Mesajı Okuyun
Old 05-10-2006, 13:36   #15
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Destekten yoksun kalma olarak kastettiğim husus; çocuk 18 yaşındadır ve çalışıyor annesine her ay 100 lira veriyordur; bu çocuğun kaza geçirmesi ve artık çalışamaması anne için destekten yoksun kalmadır; çocuk 13 yaşında ise ve çalışmıyorsa artık çocuk büyüyecekti de bana mali anlamda yardım edecekti husususun bir espirisi kalmadığını düşünüyorum.Bu konudaki değerli görüşlerinizi beklemekteyim.

Forum sorusunda ölen küçük 13 yaşında. Aşağıdaki olayda ise henüz "bebek" . Lütfen farazi destekle ilgili olarak ana babaya verilen destekten yoksun kalma tazminatının miktarına bakın. (Gerçi bu bilirkişi raporunun hatalı olması ihtimali de var, rakamlar bana yüksek geldi, yanı sıra anaya verilen tazminat,babanınkinden az?)

Sayın Doğanel, baba neden daha az, anne neden daha fazla diye sormuş. Sayın Jeanne D'arc da bu ayrımı kendisinden önce doğanın yaptığını söylemiş.

Aslında bu ayrımı eski Medeni Yasanın 152.m.si yapmaktaydı. (Kocanın aile birliğinin reisi olmasından hareketle, eşin ve çocuğun iaşesini teminle mükellef olmasıyla ilgili) . Ama yeni Medeni Yasada, koca artık reis değil, birlikte temsil sözkonusu. Bu anlamda, bence, yeni yasadan sonra yapılacak destek tazminatı hesaplamalarının ana ve baba için eşit olması lazım.


Saygılarımla...



HD 04, E: 2001/007908, K: 2001/010071, Tarih: 23.10.2001
[*]MADDİ TAZMİNAT[*]MANEVİ TAZMİNAT[*]DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI[*]TALEBİN AŞILMASI

Dava tazminat istemine ilişkindir. Davacı sezeryan ameliyatı sırasında verilen AİDS virüsü taşıyan kanın nakledilmesi sonucu AİDS virüsünü almış yapılan operasyonda doğan çocukta aynı hastalığa yakalanmıştır. Yargılamanın devam ettiği sırada davacıların doğan küçük çocukları yaşamını yitirmiştir. Davacıların iddiası ve bilirkişi tarafından yapılan hesaplama sonunda davacıların davaya konu edilen haksız eylem nedeniyle çalışmamaları veya normal düzeyde bir gelir elde edememekten dolayı uğradıkları zararın ilk davada istedikleri miktardan fazla gerçekleştiği, davacıların küçük çocuklarının davaya konu edilen hastalık nedeniyle ölmesi üzerine ek maddi ve menevi tazminat adı altında verilen dilekçedeki istemin ise bu kalem tazminat istemini değil, küçüğün ölmesi nedeniyle destek tazminatına ilişkin bulunduğu kabul edilmek ve böylece ilk davada istenilen miktardan fazlasına yönelik istek olmadığı için hüküm kurulmaması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu durumda hüküm altına alınacak maddi tazminat miktarının ilk davada istenilen miktar ile küçüğün ölmesinden dolayı yoksun kalınan destek tazminatına yönelik olarak kabul edilmesi ve bu miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken ilk dava ile açılmış bulunan tazminat kalemi ve türünün ikinci davada da istenmiş gibi toplamı üzerinden hüküm kurulması HUMK.nun 74. maddesine aykırıdır.

(818 s. BK. m. 45, 47, 49) (1086 s. HUMK. m. 74)

Davacı Sedat Işıkgöz vekili Avukat Şehmuz Ünal tarafından, davalı Kızılay Genel Müdürlüğü vd. aleyhine 16/08/1996 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kabulüne dair verilen 03/05/2001 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi Kızılay Genel Müdürlüğü vekili, duruşmasız olarak müdahil vekili ve Sağlık Bakanlığı vekili taraflarından süresi içinde istenilmiş davacılar vekili tarafından da temyize cevap dilekçesinde duruşma talep edilmesi üzerine daha önceden belirlenen 23/10/2001 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılardan T. Kızılay Derneği vekili Avukat Mehmet Sakarya, diğer davalı Sağlık Bakanlığı vekili Avukat Gülan Tankurt ile karşı taraftan davacılar vekili Avukat Şeyhmus İnal geldiler. Fer'i Müdahil Osman Konyalı adına kimse gelmedi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

l- Dava tazminat istemine ilişkindir. Davacı Müzeyyen Işıkgöz sezeryan ameliyatı sırasında verilen AİDS virüsü taşıyan kanın nakledilmesi sonucu AİDS virüsünü almış yapılan operasyonda doğan çocuk Rukiye Işıkgöz'de aynı hastalığa yakalanmıştır. Bunun üzerine tüm aile fertleri hastalığın öldürücü olmasından dolayı ve toplumda oluşan tepki nedeniyle tecrit hayatı yaşamaya zorlanmışlardır. İşte bunun üzerine davacılar tarafından 16/08/1996 tarihinde açılan davada, maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır. Davayı açmadan önce Siverek Asliye Hukuk Mahkemesince 15/08/1996 tarihinde verilen Adli Müzaharet kararı uyarınca harç ödemekten bağışık tutulmuşlardır.

Davacılar tarafından 16/08/1996 tarihinde açılan davada; yapılan yargılama sonunda verilen hükmün Yargıtay 4. Hukuk Dairesince davacılar yararına bozulması üzerine yeniden yargılamaya devam edildiği aşamada davacıların küçük çocuğu Rukiye Işıkgöz hastalık nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

Bundan sonra davacılar tarafından 16/05/2000 tarihinde verilen dilekçe ile Rukiye Işıkgöz'ün ölümü nedeniyle yeniden maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır. Verilen bu dilekçe içeriği ve taşıdığı ölçütler itibariyle başlı başına bir dava dilekçesi niteliğindedir. Bu dilekçe ile istenilen tazminat, davalıların aynı haksız eyleminden kaynaklanan zararla ilgilidir. Bundan dolayı da, açılan ilk davada alınan Adli Müzaharet kararının bu dilekçedeki istem içinde geçerli olduğunun kabul edilmesi gerekir. Bunun sonucu olarak da harç alınmaz. Bu bakımdan anılan dilekçe ile istemde bulunulmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir. Dilekçe yanlara tebliğ edilip, savunma hakkı da sınırlanmadığından, bu dilekçeye göre hüküm kurulmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Tüm bu yönler gözetilerek aşağıda gösterilen bentlerin dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.

2 - Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince; davacılar 16/08/1996 tarihinde verilen ilk dava dilekçesinde davalıların, haksız eylemi sonucu yakalandıkları hastalık nedeniyle yaşadıkları çevreden uzaklaştırıldıkları, kimse ile görüştürülmedikleri ve hatta doğal yaşamlarını sürdüremedikleri, bunun sonucu olarak, çalışıp hiçbir gelir elde edemediklerini belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır. Yerel mahkemece 11/05/1999 tarihinde verilen hükümle, manevi tazminatların kabulüne, maddi tazminatların ise reddine karar verilmiştir. Kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine davalıların temyiz istemlerinin reddine keza manevi tazminata ilişkin hüküm bölümünün onanmasına, maddi tazminata ilişkin istemler konusunda halen davacıların içinde bulundukları ve ortadan kaldırılması olanaksız bulunan durum nedeniyle çalışamayacakları, çalışsalar dahi aynı konumda bulunan normal bir kişiden daha az gelir elde edebilecekleri gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra yargılamanın devam ettiği aşamada davacıların küçük çocukları Rukiye Işıkgöz 23/02/2000 tarihinde yaşamını yitirmiştir. Davacılar adı geçen küçük çocuklarının davaya konu edilen hastalık nedeniyle ölmesi üzerine 16/05/2000 tarihli ek maddi ve manevi tazminat adı altında verilen dilekçe ile baba Sedat Işıkgöz ve anne Müzeyyen Işıkgöz her biri için 20.000.000.000 TL. manevi, yine her biri için 60.000.000.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Dava dilekçesinde istenilen tazminatın hukuksal dayanağı açık biçimde belirtilmemiş ve mahkemece de açıklığa kavuşturulmamış olmakla birlikte bu tazminat isteminin hukuki nedeninin küçük Rukiye Işıkgöz'ün ölümü sonucu doğan manevi ve destekten yoksun kalma tazminatı olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bunun üzerine mahkemece davacıların ilk davada istedikleri maddi tazminatın ve daha sonra Rukiye Işıkgöz'ün ölümünden dolayı da yoksun kaldıkları destek tazminatının belirlenmesi için dosya bilirkişiye gönderilmiştir. Bilirkişi tarafından hazırlanan 19/01/2001 tarihli raporda davacı Sedat Işıkgöz'ün maddi zararının 80.409.192.929 TL, Müzeyyen Işıkgöz'ün 39.666.107.924, Halil İbrahim Işıkgöz'ün ise 38.958.417.146 TL. olduğu keza Rukiye Işıkgöz'ün ölümünden dolayı yoksun kaldıkları destek tazminatının da Sedat Işıkgöz için 6.924.273.159 TL, Müzeyyen Işıkgöz için 6.346.792.605 TL. olduğu belirlenmiştir.

Davacıların iddiası ve bilirkişi tarafından yapılan hesaplama sonunda davacıların davaya konu edilen haksız eylem nedeniyle çalışmamaları veya normal düzeyde bir gelir elde edememekten dolayı uğradıkları zararın ilk davada istedikleri miktardan fazla gerçekleştiği, 16/05/2000 tarihli dilekçedeki istemin ise bu kalem tazminat istemini değil, Rukiye Işıkgöz’ün ölmesi nedeniyle destek tazminatına ilişkin bulunduğu kabul edilmek ve böylece ilk davada istenilen miktardan fazlasına yönelik istek olmadığı için hüküm kurulmaması gerektiği sonucuna varılmıştır. Şu durumda hüküm altına alınacak maddi tazminat miktarının ilk davada istenilen miktar ile küçük Rukiye Işıkgöz'ün ölmesinden dolayı yoksun kalınan destek tazminatına yönelik olarak kabul edilmesi ve bu miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken ilk dava ile açılmış bulunan tazminat kalemi ve türünün ikinci davada da istenmiş gibi toplamı üzerinden hüküm kurulması HUMK.nun 74. maddesine aykırıdır. Kaldı ki, bu kalem isteği kapsayan zarar miktarı belirlenmiş ve talep edilmiştir. Bir daha istenmesi ve arttırılması da doğru değildir. Ayrıca bu konuda bir istek bulunmadığı ve henüz davacıların küçük oğlu Halil İbrahim Işıkgöz sağ olduğu halde onun içinde destek tazminatı hesabı yapılması ve bu miktar üzerinden hüküm kurulması da doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

3 - Davacılar tarafından 16/08/1996 tarihinde açılan ilk davada istenilen tazminat için faiz istemi bulunmamaktadır. Faiz istemi daha sonra ve 16/05/2000 tarihli dilekçede belirtilen tazminat için istediği halde ilk dava tarihinden itibaren hüküm altına alınan tazminatlar için de faiz istemi olmadığı halde kabul kararı verilmesi de keza HUMK.nun 74. maddesine aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın (2 ve 3) sayılı bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden davalılar T. Kızılay Derneği Genel Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı yararlarına takdir edilen 97.500.000'er lira duruşma avukatlık ücretinin davacılara yükletilmesine ve Fer'i müdahil Osman Konyalı'dan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/10/2001 gününde (1) ve (3) bentlerde oybirliği, (2) bentte oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY AÇIKLAMASI

Dava, hamile iken AİDS'li kan verilen davacı Müzeyyen Işıkgöz'ün, hamile olduğu çocuğunun ve diğer aile fertlerinin uğradığı zarar nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

Davacılar, Müzeyyen, Sedat, Halil İbrahim ve Rukiye Işıkgöz tarafından 16/08/1996 tarihinde açılan davada, her bir davacı maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.

Mahkemece 11/05/1999 tarihinde kurulan hükümle, manevi tazminatların kabulüne maddi tazminat isteminin ise, henüz maddi bir zararlarının bulunmadığı gerekçesi ile bu kalem isteğin reddine karar verilmiştir.

Kararın temyizi üzerine, davalıların itirazları yerinde görülmemiş, davacıların temyiz itirazları ise, yaşamlarının önemli ölçüde ve hatta tamamen çekilmez bir hale geldiği bu nedenle de maddi tazminatında verilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur.

Yerel mahkemece bozmaya uyulmuştur. Yargılamanın devam etliği aşamada ve 23/02/2000 tarihinde davacı çocuk Rukiye Işıkgöz yaşamını yitirmiştir. Bunun üzerine davacılar, ek maddi ve manevi tazminat istemini içeren 16/05/2000 tarihli bir dilekçe vermişlerdir.

Dilekçede, Rukiye Işıkgöz'ün hastalık nedeniyle öldüğü, olayın çok acı sonuçlarının da gerçekleşmeye başladığı, dava açıldığı sırada, AİDS mikrobu alınmış olmasına karşın hastalığın henüz sonuçlarını göstermediği, şimdiki durum ve özellikle küçük Rukiye Işıkgöz'ün ölümü ile korkunç ve acı boyutların ortaya çıktığı, yeni ve gelişen bir durumun bulunduğu, böylece yeni oluşan bu hukuksal durumda gözetilerek, önceden açılan davaya ek olarak, miktarları değişen maddi tazminat isteminde bulunmuşlardır. Anılan bu dilekçenin, ilk davada istenen maddi ve manevi tazminat kalemlerini içermeyip, ayrı bir hukuksal nedene dayanıp-dayanmadığı, daha açık bir anlatımla, ilk davada istenen maddi tazminattan ayrı mı, aynı mı olduğunun tartışılması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.

Daire çoğunluğunca, 16/05/2000 gününde verilen bu dilekçenin, salt Rukiye Işıkgöz'ün ölümünden kaynaklanan zararları içermesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bunun sonucu olarak davacıların ancak, Rukiye Işıkgöz'ün ölümünden dolayı manevi ve destek tazminatı isteyebilecekleri, önceki davada nitelik ve miktarını belirttikleri maddi tazminatı ikinci defa ve arttırılarak isteyecekleri belirtilmiştir. Bu nedenledir ki, mahkemece hükmedilen manevi tazminat ve Rukiye Işıkgöz'ün ölümü nedeniyle sağ kalan ana ve babanın ancak destek tazminatı isteyebileceği sonucuna varılmıştır. Bu yüzden davacıların ilk davada istedikleri maddi tazminat miktarını, ikinci davada ki istek gibi arttıran mahkeme kararını bozmuştur.

İşte bu noktada çoğunluğun vardığı sonuca katılamıyorum. Şöyle ki; konunun boyutlarının insan üzerindeki olumsuz ağırlığı ve ümitsizliği açıktır. Tüm davacıların aynı hastalıktaki mikrobu taşımaları nedeniyle gün geçtikçe toplumdan, çevrelerinden, hatta kan bağı bulunan yakınlarından dahi uzak tutuldukları, dışlandıkları tartışılmayan bir olgudur. Bunun kişi üzerinde bıraktığı olumsuz ve acı etkisini derecelendirmek olanaksızdır. Bu kişilerin yaşamlarının şu an için ne kadar çekilmez olduğu tartışmasızdır.

Şu durumda, böyle bir yaşamdan dolayı kişinin maddi zararı nasıl belirlenmelidir. Kişi bunu bir defada mı, yoksa birden fazla dava ile de isteyebilecek midir? Kural olarak haksız eylemin meydana geldiği günde, zararda gerçekleşmiş olur. Ancak, haksız eylem nedeniyle zararın zaman içinde arttığı, gelişen bir durumun var olduğu hallerde, ilk eylemden sonra gerçekleşen zarardan gelişen duruma göre ayrı bir zararın da var olduğu ve istenebileceği kabul edilmek gerekir. Bunun içinde her somut olayda, zarar arttırıcı gelişen bir durumun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Somut olay ve olgular birlikte değerlendirildiğinde, davacıların almış bulundukları bu ölümcül mikrop nedeniyle vücut ve ruh bütünlüklerinin zaman içinde ve giderek artmak suretiyle bozulduğu düşünüldüğünde, olayın seyrinde gelişen durumun var olduğu kabul edilmelidir. Bu hastalık veya vücuttaki zayıflık, ilk mikrobun alınması üzerine tüm sonuçları ile meydana gelmemiştir. Zamanın geçmesi ile hastalık ilerlemekte içinde yaşanılan ortam itibariyle boyutları ağırlaşmakta ve kişi giderek güçsüzleşmektedir. İlk zamanlarda, az da olsa gelir getirecek bir iş yapabilme olanağına sahip iken, giderek, kendi zorunlu gereksinmelerini dahi karşılayamaz, hatta başkalarının yardımına gereksinme duyacak konuma gelebilmektedir. Bu bakımdan hukuka aykırı eylem nedeniyle zararın zaman içinde giderek artacağı ve kısa sürede öldürücü noktaya götüreceği hastalığın doğal bir sonucudur. Olayda böyle olmuştur. İlk davanın açıldığı tarihte, toplum tarafından dışlansalar ve iş yaşamını kaybetseler de, kendi işlerinde çalışabilecek konumda iken, geçen zaman içinde zorunlu gereksinmelerini dahi karşılayamaz hale gelmişler ve çocuklarından birini kaybetmişlerdir.

Bu yeni bir olgudur ve yavaş yavaş sıranın kendilerine de geldiğinin habercisidir. Ayrıca hiçbir davacı, sağlıkları ve vücut dirençleri bakımından, ilk davayı açtıkları gün ile, ikinci davayı açtıkları güne göre aynı konumda olmadıkları da hastalık türünün bir sonucudur.

Davacıların vekili, tüm bu olgular itibariyle, gelişen duruma göre sağ kalanlar için artan maddi zararını istemiştir. Dilekçenin hiçbir yerinde, küçük Rukiye'nin destekten yoksun kalma tazminatı istememiştir. İstek, küçüğün ölümü ile zararın varlığının daha da belirginleştiği ve arttığı kolayca kanıtlanacak bir hale geldiği ifade edilmek istenmiştir.

Bu bakımdan davacıların somut olayın özelliği itibariyle yeni gelişen duruma göre önceki miktara ilave olarak maddi tazminat isteminde bulunabileceklerini kabul eden mahkeme kararının doğru olduğu kanısındayım. Bu nedenle de, kararın (2.) bendinde yer alan ve bu konuya ilişkin olan bozma nedenine ve gerekçesine katılamıyorum.