Mesajı Okuyun
Old 15-04-2011, 15:46   #82
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
YBK m.60: “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.
Müteselsil sorumluluk, bu kişilerden her biri için, tek başına sorumlu olsalardı yükümlü tutulacakları tazminat miktarıyla sınırlıdır.”

Gerekçesi: “…818 sayılı Borçlar Kanununun 51 inci maddesinin birinci fıkrasındaki hâl için “eksik teselsül”, aynı Kanunun 50 nci maddesindeki hâl için de “tam teselsül” şeklinde yapılan ayırımın öğretide eleştirildiği göz önünde tutulmuş ve Tasarıda bu ayırıma yer verilmemiştir. Buna bağlı olarak, 818 sayılı Borçlar Kanununun ikili teselsül sistemi terk edilmiş ve her iki teselsül durumu bir bütün olarak değerlendirilip, aynı hükümlere tâbi tutulmuştur.
…yeni düzenleme karşısında gereksiz görülerek, yataklık eden kimsenin sorumluluğuna ilişkin 818 sayılı Borçlar Kanununun 50 nci maddesinin ikinci fıkrasına, Tasarıda yer verilmemiştir.
…Tasarının 60 ıncı maddesinin ikinci fıkrası, 818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen yeni bir hükümdür... her bir müteselsil sorumlunun yükümlü tutulacağı tazminat miktarı, tek başına sorumlu olması durumunda yükümlü tutulacağı tazminat miktarından fazla olamaz… Böylece, her bir müteselsil sorumlunun kendisi yönünden tazminatın azaltılmasını gerektiren nedenleri, sadece iç ilişkide diğer sorumlulara karşı ileri sürmesi yerine, bunu dış ilişkide zarar görene karşı da ileri sürme olanağı sağlanmıştır.

(Kanunda 61.madde olarak düzenlenmiş ve 2.fıkrası, Kanun metninden çıkarılmıştır)

Kanunda düzenleme şu şekildedir:

6098 S.K. m.61: "Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır."

Tasarıda yer verilen 2.fıkranın

(Müteselsil sorumluluk, bu kişilerden her biri için, tek başına sorumlu olsalardı yükümlü tutulacakları tazminat miktarıyla sınırlıdır.)

maddeden çıkarılarak yasalaşması kanaatimce de uygun olmuş ise de;

Adalet Komisyonu Raporu'nda bu konuyla ilgili:
"Tasarının 60.maddesinin son fıkrası, zincirleme sorumluluğun hukuki yapısına ilk bakışta aykırı görüldüğü ve uygulamada sorun doğurmaya elverişli bulunduğu için madde metninden çıkarılmış... İlliyet bağı var olmak şartı ile zarar göreni, zarar verenlerin iç ilişkisine mahkum etmek, sorumluluk hukukunun temellerinden olan zarar göreni koruma ilkesiyle bağdaşmaz. İç ilişkideki paylaşım kriterleri (örneğin kusur derecelendirmesi) her zaman nesnel ve gerçeği yansıtan veriler içermez. Aslolan illiyet bağının varlığı ve eylemin birlikteliğidir. Değerli komisyon üyelerimizin bazılarınca öne sürülen "hakkaniyetle bağdaşmazlık" argümanını telafi eden koruyucu hüküm yürürlükteki hukukumuzda ve Tasarıda yer almaktadır. Buna göre, tazminatın miktarı, zarar göreni yoksulluğa düşürecek boyutta ise, kusurunun hafif olması ve hakkaniyetin gerekli kılması halinde bu borçlu yönünden tazminat indirilebilecektir (818 sayılı BK m.44/2, Tasarı m.55). Kuşkusuz bu durum koşulların lehine gerçekleştiği borçlunun ancak yararlanabileceği (kişi ile sınırlı etki doğuran) ve diğer borçluların sorumluluğunu etkilemeyen şahsi bir def'i (kişisel savunma) oluşturur (818 sayılı BK m.143, Tasarı m.163)...Belirtilen nedenlerle müteselsil sorumluluğu tasfiyeye yönelik hüküm metinden çıkarılmıştır."

*Komisyon Raporu'nda anılan ilgili maddeler:
818 S.K. m.44/2: "Eğer zarar kasden veya ağır bir ihmal veya tedbirsizlikle yapılmamış olduğu ve tazmini de borçluyu müzayakaya maruz bıraktığı takdirde hâkim, hakkaniyete tevfikan zarar ve ziyanı tenkis edebilir."

6098 S.K. m.52/2: "Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir."

818 SK m.143: "Müteselsil borçulardan biri alacaklıya karşı onunla kendi arasındaki şahsi münasebetlerden veya müteselsil borcun sebep veya mevzuundan tevellüt etmiş olanlardan maada bir şey dermeyan edemez ve bütün borçlular arasında müşterek olan defileri dermeyan etmediği halde onlara karşı mesul olur."

6098 SK m.164: "Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir.

Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu olur."

** Komisyon Raporu'nda yasadan çıkarılan 2.fıkranın, müteselsil borçluların iç ilişkisindeki duruma göre değerlendirme yapılarak bu meyanda alacaklıyı zarara sokacağı endişesiyle kaldırıldığı açıklanmışsa da; 2. fıkranın bu şekilde bir sonuç doğurmayacağı açıktır. Çünkü müteselsil borçluların iç ilişkisindeki hususlar, alacaklının ikame ettiği davada "tek başına sorumlu olsalardı yükümlü tutulacakları tazminat" miktarını etkileyemez. Burada müteselsil borçluların birine karşı dava ikame edildiğinde bu borçlunun, diğer borçlu ile iç ilişkisinde dermeyan edebileceği itiraz ve def'iler, -alacaklıya karşı- ileri sürebileceği itiraz ve def'iler değildir.

** "İç ilişkideki kusur derecelendirmesinin nesnel olmadığı ve gerçeği yansıtan veriler içermemesi" cümlesi bu maddeye dair bir açıklama olamaması yanında hukuki açıdan bir garabettir (diye düşünüyorum ). Böyle bir kusur derecelendirmesi nesnel değilse ve gerçeği yansıtmamakta ise rücu davalarında bu yöndeki araştırma ile gerekçelendirilen mahkeme kararları da nesnel değildir ve gerçeği yansıtmamaktadır

Diğer taraftan fıkranın maddeden çıkarılmış olmasını uygun buluyorum: çünkü Borçlar Kanunu'nda düzenlenen diğer maddelerle varılabilecek bir sonuç hakkında mükerrer düzenlemeye gerek yoktur ve fıkranın düzenleme biçimi müteselsil sorumluluk hukukuna aykırı olarak müteselsil sorumluluğa mesnetle ikame edilecek tüm davalarda davaların gereksiz yere uzamasına sebep olacak şekilde kusur incelemesi yapılmasını gerektirebilecek, birden çok ayrı davanın tek dava içerisinde görülüyor gibi bir yargılama yapılması gereğini doğurabilecektir ve bu husus da alacaklının/zarar görenin hakkını elde etmesi sürecini geciktireceği gibi müteselsil sorumluluk hukukundan beklenen hukuki faydayı ortadan kaldıracaktır.

Saygılar...