Mesajı Okuyun
Old 04-11-2009, 09:24   #3
Av. Taner BAŞ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ

Esas No.
2003/11058
Karar No.
2004/3676
Tarihi
13.04.2004

İLGİLİ MEVZUAT
2675-MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA KANUN/23

KAVRAMLAR
BİR TAŞINIR EŞYA BİR HUKUK ALANINDAN DİĞER BİR HUKUK ALANINA GEÇERSE YENİ ALANIN EŞYA HUKUKUNA TABİ OLUR
MİLLETLERARASI EŞYA HUKUKU

ÖZET
KURAL OLARAK MİLLETLERARASI EŞYA HUKUKUNDA EŞYANIN BULUNDUĞU YER HUKUKU HAKİMDİR. TÜRK HUKUKUNDA DA BU KURAL KABUL EDİLMİŞTİR. TAŞINIR VE TAŞINMAZ MALLAR ÜZERİNDEKİ MÜLKİYET HAKKI VE DİĞER AYNİ HAKLAR MALLARIN BULUNDUĞU YER HUKUKUNA TABİDİR. ANCAK TAŞINIR EŞYA BİR HUKUK ALANINDAN DİĞER HUKUK ALANINA GEÇERSE, BU EŞYA KENDİLİĞİNDEN YENİ HUKUK ALANININ EŞYA HUKUKU STATÜSÜNE TABİ OLUR. BU BİR STATÜ DEĞİŞİKLİĞİDİR. ÖNCEKİ HUKUK ALANININ EŞYA HUKUKU HÜKÜMLERİ İLE SONRAKİ HUKUK ALANININ EŞYA HUKUKU HÜKÜMLERİ UYMUYORSA YENİ STATÜ ÖNCEKİ STATÜNÜN YERİNİ ALIR.

Kararın duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı 3. kişilerden D.E.Ö.S.S.C. Bank ile davalı alacaklılar vekillerince istenilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşma­ya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.2.1998 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı 3. kişilerden D.E.Ö.S.S.C. Bank vekili ile Avukat N. K. ile diğer davacı S.C.Y. Ltd. Şti. vekili Avukat İ. Ü. ve Av. M. H. geldiler. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Karar
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı 3. kişi bankanın tüm, davalı alacaklının aşağıda bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine.
Uyuşmazlık, 3. kişilerin İİK'nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtıkları istihkak davasına ilişkindir.
Davacılardan D.E.Ö.S.S.C. Bank borçlu ile yaptıkları mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi gereğince, borç ödeninceye kadar dava konusu tekneyi kullanmak üzere borçluya teslim ettiklerini borç ödenmediğinden, mülkiyetin henüz borçluya geçmediğini bankaya ait olduğunu iddia etmişlerdir.
Davacı 3. kişi S. C.-Y. S. I. Limited Şirketi ise, tekneyi borçludan 3.12.1992 tarihli ve noter onaylı satış sözleşmesiyle satın aldıklarını bilahare borçluya kiraya verdiklerini ileri sürerek mülkiyetin kendilerine ait olduğunu belirtmiş ve haczin kaldırılmasını istemişlerdir.
Mahkemece; davacı bankanın davasının reddine, diğer davacı şirketin ise, davasının kabulüne karar verilmiş ise de, varılan bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Davaya konu olayların taraflarının tamamı Avusturya uyruklu olup, olayların Milletlerarası Özel Hukuk Kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekliliği tartışmasızdır.
Ne var ki; ne alınan bilirkişi raporunda ne de mahkemece yapılan hukuki incelemede uyruklar dikkate alınmadan hukuki sorunun çözümlenmeye çalışılması isabetli olmamıştır.
Görülmekte olan davada iki ayrı davacı iki ayrı hukuki sebebe dayalı olarak istihkak iddiasında bulunduklarından bu iki iddiayı ayrı ayrı kendi hukuki statüleri içerisinde değerlendirmek gerekmektedir.
Dava konusu teknenin, gemi siciline kayıtlı olmadığı bu nedenle taşınır niteliği bulunduğu dikkate alınarak buna ilişkin eşya hukuku hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. Somut olayımızda, mülkiyeti tartışmalı olan tekne davalı borçlu elinde Marmaris'te bağlama limanında haczedilmiştir. İİK'nun 97-a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu yararınadır. Anılan bu maddede açıkca "Bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır" denilmektedir. Bu yasal karinenin aksinin davacı 3. kişiler tarafından kesin ve güçlü delillerle ispatlanması gerekir.
Hacizli teknenin ilk mülkiyet ilişkisinin tesis edildiği taraf olan davacı banka yönünden sorunun çözümü ve mülkiyetin tesbiti hem bu davacı hem de diğer davacı şirketin satış ilişkisinin değerlendirilmesinin ön sorununu oluşturmaktadır.
Prensip olarak Milletlerarası eşya hukukunda "Lex rei sitae" yani eşyanın bulunduğu yer hukuku hakimdir. Türk Hukukunda da bu prensip MÖHUK mad.23/1 de kanuni bir hüküm olarak yer almıştır. Bu maddeye göre, "taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet hakkı ve diğer ayni haklar malların bulunduğu yer hukukuna tabidir." Bu nedenle, davacı banka ile borçlu arasında yapılan mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi Avusturya Hukukuna göre yapılacaktır. Ancak, bir taşınır eşya belirli bir hukuk alanından diğer bir hukuk alanına geçerse, bu eşya kendiliğinden yeni hukuk alanının eşya hukuku statüsüne tabi olur. Bu bir statü değişikliğidir. Önceki hukuk alanında tesis edilmiş ayni hak ve mükellefiyetler eşyanın o hukuk alanını terketmesi halinde de prensip olarak varlığını korur. Bunun aynk durumu önceki hukuk alanının eşya hukuku hükümleri sonraki hukuk alanının (yeni Lex rei sitae) eşya hukuku düzenine uymuyorsa yeni statü önceki statünün yerini alır. (Engin Nomer, Devletler Hususi Hukuku Sh: 166 ve 167.)
Dava konusu olayımızda bu aynk durum gerçekleşmiştir. Türk Medeni Kanununun 764. maddesi uyarınca mülkiyeti saklı tutma sözleşmesinin geçerliliği alıcının yerleşim yeri siciline tescil şartına bağlıdır. Dosyadaki bilgi ve belgelerden böyle tescilin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Avusturya Hukukuna göre yapılmış mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi Türk Hukuk sistemine göre geçersizdir.
Öte yandan, bir hukuk alanı içerisinde bulunan taşınır eşya, o taşınır eşya üzerinde eşya hukukuna ait bir olayın henüz oluşumu esnasında, diğer bir hukuk alanına geçerse o olaya ilişkin konunun bütünü hakkında yeni hukuk alanının eşya hukuku kuralları geçerli olur. (MÖHUK md. 23/III)
Türk Hukukuna göre, taşınır mülkiyeti zilliyetliğin teslimi ile alıcıya geçer. Dava konusu tekne borçluya teslim edilmiş olduğundan mülkiyet borçluya geçmiştir. Davacı bankanın alacak hakkı kişisel bir hak niteliğinde olduğundan bu hakkını borçlu dışındaki iyi niyetli kişilere somut olayımızda alacaklılara karşı ileri süremez.
İkinci olarak diğer davacı limited şirketin satım ilişkisini değerlendirmeye gelince; MÖHUK 24/1. maddesine göre taraflar aralarında yaptıkları akte uygulanacak hukuku bizzat seçebilirler. Burada tarafların hukuk seçimi açık olması gerekir. Diğer bir anlatımla, tarafların hukuk seçimi hakkında açık bir irade beyanları mevcut değilse, onların örtülü veya varsayılan irade beyanlarına dayanılarak bir hukuk seçimi yaptıkları sonucuna varılamaz. Hukukumuzda taraflar bir hukuk seçimi yapmamışlarsa borcu ifa yeri objektif bir bağlanma noktası olarak tatbik edilecek hukuku tayin eder. (Yargıtay HGK. 3.7.1981 tarih 1979/177 esas-1981/563 karar)
Davacı S.C.Y. Şirketi ile borçlu arasındaki 3.12.1992'de Marmaris'de yapılmış ve Marmaris Noterliğince onaylanmış satım sözleşmesinde; tarafların uygulanacak hukuk sistemine ilişkin bir seçim yapmadıkları anlaşılmıştır. Bu durumda sözleşmenin ifa yeri olan Türk Hukuku uygulanmalı ve Türk Hukuku prensiplerine göre değerlendirme yapılmalıdır. Taşınır niteliğindeki teknenin satıcı borçlu tarafından alıcıya teslimi ile mülkiyet alıcıya geçmiştir. Ancak inceleme konusu olayımızda alıcı ve satıcının satım aktinden önce birbirlerini tanıdıkları ve yakın ilişki içerisinde oldukları dosyadaki bilgi ve belgelerle sabittir. Bu ilişki içerisinde bulunan davacı 3. kişi şirketin borçlunun borçlarından haberdar olup, alıcılardan mal kaçırma amacıyla danışıklı olarak yapılan bu satış geçersizdir. Diğer yandan satım sözleşmesinin hemen ertesinde teknenin tekrar borçluya kiraya verilmesi hayat deneyimlerine aykırı olup, yapılan satış sözleşmesinin danışıklı olduğunun başka bir kanıtıdır.
Tüm bu maddi ve hukuki olgular karşısında davacı 3. kişi şirketin de davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
O halde, davalı alacaklıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Kararın yukarıda açınlanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı alacaklıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine, 13.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.