Mesajı Okuyun
Old 10-03-2011, 13:01   #2
Arif Aydın

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 2000/2870
Karar: 2000/5113
Karar Tarihi: 25.05.2000

ALACAK DAVASI - TEMLİK ALANIN ALACAĞINI TÜMÜYLE ALAMAMASI DURUMUNDA HUSUMET - TEMERRÜT

ÖZET : Davacı temlik olan sıfatıyla temlik edilen alacağın tümünü alamaması durumunda bu para üzerinde ihtilaf yaratan dava dışı kooperatife gitmesi gerekir. Davalı Banka'nın burada davalı sıfatı yoktur. Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtariyle mütemerrüt olur. ( B. K. 101. md. ) Davacının davalıya temerrüde düşürdüğüne dair dosyada bir delil bulunmamaktadır. O halde asıl alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekir.

(818 S. K. m. 101, 162)

Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalılardan İ. Bankası Gn. Md. avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Av. H.A. ile davacı Atilla gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı, 9.3.1994 tarihli "Temlikname" ile Kazım'ın Karayolları Genel Müdürlüğü nezdindeki tezyidi bedel alacağından doğan toplam 600.000.000 TL alacağını işlemiş bulunan toplam yasal faizi ile ve paranın tamamı ödeninceye kadar işleyecek kanuni faizi ile birlikte temellük ettiğini, bu alacağın üzerine ihtiyadi tedbir kararı konulduğunu, daha sonra da temlikin iptali için dava açıldığını, yargılama sonunda davanın reddine karar verildiğine, K. Genel Müdürlüğü'nce tevdii mahalli kararı alınarak Kamulaştırma bedelinin İ. Bankasına yatırıldığını, bankaya müracatında sadece 600 milyon TL. ödendiğini faiz alacağının ödenmediğini, fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak alacağın aslını aldığını, faiz alacağının ödenmediğini ileri sürerek 1.011.968.800 TL.'nin 17.9.1997 temerrüt tarihinden itibaren en yüksek Banka mevudat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasını istemiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, 1.011.868.800 TL.'nin 16.4.1997 tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalı İ. Bankası'ndan alınarak davacıya verilmesine, K. Genel Müdürlüğü hakkındaki istemin reddine karar verilmiş; hüküm davalı İ. Bankası Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dava dışı Sınırlı Sorumlu G.Kent Arsa ve Konut Yapı Kooperatifine ait taşınmazın davalı K. Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılması üzerine takdir edilen bedel ve tezyidi bedel davaları sonunda hüküm altına alınan tutar dava dışı Mazhar'a temlik edilmiş, Mazhar tarafından da Kazım'a ondan da davacımıza temlik edilmiştir. Davalı Banka, tevdi yeri olup, kamulaştıran idarenin talebi doğrultusunda hareket etmek durumundadır.

Temlik edilen alacağın bir bölümü dava dışı kooperatif tarafından alınmıştır.

Davacı temlik olan sıfatıyla temlik edilen alacağın tümünü alamaması durumunda bu para üzerinde ihtilaf yaratan dava dışı kooperatife gitmesi gerekir. Davalı Banka'nın burada davalı sıfatı yoktur. Bu nedenle Banka hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü usul ve yasaya aykındır. Bozma nedenidir.

2- Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtariyle mütemerrüt olur. ( B. K. 101. md. ) Davacının davalıya temerrüde düşürdüğüne dair dosyada bir delil bulunmamaktadır. O halde asıl alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi de kabul şekli bakımından usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davalı İ. Bankası Gn. Md. yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 25.5.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1972/11-1274
Karar: 1975/528
Karar Tarihi: 09.04.1975

TEMLİKNAMENİN İPTALİ VE ALACAK DAVASI - BORÇLU İLE MUAMELE YAPAN ÜÇÜNCÜ ŞAHIS - MALLARIN ELDEN ÇIKMASI HALİ - ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN SORUMLULUĞU

ÖZET: Borçlu ile muamele yapan üçüncü şahıs iktisap ettiği malları elinden çıkarmış ise iptal davası bu malların yerine geçen değere taalluk eder ve iptal davasını kaybeden davalı üçüncü şahıs bu değer nisbetinde tazminata mahkum olur.


(2004 S. K. m. 277, 283) (818 S. K. m. 101)

Dava: Taraflar arasındaki temliknamenin iptali ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 6.10.1971 gün ve 238/320 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.12.1971 gün ve 5740/7444 sayılı onama kararının karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine 4.5.1972 gün ve 2017/2253 sayılı ilamiyla bozulmasına karar verilip dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; bazı sebep ve düşüncelerle önceki hükümde direnmeye karar verilmiştir.

Temyiz eden: Davacı V.T. vekili avukat B.T.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, İcra ve İflas Kanununun 277 ve müteakip maddelerinde öngörülen iptal davası olup davacı, 10.6.1970 tarihli temliknamenin iptaline ve bu temliknameye dayanılarak icra veznesinden alınan 122.570,80 liranın tahsiline karar verilmesini istemiş, bilahare 3.7.1971 tarihli dilekçesinde de icra dosyasından alınan paranın aynı dosyaya iadesini talep etmiştir.

İptal davası, işlemin iptalini ve dava sabit olduğu takdirde İcra ve İflas Kanununun 283 ncü maddesinin 1 nci fıkrasına göre, davaya konu olan mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkın alınması yetkisini verir. Davanın kazanılmasının başlıca sonucu, borçlunun patrimuanından çıkarılmış olan malın davacı alacaklı lehine tekrar cebri icra sahasına sokulmasıdır.

Davalı M.K.'nin avukatı 24.6.1971 tarihli cevap dilekçesinde davacının ihtarı üzerine müvekkilesinin temlikten vazgeçerek temlik bedelini diğer davalı şirkete teslim ettiğini beyan etmiştir. Cevap dilekçesinde sözü edilen ihtarnamede davacı, temlikin muvazaa olduğundan bahisle temlik tasarrufunun geri alınmasını davalılara ihtar etmiştir. Bu ihtirname üzerine temliki tasarruftan vazgeçen davalı M.'nin icra veznesinden aldığı parayı diğer davalı borçlu şirket değil icra veznesine iade etmesi gerekirdi.

İcra ve İflas Kanununun 283 ncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince borçlu ile muamele yapan üçüncü şahıs iktisap ettiği malları elinden çıkarmış ise iptal davası bu malların yerine geçen değere taalluk eder ve iptal davasını kaybeden davalı üçüncü şahıs bu değer nisbetinde tazminata mahkum olur.

Davalı M. davacının ihtarnamesi üzerine temliki tasarruftan vazgeçmiş ve dolayısiyla davacının iddialarını kabul etmiş olduğundan İcra veznesinden aldığı parayı icraya iade etmeyerek borçluya vermek suretiyle alacaklının zararına sebebiyet vermiştir.

Bu itibarla Borçlar Kanununun 101 ve müteakip maddeleri de gözönünde bulundurularak davanın reddine değil İcra veznesinden alınan paranın icra veznesine iadesine şeklinde karar verilmesi gerekirdi, Esasen İflas davasının mevcudiyeti iptal davasının açılmasına ve bu davanın görülmesine engel değildir. Borçlu hakkında İflas Kararı verilmesi halinde her ne kadar iptal davasına mevzu olan hak masaya intikal eder ise de iflas idaresi bu hakkı kullanmaz ise davacı şahsi hakkına dayanarak davasına devam edebilir. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı avukatının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan sebeplere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429 ncu maddesi uyarınca BOZULMASINA 09.04.1975 gününde oybirliği ile karar verildi.