Mesajı Okuyun
Old 06-11-2010, 23:44   #5
Nur Deniz

 
Varsayılan

Oyuncak

Kocaman kız olmuştu. Hatta hani derler ya ''kadın''. İşi gücü, çocuğu bile unutturamamıştı, eski evin çatısındaki oyuncak sandığını. Ailesinin yanına, baba evine her gittiğinde mutlaka çatıya çıkar, uzunca süre kalır, oyuncak sandığının tozunu alır, oradaki oyuncaklarla çocukluğunu yeniden yaşardı.

Plastik çay fincanı, kapağı farklı renkte tencere, gözünün biri kaybolmuş kahverengi ayı, elleri ve yüzü ahşap bebek, sarı simle kaplı aynası kırılmış ayna ve dişlerinin bazıları eksik tarak, parçaları kaybolmuş oyuncaklar...Kaybolan çocukluğu gibi.

Yaşı büyüdükçe, özenle sakladığını farketmişti. Bazı bebekleri sapasağlam dururken, daha eskileri zamana yenilmiş yorgun savaşçılar gibiydi; savaşmaktan yorulmuş savaşçılar...

Hiç bozmadı bu geleneği. En son oyuncağını 14 yaşında yatılı okula gitmeden önce koymuştu bu sandığa. Gururla yapmıştı bunu. Büyüdüğünü anlatmak ister gibi. İlkokul ve ortaokulda anılarını yazdığı anı defteri, kenarında küçük kilit olanlardan. Anahtarını kaybetmemek için sandığın içine çaktığı bir çiviye asar, gittiğinde oradan çıkarır ve kilitleyip yeniden aynı yerine sabitlerdi. Neyi koruyacaksa, azıcık çekmekle bile açılacak kilit? En güzel günlerini yazmıştı bu deftere, babasıyla yaşadığı kendilerine özel dünyasını. Küçük seyahatleri, başbaşa konuşmaları, babasının sohbet arasına sıkıştırdığı yaşama dair nasihatleri yazmıştı. Karne günlerinde kendisine alınan hediyeleri not etmişti.

Önce tozlarını temizler, sonra kapağını kaldırır sandığın, defterini açar, defterdekileri okumadan önce oyuncaklarla anılarını sağlamlaştırmak için, bütün oyuncakları yanyana sıralar, defteri okur , ahşap yüzlü bebeğini kucağına alır, ağlardı. Birkaç saatini bütün duygusallığıyla tozlu çatıda, güneş görmeyen ama görülebilecek bir aydınlıkta zamana yolculuk yapardı. Çocukluğuna ve babasına duyduğu özlemi biraz olsun gidermeye çalışırdı... Bunu her yaptığında geçmişe vefa, çalıntı anıları canlandırma gayreti ile sessiz çığlıklar atardı belki yaşama karşı...

Ne kadar pahalı olursa olsun, her yeri sağlam yepyeni oyuncaklar giremezdi, eksik oyuncaklarıyla O'nun arasına. Bir başka severdi onları.

Ama şimdi, oyun arkadaşları kalmamış, oyuncak alan babası ölmüş, en son da evlerinin çatısı oyuncak sandığıyla birlikte yanıp kül olmuştu.

Mutlu saatleri de alevlerle beraber yanıp gitmişti. Hiç oyuncağı olmayıp da başka çocukların ellerine bakan küçük kızlar gibi bir kenarda, tüten dumanları seyrederek ağladı. Çocukluğunun yasını tuttu. Anılarını yaşatmak için bir deftere gereksinimi olmadığını anladı.

Kırmızı-beyaz renkli, karpuz kollu, etekleri dantelli bir bayram elbisesi vardı. Beyaz kirazlı çoraplar, kırmızı pabuçlar alınmıştı. 8 yaşındaki bu halini düşünde gördü, uyandı. Gardrobunun kapaklarını açtı, beyaz dantelli gömleğini çıkardı, boynuna kırmızılı bir fular seçti. Siyah pileli eteğini de aldı.Bordo renki ayakkabı-çanta takımını ayırdı. Çocukluğunda olduğu gibi askılarıyla odasına astı.

Topuklu ayakkabı giyen büyümüş kız çocuğu bu bayrama hazırdı. Bayramın O'nun için hiç gelmeyeceğini bile bile...

01.09.2010