Mesajı Okuyun
Old 16-10-2004, 17:31   #4
Merhaba

 
Varsayılan "Beni Doğurma Anne...."

‘Beni doğurma anne...’

“Çocuk ne zaman insan sayılır, hakları ne zaman başlar? Doğurma yeteneğine sahip herkes, her durumda bu yeteneğini kullanmalı mı?”...

Ankara
AA
ntvmsnbc



16 Ekim 2004 — Gazeteci Fügen Yıldırım ile Dr. Selahattin Erhan’ın birlikte hazırladıkları “Beni Doğurma Anne” adlı kitapta, bütün bu sorulara yanıt aranıyor ve çocuğun haklarının ne zaman başladığı sorunu masaya yatırılıyor.


Epsilon Yayınları’ndan Eylül ayında çıkan “Beni Doğurma Anne” adlı 285 sayfalık kitapta, doğar doğmaz terk edilen, dört-beş yaşlarında çalıştırılmaya başlanan, seks kölesi olarak satılan, suça teşvik edilen, kısaca hayatları risk altındaki çocukları mercek altına alan yazarların, sadece Türkiye’de değil, dünyadaki çocukların durumunu sorguladıkları kaydedildi.

Çözüm arayışları için yeni bir tartışmayı da başlatan yazarlar, iki temel soruyu gündeme getirdi. “Çocuk ne zaman insan sayılır ve hakları ne zaman başlar? Anne karnına düştükten sonra mı, yoksa henüz anne karnında bile yokken mi?” sorusunun tartışıldığı kitapta, doğurma yeteneğine sahip herkesin, her durumda bu hakka sahip olup olmaması da masaya yatırıldı.


ÇOCUKLAR NE DİYOR?

Kitapta, bu konuda görüşleri sorulan, olayın birinci derecede mağdurları olan çocuklardan bazıları, şu değerlendirmelerde bulundu:

Annesi babası boşanınca 4 kardeşiyle birlikte farklı yurtlara yerleştirilen 15 yaşındaki Emine: (Evlensinler ama düşünmeden çocuk yapmasınlar.)

Bebekliğinden beri yuvalarda, yurtlarda yaşayan 17 yaşındaki Esma: (İnsan karnında taşımayla anne mi olur)

Annesi tarafından terk edilen 11 yaşındaki Ayşe: (Ben anne olsam kaçmazdık ki)

Mine: (Beni sevmeyeceklerse niye doğurdular?)

12 yaşında hem okuyan hem de çalışan Aysel: (Kardeşlerim okula giderken harçlık veriyorum, bi de anneme)”


Hukukun, çocuklara ne kadar sahip çıkabildiğini de sorgulayan yazarlar, bu konuda dünyadaki örneklere de yer verdiler.

Yazarlar, hukukçuların yanı sıra psikiatrist ve psikologlarla bu çocukları bekleyen sorunları konuştular, çocuklarını kurumlara, başka ailelere veren ya da çalıştıran anne-babaların görüşlerini aldılar.


“DOĞUM EHLİYETİ GEREKLİ Mİ?”

Kitabın yazarlarından Dr. Selahattin Erhan, anne-baba adaylarına, sivil toplum kuruluşları ve devletin işbirliğiyle çocuk yetiştirme konusunda kurs verilmesi gerektiğini savundu. Bu kurslarda riskli olanlara, durumun uygun bir şekilde anlatılması ve risklerin ortadan kaldırılması için çalışılmasını öneren Dr. Erhan, “Tıpkı sürücü ehliyeti almak için verilen kurslar gibi, bu kurs da mecburi olsa. Kurs sonunda da adaylara, araba ehliyeti gibi bir doğum ehliyeti verilse. Ayağının altında cennet olan anneler (ve babalar), saçlarını süpürge etmek yerine, çocukları için iki - üç aylık bir kurs alsalar, bu, çok büyük bir fedakarlık mı olur?” ifadesine yer verdi.

Gazeteci Fügen Yıldırım ise çalışmaları sırasında “Beni niye doğurdun anne” diyen çocukların çokluğu karşısında dehşete düştüklerini belirtti.

“Doğmamış çocuğun haklarının peşine düştüklerini” ifade eden Gazeteci Yıldırım ve Dr. Erhan, sonuçta var olan sorunlara çare aramak ve çaresiz kalmak yerine, önceden tedbir alıp, sorunun ortaya çıkmasını önlemenin önemine inandıklarını vurguladılar.


İSTATİSTİKLER

Kitapta yer alan rakamsal verilere göre, dünyada saniyede 40 bebek doğuyor. Çalışan 246 milyon çocuktan yarısı, kötü koşullarda, hayati tehlike altında bulunuyor. Her yıl bu işlerde çalışan çocukların 22 bini yaşamını yitiriyor. Kaçırılan ve köle olarak kullanılan 8.5 milyon çocuğun bir çoğu, fuhuşa zorlanıyor, pornografik filmlerde kullanılıyor.

Türkiye’deki verilere göre ise nüfusun 27 milyonunu oluşturan çocuklardan 9 milyonu zor şartlar altında yaşıyor. Bunlardan 500 bininin ise acilen koruma altına alınmaları gerekiyor.