Mesajı Okuyun
Old 17-04-2004, 15:58   #54
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Tecavüz-Eşler Arası Cinsel Şiddet -Yrd. Doç. Dr. Vahıt Bıçak

Eşler arası cinsel şiddet

Evli ya da birlikte yaşayan çiftler arasında yapılan bir araştırmaya göre kadınların yüzde 25'e yakını cinsel şiddete maruz kalıyor. Türk hukukunda ise bu tür suçları karşılayan bir norm yok

10/07/2001 Radikal Gazatesi

Yrd. Doç. Dr. Vahİt Bıçak

Evlilik bağıyla veya evlilik bağı olmaksızın birlikte yaşayan eşler arasında rıza dışı cinsel ilişki olgusu son yıllarda ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Eşler arası ırza geçme fiilinin boyutunu tespit amacıyla yapılan bilimsel çalışmalar, kadınların yüzde 14 ile yüzde 25 arasındaki bir oranının rıza dışı cinsel ilişkiye zorlandığı tahminlerini ortaya çıkarmaktadır. Eş tarafından işlenilen ırza geçme eyleminde ırza geçme fiilinin hangi sıklıkta gerçekleştiği de önemlidir. Mağdur kadınlarla yapılan söyleşide, kadınların yüzde 17'sinin bir kez, yüzde 8'inin iki kez, yüzde 15'inin 3 ile 10 kez, yüzde 5'inin 11 ile 20 kez, yüzde 55 inin 20 defadan fazla ırzlarına geçildiği ortaya çıkmıştır.
Bu olguyu fazla büyütülmemesi gereken bir sorun olarak algılayanlar bulunabilir. Ancak, eşler arası rıza dışı cinsel ilişki her zaman basit bir gönülsüzlük sorunu olarak karşımıza çıkmayabilir. Birlikte yaşayan eşler arasında gerçekleşebilecek birbirinden farklı üç tip ırza geçme söz konusu olabilir. İlk olarak, cinsel
ilişkiyi gerçekleştirecek oranda zor kullanılması söz konusu olabilir. Kadın bu durumda cinsel ilişkiye serbest iradesi ile rıza göstermemekte, ancak zora veya zor tehdidine boyun eğmektedir. Bu durumdaki kadınlar aşırı fiziksel baskıya maruz kalmamakla birlikte manevi acı duymaktadırlar.


Avrupa'nın bakışı
İkinci olarak, cinsel ilişkide bulunma
amacını gerçekleştirmekten öte fiziksel güç kullanılarak kadının rızası olmaksızın cinsel ilişkide bulunulmasıdır. Bu durumda mor gözler, kırık kemikler, kafatasında yarıklar, bıçak yaraları gibi izler görülebilir. Üçüncü olarak, fiziksel cebrin sapıklıklarla birleşmesi ile sadistik ırza geçme söz konusu olabilir. Bu tür olaylarda genellikle pornografik video kasetleri kullanılmakta, filmde geçen sahneleri canlandırmaya eş zorlanmaktadır. Bu tür durumlarda kadınlar ağır bedensel ve ruhsal travma geçirmektedir.
Ortak yaşam süren kişilerin birlikte yaşadıkları eşleriyle rızaları olmaksızın cinsel ilişkide bulunmaları durumu ırza geçme suçunu oluşturur mu? Türk hukukunda eşler arası rıza dışı cinsel ilişkiyi suç olarak düzenleyen bir norm mevcut değildir. Ancak, son yıllarda Türk hukuk sisteminin gelişimini önemli ölçüde etkileyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), önüne gelen iki davada konuyu incelemiştir.
İngiltere'de gerçekleşen iki ayrı olayda, sanık kocalar (SW ve CR), milli mahkeme kararlarıyla tatmin olmayarak AİHM'ye başvurmaları, 'eşler arası rıza dışı cinsel ilişki'nin 'ırza geçme' suçunu oluşturup oluşturmadığı sorununun Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Divanı kararlarına konu olmasına yol açmıştır. Birleştirilerek karara bağlanan bu iki davadaki olayların gelişimi şöyledir.


İki örnek olay
İlk olayda, İngiliz vatandaşı sanık SW'nin 1987 yılında yaptığı evlilik kendisinin işsiz kalması ile 1990 yılında sorunlu olmaya başlamıştır. 18 Eylül 1990'da karısı, sanık SW'ye evliliklerinin bittiğini ve ayrılmayı düşündüğünü söylemiştir. Bu konuşma öncesi de bir süredir sanık ve eşi ayrı uyumaktadır. SW'nin karısının ayrılmayı düşündüğüne ilişkin sözleri üzerine tartışma başlamış ve SW karısının kolunu bükerek evden dışarı atmıştır. SW'nin karısı komşusuna giderek polis çağırmış, polis her ikisi ile ayrı konuşmuştur. Aynı akşam SW'nin karısı evine dönmüş, ancak SW kendisi ile cinsel ilişkide bulunmuştur. Bunun üzerine SW'nin karısı çocuklarıyla beraber tekrar komşuya gitmiştir. Polisi arayarak kocasının kendisiyle bıçak zoruyla cinsel ilişkide bulunduğunu bildirmiştir.
İkinci olayda, CR ile eşi 1984'te evlenmiş ve bir erkek çocukları olmuştur. Bazı sorunlarından dolayı çift, 1987'de iki hafta ayrı yaşamış daha sonra tekrar birleşmişlerdir. 1989 yılında CR'nin karısı evi terk ederek anne ve babası ile birlikte yaşamaya başlamıştır. CR'nin eşi bu arada boşanmak için bir avukatla görüşmüştür. İki gün sonra eşini arayan CR kendisinin de boşanmak istediğini bildirmiştir. Karısının evi terk ettiğinin 22. günü, kadının ailesinin evde olmadığı bir zamanda eve giden zorla içeri girmiştir. Kadına saldırarak, boynunu iki eliyle sıkmış ve zorla cinsel ilişkide bulunmaya teşebbüs etmiştir. Birinci olayda sanık koca, ırza geçme suçundan dolayı beş yıl, tehdit suçundan dolayı iki yıl ve müessir fiilden dolayı üç ay hürriyeti bağlayıcı ceza almıştır. İkinci olayda ise sanık kocaya ırza geçmeye teşebbüs ve müessir fiilden üç yıl ceza verilmiştir.
Her iki olayda da sanıklar eşlerinin ırzına geçme suçuyla itham edilmişler ve ilk derece mahkemesi tarafından mahkûm edilmişlerdir. Savunma, eşe karşı ırza geçme suçunun
İngiliz hukukunda mevcut olmadığı, fiilin yapıldığı tarihte suç olmayan bir fiilden dolayı kişilerin mahkûm edilmesinin AİHS'nin 7. maddesinde düzenlenen kanunilik ilkesinin ihlali olduğu şeklinde olmuştur. İngiliz iç hukuk yollarından sonuç alınamaması üzerine sorun AİHM önüne getirilmiştir. Hem komisyon hem de Divan, Sözleşmenin 7. maddesinin ihlalinin söz konusu olmadığına oybirliği ile karar vermiştir. Karar şu şekilde gerekçelendirilmiştir.


Kanunilik ilkesi
Kanunilik ilkesi, bireylerin keyfi yargılanmalarını, mahkûm edilmelerini ve cezalandırılmalarını önlemeye yönelik bir güvencedir. Kanunilik ilkesi, sanığın aleyhine olarak ceza hukuku normlarının geçmişe yürümesini engellemeyi, suçların ve cezaların kanunlar tarafından öngörülebileceğini ve suçların kıyas yoluyla çoğaltılabilme yasağını öngörmektedir. Bu prensiplerden bir suçun kanunda açıkça tanımlanması gereği ortaya çıkmaktadır. Ancak hukuki bir norm herhangi bir hukuk sisteminde ne kadar açık kaleme alınırsa alınsın, yargısal yorum kaçınılmazdır. Şüpheli durumların açıklığa kavuşturulması, değişen şartlara uyumlaştırılmasına ihtiyaç her zaman olacaktır. Kanunilik ilkesi, ceza sorumluluğu koyan normların mahkeme kararı ile açıklığa kavuşturulmasına, suçun temel unsurları ile uyumlu olan ve öngörülebilir gelişmelere engel olacak şekilde algılanamaz.
Kanunilik ilkesi ile yasaklanan, önceden cezai müeyyideye bağlanmayan bir fiilden dolayı kişilerin cezalandırılması, veya mevcut suçların daha önceden açıkça suç oluşturmayan bir fiili kapsayacak şekilde genişletilmesidir. Suçun mevcut bir unsurunun açıklığa kavuşturulması veya yeni bir duruma uygulanması veya toplumdaki gelişmelere uyumlulaştırılması kanunilik ilkesinin ihlali sayılamaz. Suçu oluşturan ana unsurlar mahkeme kararı ile değiştirilemez. Mahkemeler hukuku geliştirme işlevlerini yerine getirebilirler; ancak yorum yoluyla hukukun gelişimi
'öngörülebilirlik' kriteri ile sınırlıdır. Bireyler hareketlerinin neticelerini tahmin edebilmelidirler. Ancak neticenin tam olarak tahmin edilebilmesi gerekli değildir, esasen bu mümkün de değildir.


TCK'da olması gereken
Eşi ile rızası hilafına cinsel ilişkide bulunanın ceza yargılamasına karşı bağışıklı olması, çağdaş evlilik anlayışına uymadığı gibi sözleşmenin temel amaçlarından insan haysiyetine saygı gösterilmesini sağlamaya da ters düşer. Irza geçme suçunda kocanın karısına karşı muafiyete sahip olduğu şeklinde tarihle geçerli olan ancak günümüzde
kabul edilemez olan düşünce tarzının terk edilmesi, çağdaş evlilik anlayışı ile uyum içinde ol-ma yanında sözleşmenin amaçlarına da ters düşer.
Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yer alan ırza geçme suçu ile ilgili hükümler, AİHM'nin anılan kararları doğrultusunda yorumlanmalıdır. Birlikte yaşama olgusu birlikte yaşayan taraflara birtakım haklar verebilir. Ancak, kişinin eşi ile zorla cinsel ilişkide bulunması, eşini dövmesi bu hakların kötüye kullanılmasının iki açık örneğidir.
Nasıl ki mağdurla fail arasında evlilik ilişkisinin bulunması adam öldürme suçunu ortadan kaldırmıyorsa, ırza geçme suçu da ortadan kalkmamalıdır. Irza geçen, mağdurla yakınlığı ne olursa olsun ırza geçendir. Mahkemeler, hukuk normlarını çağdaş değerlerle uyumlu olarak yorumlamalıdır.


Yrd. Doç. Dr. Vahit Bıçak Ceza Hukuku Öğretim Üyesi