bulan İstanbul'daki Rum nüfus, 2005 yılında 1500 kişiye düşmüştür.
Olaylar üzerine İstanbul'da sıkıyönetim ilan edildi. Başlangıçta, Kıbrıs Türktür Cemiyeti ve gençlik örgütleri etrafında yoğunlaşan ve o günlerde ilan edilen sıkıyönetim savcıları tarafından yapılan ilk soruşturma ve yargılamalar, daha sonra DP iktidarının bastırması sonucunda, 6-7 Eylül olayları “komünistlerin tahriki” olarak yorumlandı; ancak, 1960 darbesinden sonra, bu olaylar Yassıada yargılamalarının gündemine oturdu. Yassıada'da 6-7 Eylül olayları bu kez tamamen DP iktidarının hazırladığı bir tertip olarak sunuldu ve sorumlu tutulan DP yönetimi, 6-7 Eylül olayları nedeniyle cezalandırıldı.
6-7 Eylül 1955 olayları, Rumları ve Yunanların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına neden oldu. Olaylardan Ermeni ve Yahudiler zarar görmemişsede[1] kendilerini güvende hissetmedikleri için onlardan da ayrılan olmuştur. Gayrimüslimlerin büyük bir kısmı için, yaşananlar, Türk vatandaşı olarak kabul görmediklerinin kanıtı olmuş, hangi parti iktidarda olursa olsun, gelecekte de ayrımcılıklara maruz kalacakları düşüncesi azınlıkların yurtdışına göç kararını vermelerine yol açmıştır. Nesiller boyu Türk bayrağı altında yaşamış ve kendini geleneksel bağlamda böyle görmüş olan İstanbul'un gayrimüslim yerlileri, çevrelerin bilinçsiz ve kabul edilemez bu davranışı sonucu evlerini terk etmek durumunda bırakılmışlardır. 1955 yılındaki bu olayın, dönemin İstanbul'unda, dini ve milli anlamda çoğulculuğun ve karşılıklı hoşgörünün güçsüzlüğüne ve sona ermesine işaret ettiği söylenebilir ve bu yüzden azınlıklar ülkeyi terketmek zorunda kalmıştır.
(Vikipedia.org)

Merhaba.