Mesajı Okuyun
Old 14-02-2007, 12:50   #5
Hekimbaşı

 
Varsayılan Niyet belki kötü değil ama sonuç kötü

Sn.Turan,

Çok haklısınız, ben de anlamlandırmakta güçlük çektim zaten. Kötü niyetli olduklarını değil; yaptıklarının sonucunun kötü olabileceğini düşünmeleri gerektiğini; ve ortada kanıt olmadığında, yerli başvuru sahibi lehinde düşünme eğiliminde olmaları beklendiği halde, öyle davranmamış olmalarının şaşırtıcı olduğunu; söylemeye çalıştım.

Yargıtay da TPE yi korumayı seçmiş dikkat ederseniz. TPE nin kurul kararını bozsaydı yerli şirketi korumuş olacaktı, fakat TPE yi zor duruma düşürecekti. TPE yi korumayı yeğlemiş ve böylece sonuçta o da yerli şirketi korumasız bırakmış olacağını gözardı etmiş.

Tescil isteyen yerli şirketin beklentisi yazılı kurallara uygun davranılmasının sağlanmasından ibaret. Uygun davranmayan TPE yi şirkete karşı korumakla yargıtay devlet kuruluşuna ayrıcalıklı davrandığını göstermiyor mu sizce? Uygun davranmamış olan TPE değil de yerli şirket olsa idi, karar aleyhinde çıkmayacak, yine kanıtlar mı beklenecekti? Hiç sanmıyorum.

Geçen bu sürelerden dolayı yerli şirketin hak kayıpları veya ticari kayıplar doğarsa (örneğin başka ülkelere tescil başvuruları gecikebilir, bu nedenle yapılması düşünülen ihracat bekletilmek zorunda kalınabilir ve o sırada o ülkelerde markayı kullanan ticari faaliyetini sürdürebilir) bunun suçlusu veya muhatabı kim olacak? TPE mi, mahkeme mi, yargıtay mı? Bu hak nasıl aranacak?

Örnekte iki yılı aşkın bir süre geçmiş zaten; belki iş sonuçlanana dek 3-4 yıl geçecek, o arada da atı alan üsküdarı geçecek; belki milyonlarca dolarlık satış yaparak talebi doygunluğa eriştirecek; hiç başka şey olmasa bile, yerli üretici o pazara girdiğinde çıkacak marka sorunlarına uzlaşma arandığındaki pazarlık gücünü arttıracak.

TPE kurallara uyup, sadece elindeki kanıtlarla karar verseydi eline mi yapışırdı? Söylencelere dayalı hukuk, adalet olur mu?

Kendi devlet kuruluşlarımız ve yargımızın bizleri yabancılara karşı korumasını bekliyor ve istiyoruz elbette. Bu sırada hukuk dışı davranılmasını beklemiyoruz asla; kurallara uygun davranılsın yeter. Eğer bu yönde takdirlerin lehte ve aleyhte olabileceği kuşkusu olmasaydı, marka konusu her ülkede önce kendi kuruluşunun yetkisine emanet edilmez, sadece uluslararası kuruluşlara emanet edilirdi. Nitekim, fikri haklardan sadece marka tescilinde önce kendi ülkesinde yapılmak şartı bulunmaktadır. Kendi ülkenizde tescil ettiremezseniz, başka hiçbir yerde tescil ettiremezsiniz. Patent ve telif hakları ise böyle değildir.

Yargıtayın değil ama, TPE nin marka tescilinin bu yönleri açısından çok daha bilinçli, uyanık, ve bizim lehimize titiz olmasını beklerdim; çünkü TPE yabancıların değil, bizim haklarımızı korusun diye var. Bir yandan 'markalaşın' diye teşvikler ilan edip, öte yandan böyle davranılmasını da hayretle karşılıyorum.

Saygılarımla,