Mesajı Okuyun
Old 31-12-2010, 15:03   #6
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Özgür KARABULUT
Sn. baristopuk ve Sn. Suat Ergin;

İİK'da düzenlenen cezai hükümlerin takibinin şikayete bağlı olduğu ve bu suçlar için yapılan şikayetlerin C. Savcılığına değil de İcra (Ceza) Mahkemesine yapıldığı, şikayet ile birlikte davanın açıldığı, davanın açılabilmesi için 3 aylık ve 1 yıllık sürelerin dolmamış olması gerektiği konusunda mutabık isek (ki uygulamanın bu yönde olduğu malumunuzdur) artık TCK'daki dava zamanaşımına ilişkin hükümlerin bu fiillere uygulanamayacağını düşünmek gerekmez mi?

Şöyle düşünelim: Verilmiş bir taahhüdün 04.01.2010 tarihinde ödenecek olan taksidinin ödenmemesi halinde İİK 340. maddeye göre cezalandırılabilmesi için 04.04.2010 tarihinden önce veya her halde 04.01.2011 tarihinden evvel şikayet edilmiş olması gerekmez mi? Süreyi 8 (uzatılmış 12) yıl olarak kabul edersek 04.01.2018 (veya 04.01.2022) tarihine kadar şikayet edilebileceği düşünülmelidir ki İİK md. 347 hükmü karşısında bu mümkün değildir.

Saygılarımla...

Sayın ve Sevgili Özgür Karabulut,

Ceza davalarında şikayete bağlı bir suç sözkonusu ise, şikayet süresi öngörülmüştür. İİK 347 inci madde işte bu süreyi hüküm altına almıştır.Bu süre hak düşürücü süredir. Örneğinizde

Alıntı:
04.04.2010 tarihinden önce veya her halde 04.01.2011 tarihinden evvel şikayet edilmiş olması

gerekir.

Bundan sonraki aşama ise dava zamanaşımıdır. Türk Ceza Hukuku sisteminde her ceza davası için, dava zamanaşımı sözkonusudur. Tek istisna, TCK 66/7 inci maddedir. Çünkü "makul sürede yargılanmak"; her sanığın hakkı olduğu gibi, evrensel hukuk ilkesidir.

İcra suçlarında aksini düşünecek olursak, adam yaralayan birisi dava zamanaşımı süresi içinde mahkum olmazsa serbest kalırken, ekonomik suç olan "taahhüdü ihlal" gibi bir suçtan yargılanan sanık, ilanihaye yargılanacak demektir. Bu ise, adil olmayan ve hakkaniyete aykırı bir düşünce biçimidir.