Mesajı Okuyun
Old 19-03-2009, 16:49   #7
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Çok güzel ama bir o kadar da "zor" bir soru. MK.m.16/I,c.2hükmü ile bu sorunun cevabını vermeye kalkarsanız, kişiye sıkıca bağlı hakların kullanılmasında temsil yasağı olduğu sonucuna varmanız gerekir. Görebildiğim kadarıyla bu konuyu en kapsamlı ve derinliğine incelemiş Üstad Serozan bile, böyle bir sonuca varmakta tereddüt göstererek kişiye sıkıca bağlı hakları "önemli-önemsiz", "ciddi olan ve olmayan" gibi ayırımlara tabi tutmak zorunda kalmıştır.

2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun m.6 hükmü pozitif hukukumuz bakımından bir istisna sayılmalıdır: Bu hükme göre, gebeliğin sonlandırılması operasyonlarında, “küçüğün rızası ile velinin izni” birlikte aranmaktadır . Bu hüküm, gebe küçüğün rızası olmadıkça gebeliğin sonlandırılmasını imkansız kılmaktadır.

Yargıtay 8.CD, 26.11.1985, 5039/5473: “Dosya içerisindeki Gemlik Nüfus Başmemurluğu’ndan verilen doğum kayıt örneğine göre 26.4.1966 doğumlu bulunan N.Y’nin rahim tahliyesi sırasında reşit bulunmadığı anlaşılmasına ve bu durumda kendisi ile birlikte velisinin izninin de alınması gerekmesine göre bu koşul yerine getirilmeden ve 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’un 6 ncı ve 8 nci maddeleri hükümleri gözetilmeden hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir”.

Doktrinde Prof. Dr. Hakan HAKERİ, estetik amaçlı tıbbi müdahalelerde kanuni temsilcilerin mümeyyiz küçük adına rıza açıklama yetkisine sahip olmadığı görüşündedir (Tıp Hukuku, Ankara 2007, s.159).

Tıbbi müdahaleye rızanın, kişiye sıkıca bağlı bir hakkın kullanımı olduğu görüşünü benimseyenler, ayırt etme gücüne sahip küçüklerin kendi beden ve yaşamlarını ilgilendiren bir konuda rıza gösterebileceğini ve sadece ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklere yapılacak tıbbi müdahaleler bakımından yasal temsilci rızasının aranacağını savunurlar (Zarife ŞENOCAK, “Küçüğün Tıbbi Müdahaleye Rızası”, AÜHFD., C.50, S.4, 2001, s.74-80).

ARPACI'nın önerisi, kişiye sıkıca bağlı haklarda kanuni temsilci ile mümeyyiz küçüğün rızasının birlikte aranması gerektiği yolundadır (A. ARPACI, Kişiler Hukuku -Gerçek Kişiler-, 2. Bası, İstanbul 2000, s.116).

Kanımca tereddüdün kaynağı, "kişiye sıkıca bağlı haklar" deyiminin anlam ve muhteva sınırlarının belirsizliğidir.