Mesajı Okuyun
Old 19-01-2011, 09:54   #1
hakikiavukat

 
Varsayılan Borçlar Kanununun 15 Ekim 2009 Tarihinde Kabul Edilen Kısmı (Gerekçeler ve Değişiklik Önergeleri ile)

KABUL EDİLEN YENİ BORÇLAR KANUNU - 1
Borçlar Kanunu 15 Ekim 2009 Tarihinde Kabul Edilen Maddeler (Gerekçeler ve Değişiklik Önergeleri ile)

KABUL EDİLEN BORÇLAR KANUNU İLE İLGİLİ MADDE / ÖNERGELER VE MADDE GEREKÇELERİNİ BERABERCE İÇEREN ÇALIŞMAMIZIN İLK KISMIDIR.ÇALIŞMAMIZ DEVAM EDECEKTİR.

TBMM ‘nin 5 Ekim 2009 tarihinde kabul ettiği 21 maddeyi , verilen önergeler , kabul edilen önergeler ve Adalet Komisyonu raporu çerçevesinde düzenleyerek 21 maddelik bir çalışma hazırladık. Çalışmamızda önerge ile değişen maddelere kabul edilen şekliyle yer verdik . Her madde için verilen değişiklik önergelerini maddelerin devamına ekledik. Önegeler kısmından sonra ise komisyon raporundaki madde gerekçelerini ekledik. Ancak önerge ile değişen birkaç maddenin gerekçesi de değişeceğinden bu maddelere komisyon raporundaki gerekçeleri baz alarak tahmini ve yaklaşık madde gerekçeleri ekledik. Böylece hangi maddenin hangi şekliyle konuşulmaya başlandığı , kimin ne şekilde değişiklik istediği ve değişikliklerin gerekçeleri görülebilir hale geldi. Tabi bu meyanda okuyucuların aklına niçin 21 madde ? Sorusu gelebilir . Bu tarafımca da saçma olduğu kabul edilen bölerek hazırlama işlemini TBMM ‘ne ithaf ediyorum. Sadece bu çalışma bakımından çalışma şeklimiz , çalışma zamanlarını seçişimiz vs. aynı olması hasebiyle. Tüm meslektaşlarımın yararlanması umudiyle.


5 EKİM 2009 TARİHLİ OTURUMDA KABUL EDİLEN BORÇLAR KANUNU TASARI MADDELERİ

TÜRK BORÇLAR KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkisinin Kaynakları
BİRİNCİ AYIRIM
Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri
A. Sözleşmenin kurulması
I. İrade açıklaması
1. Genel olarak
MADDE 1- Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla
kurulur.
İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.

ÖNERGELER

1-) “Sözleşme taraflarının irade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.”

( Ahmet Gökhan Sarıçam – Kırklareli )
Kabul edilmemiştir.

2-) “Sözleşme taraflarının irade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.”

( Ahmet Gökhan Sarıçam – Kırklareli )
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 1 inci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 1 inci maddesinde, sözleşmenin kurulması düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 1 inci maddesinin kenar başlığında kullanılan “A. Akdin İnikadı /
I. İki tarafın muvafakati / 1. Umumî şartlar” şeklindeki ibareler, Tasarıda “A. Sözleşmenin kurulması
/ I. İrade açıklaması / 1. Genel olarak” şekline dönüştürülmüştür.
Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm
değişikliği yoktur.

2. İkinci derecedeki noktalar
MADDE 2- Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar
üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır.
İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak karara
bağlar.
Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümler saklıdır.

ÖNERGELER

1-) “Taraflar sözleşmenin birinci derecedeki noktalarında uyuşmazlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile sözleşme kurulmuş sayılır.”

Ali İhsan Köktürk ( Zonguldak ) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

2-)Maddenin 1 ve 2. fıkrasında bulunan “ikinci derecedeki noktalar” ibarelerinin yerine “esaslı olmayan konular” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 2 nci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının üç fıkradan oluşan 2 nci maddesinde, sözleşmenin ikinci derecedeki noktaları düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 2 nci maddesinin kenar başlığında kullanılan “2. İkinci derecedeki
noktaların meskût kalması” şeklindeki ibare, “2. İkinci derecedeki noktalar” şeklinde kısaltılmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında kullanılan “üzerinde durulmamış olsa bile” şeklindeki ibare ile,
tarafların sözleşmenin ikinci derecedeki noktalarını hiç ele almamış veya ele almakla birlikte
çözümünü ileriye bırakmış olmaları kastedilmektedir.
Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm
değişikliği yoktur.

1. Süreli öneri
MADDE 3- Kabul için süre belirleyerek bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin sona ermesine
kadar önerisiyle bağlıdır.
Kabul bu süre içinde kendisine ulaşmazsa, öneren önerisiyle bağlılıktan kurtulur.

ÖNERGELER

1-) “Kabul için süre belirleyerek sözleşme yapılmasını öneren taraf, bu sürenin sona ermesine kadar önerisiyle bağlıdır.”

Ramazan Başak – Şanlıurfa
Kabul edilmemiştir.

2-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 3. maddesinin Başlığı olan “Öneri ve Kabul” ibaresi yerine “Teklif ve Kabul”, “Süreli Öneri” yerine ise “Süreli Teklif” ibaresinin yazılmasını,
1. fıkra metninde yer alan “yapılmasını” kelimesi yerine “yapmayı” kelimesinin yazılmasını,
2. fıkra metninde yer alan “öneren” kelimesinin yerine “teklif eden” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

3-) Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 3. maddesinin 2. fıkrasındaki “içinde” kelimesinin çıkarılarak yerine “bitinceye kadar” kelimesinin yazılmasını teklif ederiz.

Yaşar Ağyüz ( Gaziantep ) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

Kabul bu süre içinde kendisine ulaşmazsa, öneren önerisiyle bağlılıktan kurtulur.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 3 üncü maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 3 üncü maddesinde, süreli öneride bulunanın, bu önerisiyle bağlılık
süresi ve önerisiyle bağlı olmaktan kurtulacağı an düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun “II. İcap ve kabul” şeklindeki 3 üncü maddesinin kenar başlığında
kullanılan “icap” şeklindeki ibare, Tasarıda “öneri” olarak; “1. Kabul için müddet tayini” şeklindeki
ibare ise, madde içeriğiyle uyumlu hâle getirilmek amacıyla, “1. Süreli öneri” olarak değiştirilmiştir.
Maddede, önerenin önerisiyle bağlılık süresinin düzenlendiği göz önünde tutularak, 818 sayılı
Borçlar Kanununun 3 üncü maddesinde kullanılan “icabından dönemez.” şeklindeki ibare, “önerisiyle
bağlıdır.” şeklinde ve “icap ile bağlı kalmaz.” şeklindeki ibare de, “önerisiyle bağlılıktan kurtulur.”
şekline dönüştürülmüştür.

2. Süresiz öneri
a. Hazır olanlar arasında
MADDE 4- Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olan bir kişiye yapılan öneri hemen kabul
edilmezse öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
Telefon, bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan iletişim sırasında yapılan öneri,
hazır olanlar arasında yapılmış sayılır.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 4. maddesinin başlığı olan “Süresiz Öneri” yerine “Süresiz Teklif” ibaresinin yazılmasını, madde metninde yer alan “öneri” kelimesinin yerine “teklif” kelimesinin yazılmasını, “öneren, önerisiyle bağlılıktan” ibaresinin yerine “teklif eden teklifi ile bağlılıktan” ibaresinin yazılmasını, maddenin 2. fıkrasının “İletişim araçları ile doğrudan iletişim sırasında yapılan teklif, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır” şeklinde değiştirilmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

2-) “Telefon, İnternet gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan iletişim sırasında yapılan öneri, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır.”

Ali İhsan Köktürk ( Zonguldak ) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 4 üncü maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 4 üncü maddesinde, hazır olanlar arasında yapılan süresiz öneride,
önerenin önerisiyle bağlı olmaktan kurtulacağı an ile hangi önerilerin, hazır olanlar arasında yapılmış
sayılacağı düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 4 üncü maddesinin kenar başlığında kullanılan “2. Kabul için müddet
tayin olunmaksızın icap” şeklindeki ibare, Tasarıda “2. Süresiz öneri”; “a. Hazırlar beyninde” şeklindeki
ibare de “a. Hazır olanlar arasında” şekline dönüştürülmüştür.
818 sayılı Borçlar Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen telefon yanında,
teknolojik gelişmeler göz önünde tutularak, Tasarıda “bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan
iletişim sırasında yapılan öneri”nin de, hazır olanlar arasında yapılmış sayılması öngörülmüştür. Ancak,
bu sonucun, önerenin sadece “doğrudan iletişim” sağlayabilen araçlarla yaptığı, yani muhatabın da
aynı anda içeriğini öğrenebildiği bir öneri bakımından geçerli olduğu kabul edilmiştir.

b. Hazır olmayanlar arasında
MADDE 5- Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olmayan bir kişiye yapılan öneri, zamanında ve
usulüne uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın ulaşmasının beklenebileceği ana kadar, önereni bağlar.
Öneren, önerisini zamanında ulaşmış sayabilir.
Zamanında gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve öneren onunla bağlı olmak istemezse, durumu
hemen kabul edene bildirmek zorundadır.

ÖNERGELER

1-) “Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olmayan kişiye yapılan öneri, zamanında ve usulüne uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın ulaşmasının beklenebileceği makul ana kadar, öneren tarafı bağlar.”

Mehmet Emin Tutan – Bursa
Kabul edilmemiştir.

2-) Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu Tasarının 5. maddesinde geçen “Öneri” kelimesinin yerine “Teklif”, “önereni” yerine “teklif edeni”, “önerisini” yerine “teklifini”, “önerene” yerine “teklif edene” şeklinde değiştirilmesini,
“Öneren, önerisini zamanında ulaşmış sayabilir” ibaresi yerine, “Teklif eden teklifinin zamanında karşı tarafa ulaşmış olduğunu kabule hakkı vardır” ibaresinin kullanılmasını, 3. fıkrada geçen “hemen” ibaresi yerine “derhal” ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 5 inci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının üç fıkradan oluşan 5 inci maddesinde, önerenin hazır olmayanlar arasında yaptığı süresiz
önerisiyle bağlılık süresi, önerene tanınan, önerisini muhataba zamanında ulaşmış sayma yetkisi
ve zamanında gönderilen kabul açıklamasının önerene geç ulaşması durumunda, onunla bağlı olmak
istemeyen önerenden beklenen davranış biçimi düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 5 inci maddesinin kenar başlığında kullanılan “b. Gaipler arasında”
ibaresi, “b. Hazır olmayanlar arasında” şekline dönüştürülmüştür.
Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm
değişikliği yoktur.

3. Örtülü kabul
MADDE 6- Öneren, kanun veya işin özelliği ya da durumun gereği açık bir kabulü beklemek
zorunda değilse, öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde, sözleşme kurulmuş sayılır.

ÖNERGELER

1-) “Öneren taraf; işin özelliği, kanun ya da durumun gereği açık bir kabulü beklemek zorunda değilse, öneri makul bir sürede reddedilmediği takdirde, taraflar arasında sözleşme kurulmuş sayılır.”

Mehmet Müezzinoğlu – İstanbul
Kabul edilmemiştir.

2-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 6. maddesinde geçen
“Öneren” ibaresinin yerine “teklif eden”, “öneri” kelimesinin yerine “teklif” ,“sözleşme kurulmuş sayılır” ibaresi yerine “sözleşme yapılmış sayılır” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

3-)Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu tasarısının 6. maddesinde; değilse kelimesinden sonra gelmek üzere “öneri bir haftalık sürede reddedilmediği takdirde sözleşme kurulmuş sayılır.” ifadesinin yazılmasını teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk ( Mersin ) ve Arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 6 ncı maddesini karşılamaktadır.
Tasarının tek fıkradan oluşan 6 ncı maddesinde, hangi koşullar gerçekleşince, sözleşmenin
örtülü kabul açıklamasıyla kurulmuş sayılacağı düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 6 ncı maddesinin kenar başlığında kullanılan “3. Zımnî kabul”
şeklindeki ibare, Tasarıda “3. Örtülü kabul” şekline dönüştürülmüştür.
Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm
değişikliği yoktur.

4. Ismarlanmayan şeyin gönderilmesi
MADDE 7- Ismarlanmamış bir şeyin gönderilmesi teklif sayılmaz. Bu şeyi alan kişi, onu geri
göndermek veya saklamakla yükümlü değildir.
Ismarlanmamış bir şeyin yanlışlıkla gönderildiği açıkça anlaşılırsa, onu alan kişi, kendisi için ağır bir külfeti gerektirmiyorsa, uygun bir sürede gönderene haber vermek zorundadır. Alan kişi, yanlışlıkla gönderilen şeyi korumak ve haber vermek için yaptığı masrafları talep etme hakkına sahiptir. Bu masraflar kendisine ödeninceye kadar hapis hakkı kullanabilir.

ÖNERGELER

1-)Görüşülmekte olan 321 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının (7) nci Maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.

Mustafa Elitaş ( Kayseri ) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

2-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 7. maddesinde yer alan “öneri” ibaresinin yerine “teklif” ibaresinin eklenmesini, ikinci fıkrasında yer alan “onu alan kişi, uygun bir sürede gönderene haber vermek zorundadır.” ibaresi yerine “onu alan kişi, kendisi için ağır bir külfeti gerektirmiyorsa, uygun bir sürede gönderene haber vermek zorundadır.” ibaresinin yazılmasını, 2. fıkranın devamına, “Alan kişi, yanlışlıkla gönderilen şeyi korumak ve haber vermek için yaptığı masrafları talep etme hakkına sahiptir. Bu masraflar kendisine ödeninceye kadar hapis hakkı kullanabilir” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmiştir.

MADDENİN TAHMİNİ / YAKLAŞIK GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen, “Ismarlanmayan bir şeyin gönderilmesi”
kenar başlıklı yeni bir maddedir.
Tasarının iki fıkradan oluşan 7 nci maddesinde, ısmarlanmayan şeyin gönderilmesi düzenlenmektedir.
Maddenin birinci fıkrasında, ısmarlanmamış bir şeyin gönderilmesinin teklif sayılmadığı ve bu
şeyi alan kişinin, onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü olmadığı belirtilmektedir. Böylece,
bu tür taşınırları posta kutusunda veya kapısının önünde bulan ya da başka bir yolla alan kişilerin, bunları
geri göndermemesi, saklamaması hattâ kullanması sebebiyle, taraflar arasında örtülü irade açıklaması
sonucunda bir sözleşme ilişkisinin doğmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasının 1. cümlesinde ise, ısmarlanmamış bir şeyin yanlışlıkla gönderildiği açıkça anlaşıldığı takdirde, onu alan kişinin, dürüstlük kurallarının bir sonucu olarak, uygun bir sürede, durumu gönderene haber vermesi gerektiği öngörülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrasının 2. ve 3. cümlelerinde ise ısmarlanmamış bir şeyin yanlışlıkla gönderildiği açıkça anlaşıldığı takdirde , alan kişinin haber verme zorunluluğu haricinde , yanlışlıkla gönderilen şeyi korumak ve haber vermek için yaptığı masrafları talep hakkı olduğu ve bu masraflar kendisine ödeninceye kadar yanlışlıkla gönderilen mal üzerinde hapis hakkını kullanabileceği öngörülmüştür.
Maddenin düzenlenmesinde 5 Ekim 1990 tarihli Federal Kanunla kaynak İsviçre Borçlar Kanununa
6a maddesi olarak eklenmiş olup, 1 Temmuz 1991 tarihinden beri yürürlükte olan düzenlemeler
göz önünde tutulmuştur. Kaynak İsviçre Borçlar Kanununda üç fıkradan oluşan söz konusu
maddenin, ilk iki fıkrası birleştirilerek, iki fıkra hâlinde Tasarıya alınması uygun görülmüştür.

5. Bağlayıcı olmayan öneri ve herkese açık öneri
MADDE 8- Öneren, önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça belirtirse veya
işin özelliğinden ya da durumun gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa, önerisi kendisini
bağlamaz.
Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin gönderilmesi,
aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır.

ÖNERGELER

1-) “Öneren taraf, önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça belirtirse veya işin özelliğinden ya da önerinin mahiyetinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa, önerisi kendisini bağlamaz.”

Kerim Özkul - Konya
Kabul edilmemiştir.

2-)Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 8. maddesinde geçen “öneren” kelimesi yerine “teklif eden”, “önerisi” kelimesi yerine “teklifi” yazılmasını, “Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır.” ibaresi yerine “Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça teklif sayılmaz.” ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 7 nci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 8 inci maddesinde, bir önerinin hangi durumlarda önereni bağlamayacağı;
öneri niteliğinde olan ve olmayan davranışlar düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 7 nci maddesinin kenar başlığında kullanılan “4. İltizamsız icap ve
alenî icap” ibaresi, Tasarıda “4. Bağlayıcı olmayan öneri ve herkese açık öneri” şeklinde değiştirilmiştir.
Ülkemizde giderek yoğunlaşan bir biçimde ticarî kuruluşların reklâm ve pazarlama faaliyetleri
sırasında kişilerin posta kutularına varıncaya kadar sattıkları ürünlere veya sundukları hizmetlere
ilişkin tarife, fiyat listesi ya da benzerlerini ulaştırdıkları görülmektedir. Bu tür belgeler kendilerine
ulaşanlar, belgelerde yer alan ürünlerden veya hizmetlerden yararlanma amacıyla söz konusu ticari
kuruluşlara başvurduklarında, belirtilen fiyatların veya niteliklerin değiştirildiği ya da belgede basım
hatası olduğu gibi açıklamalarla karşılaşmaktadırlar. Bu olgunun göz önünde tutulması sonucunda,
818 sayılı Borçlar Kanunundan farklı olarak, Tasarıda “aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça”, bu
tür belgelerdeki açıklamaların öneri sayılacağı kabul edilmiştir.

6. İlân yoluyla ödül sözü verme
MADDE 9- Bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilân yoluyla duyuran kimse,
sözünü yerine getirmekle yükümlüdür.
Ödül sözü veren, sonucun gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa veya sonucun gerçekleşmesini
engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlüdür. Ancak,
bir ya da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün değerini aşamaz.
Ödül sözü veren, giderlerinin ödenmesini isteyenlerin beklenen sonucu gerçekleştiremeyeceklerini
ispat ederse, giderleri ödeme yükümlülüğünden kurtulur.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 9. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “giderlerinin ödenmesini isteyenlerin” ibaresi yerine, “sonucun gerçekleşmesi için gider yaptığını iddia edenlerin” ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

2-) Bu maddeyle ilgili 2. bir önerge daha verilmişse de işleme alınmadan ve okunmadan geri çekilmiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 8 inci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının üç fıkradan oluşan 9 uncu maddesinde, ilân yoluyla ödül sözü verenin yükümlülüğü
ve tazminat sorumluluğu düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 8 inci maddesinin kenar başlığında kullanılan “5. İlân suretiyle
vuku bulan vaatler” şeklindeki ibare, Tasarıda “5. İlân yoluyla ödül sözü verme”; metninde kullanılan
“bedel” sözcüğü ise, “ödül” şeklinde değiştirilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesinde, ödül sözü
verenin, sadece sonucun gerçekleşmesinden önceki cayması göz önünde tutulduğu hâlde, Tasarının
9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesinde, ödül sözü verenin, cayması yanında, sonucun
gerçekleşmesini engellemesi durumunda da, bundan doğan zararları dürüstlük kuralları çerçevesinde
kalınarak yapılan giderlerle sınırlı olmak üzere karşılamakla yükümlü olduğu kabul edilmiştir.
Ayrıca, Tasarının 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında, ödül sözüne güvendiği için bazı giderler yapması
sebebiyle zarar gören bir ya da birden çok kişinin isteyebileceği toplam tazminatın, söz verilen
ödülün değerini aşamayacağı belirtilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde kullanılan
“Fakat umulan muvaffakiyetin elde edilemeyeceğini vaadi yapan kimse ispat ettiği surette, bu
mecburiyete mahal kalmaz.” şeklindeki hüküm, Tasarının 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında,
şöylece ifade edilmiştir: “Ödül sözü veren, giderlerinin ödenmesini isteyenlerin beklenen sonucu
gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse, giderleri ödeme yükümlülüğünden kurtulur.” Bu hükümle,
ödül sözüne güvenerek bazı giderler yaptıklarını ileri sürenlerin, ödül sözü veren tarafından, beklenen
sonucu gerçekleştiremeyeceklerinin ispat edilmesi durumunda, Tasarının 9 uncu maddesinin
ikinci fıkrasından yararlanmaları önlenmek istenmiştir.

7. Önerinin ve kabulün geri alınması
MADDE 10- Geri alma açıklaması, diğer tarafa öneriden önce veya aynı anda ulaşmış ya da daha
sonra ulaşmakla birlikte diğer tarafça öneriden önce öğrenilmiş olursa, öneri yapılmamış sayılır.
Bu kural, kabulün geri alınmasında da uygulanır.


ÖNERGELER

1-) “Geri alma açıklaması, karşı tarafa öneriden önce veya aynı anda ulaşmış ya da daha sonra ulaşmakla birlikte, karşı tarafça öneriden önce öğrenilmiş olursa öneri yapılmamış sayılır.”

Azize Sibel Gönül – Kocaeli
Kabul edilmemiştir.

2-)Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 10. maddesinin başlığında geçen “Önerinin” kelimesinin yerine “Teklifin”, madde metninde yer alan “öneriden” kelimesinin yerine “tekliften”, “öneri” kelimesinin yerine “teklif” kelimesinin yazılmasını, “Geri alma açıklaması” ibaresi yerine “teklifin ve kabulün geri alınmasına ilişkin irade açıklaması” ibaresinin yazılmasını, İkinci fıkranın metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 9 uncu maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 10 uncu maddesinde, öneri ve kabul açıklamalarının hangi durumlarda
yapılmamış sayılacağı düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 9 uncu maddesinin kenar başlığında kullanılan “6. İcap ve kabulün
geri alınması” şeklindeki ibare, Tasarıda “7. Önerinin ve kabulün geri alınması” şeklinde değiştirilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 9 uncumaddesinin birinci fıkrasının sonunda kullanılan “icap keenlemyekün
addolunur.” şeklindeki ibare, Tasarıda, “öneri yapılmamış sayılır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm
değişikliği yoktur.

III. Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmenin hüküm anı
MADDE 11- Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmeler, kabulün gönderildiği andan başlayarak
hüküm doğurur.
Açık bir kabulün gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme önerinin ulaşma anından başlayarak hüküm
doğurur.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 11. Maddesi ile ilgili olarak, “kurulan” kelimesinin yerine, “yapılan” kelimesinin, “Önerinin” kelimesinin yerine, “teklifin” kelimesinin yazılmasını “başlayarak” kelimesi yerine “itibaren” kelimesinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

2-) Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu tasarısının 11. maddesinin 2. fıkrasındaki “kabulün gerekli olmadığı durumda” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “… kabule gerek yoksa…” ibaresinin yazılmasını teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk ( Mersin ) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 10 uncu maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 11 incimaddesinde, hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmelerde
ve taraflar arasında, süregelen bir iş ilişkisinin varlığında olduğu gibi, açık bir kabule gerek bulunmayan
durumlarda, sözleşmenin hangi andan başlayarak hükümlerini doğuracağı düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun söz konusu maddesinin kenar başlığında kullanılan “III. Gaipler
arasında vuku bulan bir akdin hangi zamana istinat ettiği” şeklindeki ibare, Tasarıda “III. Hazır olmayanlar
arasında kurulan sözleşmenin hüküm anı” şeklinde değiştirilmiştir.
Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm
değişikliği yoktur.

B. Sözleşmelerin şekli
I. Genel kural
MADDE 12- Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.
Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın
kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 12. Maddesinde yer alan, “Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.” ibaresi yerine “Kanunda aksi öngörülmedikçe, sözleşmelerin geçerliliği hiçbir şekle bağlı değildir.” ibaresinin yazılmasını, “Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 11 inci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 12 nci maddesinde, sözleşmelerin şekle bağlı olmaması ilkesi ile
kural olarak geçerlilik şekli niteliğinde olmak üzere Kanunda öngörülen şekle uyulmaksızın yapılan
sözleşmelerin geçersizliği düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 11 inci maddesinin kenar başlığında kullanılan “B. Akitlerin Şekli”
ibaresi yerine, Tasarıda “B. Sözleşmelerin şekli” ibaresi kullanılmıştır. Yine aynı kenar başlıkta kullanılan
“I. Umumî kaide ve emrolunan şekillerin şümulü” ibaresi, Tasarıda “I. Genel kural” şeklinde
kısaltılmış; madde metni de arılaştırılmıştır.
Tasarının 12 nci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen ilk cümle hükmüyle, Kanunda sözleşmeler
için öngörülen şeklin, kural olarak geçerlilik şekli olduğu belirtilerek, bu konudaki duraksamalar ortadan
kaldırılmak istenmiştir. Aynı fıkranın son cümlesinde de, öngörülen şekle uyulmadan kurulan
sözleşmelerin kesin hükümsüzlük yaptırımına bağlı olduğu açıklanmıştır.

II. Yazılı şekil
1. Yasal şekil
a. Kapsamı
MADDE 13- Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de
yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler
bu kuralın dışındadır.
Bu kural, yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri hakkında da uygulanır.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 13’üncü maddesinin 1. Fıkrasının 1. cümlesinin “Kanunda belirli bir şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de aynı şekle uyulması zorunludur.” şeklinde değiştirilmesi, İkinci fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

2-) Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini 2. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz. “Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de aynı şekle uyulması zorunludur. Ancak sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yeni hükümler bu kuralın dışındadır.”

Mevlüt Coşkuner (Isparta ) ve Arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 12 nci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 13 üncü maddesinde, yasal yazılı şekle bağlanan bir sözleşmenin
değiştirilmesinde uyulacak şekil düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 12 nci maddesinin kenar başlığında kullanılan “II. Tahrirî şekil”
ibaresi, Tasarıda “II. Yazılı şekil” olarak; “1. Kanunen muayyen olan şekil” ibaresi, “1. Yasal şekil”
olarak, “a. Şümulü” ibaresi de “a. Kapsamı” olarak değiştirilmiştir. Aynı maddenin ilk fıkrasının son
cümlesinde, sözleşmeye ters düşmeyen, özellikle (ifa yeri ve zamanında değişiklik yapılmasında
olduğu gibi) üstlenilen edimlerin kapsamını genişletmeyen, tamamlayıcı yan hükümler için yazılı şekle
uyulması zorunluluğunun bulunmadığı belirtilmiş ve madde metni arılaştırılmıştır.
818 sayılı Borçlar Kanunundan farklı olarak, Tasarının 13 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle,
birinci fıkrada öngörülen kuralın, yazılı şekil dışında kalan diğer geçerlilik şekilleri hakkında
da uygulanması öngörülmüştür. Kanunda yazılı şekilden söz edildiğinde, bundan âdi yazılı şekil anlaşılır.
Oysa, âdi yazılı şekil dışında, resmî senet düzenleme ve imzaların noterce onaylanmasının
zorunlu olduğu başka geçerlilik şekilleri de bulunmaktadır. Fıkraya göre, yazılı şekil dışındaki
geçerlilik şekline tâbi sözleşmelerin değiştirilmesi hakkında da Kanunda öngörülen şekle uyulması
zorunludur. Ancak, bu durumda da sözleşme ile çelişmeyen değişiklikler, tamamlayıcı yan hükümler
niteliğinde ise, bu değişikliklerin gerçekleştirilmesi, kanunda öngörülen şekle uyulmasına bağlı
olmayacaktır.

b. Unsurları
MADDE 14- Yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının
bulunması zorunludur.
Kanunda aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç altına girenlerce imzalanmış telgraf,
teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli elektronik
imza ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan B.K tasarısının 14. maddesinin 2. fıkrasındaki “… veya buna benzer iletişim araçları…” ifadesinin metinden çıkarılmasını teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk ( Mersin ) ve Arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

2-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 14. Maddesi ile ilgili olarak, ikinci fıkra hükmünün metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 13 üncü maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 14 üncü maddesinde, yazılı şekilde yapılması öngörülen
sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunması zorunluluğu ve yazılı şekil yerine geçen
belgeler düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 13 üncü maddesinin kenar başlığında kullanılan “b. Rükünleri”
şeklindeki ibare, Tasarıda “b. Unsurları” şeklinde değiştirilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, kanunda aksine bir hüküm
yoksa, imzalı bir mektup ile aslı borç altına girenlerce imzalanmış bir telgrafnamenin, yazılı şekil
yerine geçmesi kabul edildiği hâlde, Tasarının 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, iletişim teknolojisinde
ortaya çıkan yeni gelişmeler göz önünde tutularak, bunlara teyit edilmiş olmaları kaydıyla, faks
veya buna benzer iletişim araçları ile güvenli elektronik imzayla gönderilip saklanabilen metinler de
eklenmiş ve hükmün kapsamı genişletilmiştir. Ancak, söz konusu iletişim araçlarıyla gönderilen
metinlerin yazılı şekil yerine geçmesi için, bunları alanlar tarafından teyit edilmiş olması şarttır.
Güvenli elektronik imzayla gönderilen metinlerin ise, yazılı şekil yerine geçmesi için, 5070 sayılı Elektronik
İmza Kanununa uygun olarak gönderilmesi ve alanlar tarafından bilgisayar ortamında kaydedilerek
saklanabilmesi gerekir.

c. İmza
MADDE 15- İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik
imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukukî sonuçlarını doğurur.
İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve
özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır.
Açığa atılan imzanın üzerine sonradan yazılan metnin, imza atanın iradesine uygun olduğu kabul
edilir. Durumun özelliği aksini göstermedikçe, yazılan metnin anlaşmaya aykırı olduğunu ispat
yükü, açığa imza atana düşer.
Usulüne göre onaylanmadıkça veya imza ettikleri sırada metnin içeriğini bildikleri ispat edilmedikçe, görme engellilerin imzaları onları bağlamaz.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan 321 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 15. maddesinin 3. fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.

Mustafa Elitaş ( Kayseri ) ve Arkadaşları
2. önerge kabul edildiğinden ve 1. önerge 2. önerge ile aynı meyanda olduğundan işbu önerge işlemden kaldırılmıştır.

2-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 15. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. “Usulüne göre onaylanmadıkça veya imza ettikleri sırada metnin içeriğini bildikleri ispat edilmedikçe, görme engellilerin imzaları onları bağlamaz”
3. fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmiştir.

TAHMİNİ / YAKLAŞIK MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 14 üncü maddesini karşılamaktadır.
Tasarının dört fıkradan oluşan 15 inci maddesinde, imza düzenlenmektedir.
Maddenin birinci fıkrasında, 818 sayılı Borçlar Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında
olduğu gibi, imzanın borç altına girenin el yazısıyla atılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Bununla
birlikte, aynı fıkraya, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununun 4 üncü maddesinde güvenli elektronik
imzanın tanımlandığı göz önünde tutularak, güvenli elektronik imzanın da el yazısıyla atılmış
imzanın bütün hukukî sonuçlarını doğurduğunu belirten yeni bir hüküm eklenmiştir. Nitekim, 5070
sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre de: “Güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı hukukî
sonucu doğurur.” Yine aynı Kanunun 22 nci maddesiyle, 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununun
14 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir: “Güvenli elektronik imza
elle atılan imza ile aynı ispat gücünü hâizdir.” Bu durum karşısında, 818 sayılı Borçlar Kanununun
14 üncü maddesinin birinci fıkrasında olduğu gibi, Tasarının 15 inci maddesinin birinci fıkrası iki
cümle hâlinde kaleme alınarak fıkranın, güvenli elektronik imzayı da kapsayacak biçimde düzenlenmesinde
zorunluluk görülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrasında, imzanın el yazısı dışında bir araçla atılmasının yeterli olduğu durumlar
belirtilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununda mevcut olmadığı için yeni bir hüküm niteliğindeki Tasarının
15 inci maddesinin üçüncü fıkrasında ise, açığa atılan imzanın hükmü ile açığa atılan imzanın üstündeki
metnin, anlaşmaya aykırı olarak yazıldığı iddiasında ispat yükü düzenlenmektedir. Bu yeni
hükümle, aslında bir ispat hukuku sorunu olmakla birlikte, uygulamada sıkça karşılaşılan, doktrinde
ve mahkeme kararlarında “açığa imza” veya “beyaza imza” olarak nitelendirilen hukukî olguyla ilgili
bir düzenleme yapılması yararlı görülmüştür. Boş bir kâğıda (veya buna benzer diğer maddelere)
atılan imzaların üstünün, sonradan doldurulup borç senedine dönüştürülmesi durumunda, sonradan
yazılan metnin, o metindeki imzayı atanın iradesine uygun olduğu, bir âdi karine olarak kabul
edilmiştir. Buna göre, durumun özelliği aksini göstermedikçe, açığa imza atan, sonradan yazılan metnin
anlaşmaya aykırılığını ispat yükü altında olacaktır.
Maddenin önerge ile eklenen son fıkrasında ise usulüne göre onaylanmadıkça veya imza ettikleri sırada metnin içeriğini bildikleri ispat edilmedikçe, görme engellilerin imzaları onları bağlamayacağı hükmü getirilmiştir.

d. İmza yerine geçen işaretler
MADDE 16- İmza atamayanlar, imza yerine parmak izi veya usulüne göre onaylanmış olması
koşuluyla, el ile yapılmış bir işaret ya da mühür kullanabilirler.
Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler saklıdır.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 16. Maddesi ile ilgili olarak, “İmza yerine usulüne göre onaylanmış” ibaresi yerine, “İmza beyanı yerine geçmek üzere noterlikçe beyan ve tespit edilmiş” ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 15 inci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 16 ncı maddesinde, imza yerine geçen işaretler düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 15 inci maddenin kenar başlığında kullanılan “d. İmza makamına
kaim olacak işaretler” ibaresi, Tasarıda, “d. İmza yerine geçen işaretler” şeklinde değiştirilmiştir.
Tasarının 16 ncı maddesinde, imza yerine geçen işaretler düzenlenmekle birlikte, kambiyo
senetlerine ilişkin hükümler saklı tutulmaktadır. Nitekim, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun
poliçelere ilişkin 668 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre: “El yazısı ile olan imza yerine, mihaniki
herhangi bir vasıta veya el ile yapılan veyahut tasdik edilmiş olan bir işaret yahut resmî bir şahadetname
kullanılamaz.” Bu hüküm, aynı Kanunun 690 ıncı maddesinin birinci fıkrasında yapılan yollama
uyarınca, bonolar hakkında da uygulanır. Yine aynı Kanunun 730 uncu maddesinin (19) numaralı
bendinde, poliçelere ilişkin 668 inci maddeye yapılan yollama uyarınca, çeklerde de imzanın keşideci
tarafından elle atılması yasal bir zorunluluktur.
818 sayılı Borçlar Kanununun 15 inci maddesinde, imza atamayan kişilerin “usulen tasdik
olunmuş ve el ile yapılmış bir alâmet vazetmeye yahut resmî bir şahadetname kullanmaya mezun”
oldukları belirtildiği hâlde, Tasarının 16 ncı maddesinde, imza atamayanların “imza yerine, parmak
izi veya usulüne göre onaylanmış olması koşuluyla, el ile yapılmış bir işaret veya mühür” kullanabilecekleri
öngörülerek, söz konusu maddenin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun
297 nci maddesindeki düzenlemeyle uyumlu bir hâle gelmesi sağlanmıştır.

2. İradî şekil
MADDE 17- Kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin belli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa,
bu şekilde yapılmadıkça tarafların bu sözleşmeyle bağlı olmak istemedikleri kabul edilir.
Herhangi bir belirleme olmaksızın yazılı şekil kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle ilişkin hükümler
uygulanır.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 17. Maddesinin 2. fıkrasında kullanılan “yasal yazılı şekle” ifadesi yerine “yasal şekle” ifadesinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Önerge oylanmadan geri çekilmiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 16 ncı maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 17 nci maddesinde, iradî şekle uyulmamasının hukukî sonucu ve herhangi
bir belirleme olmaksızın kararlaştırılan yazılı şekle uygulanacak hükümler düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 16 ncı maddesinin kenar başlığında kullanılan “2.Akitte mahfuz kalan
şekil” ibaresi yerine, Tasarının 17 nci maddesinin kenar başlığında, “2. İradî şekil” ibaresi kullanılmıştır.
818 sayılı Borçlar Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında, iradî şekle uyulmaması durumunda,
tarafların, o sözleşmeyle bağlı olmadıkları mutlak bir ifadeyle belirtildiği hâlde, Tasarının
17 nci maddesinin birinci fıkrasında, bu sonuç bir âdi karine olarak kabul edilmiştir.
Tasarının 17 nci maddesinin ikinci fıkrasında, tarafların, âdi veya resmî yazılı şekil gibi herhangi
bir belirleme yapmaksızın iradî şekil olarak, sadece yazılı şekli kararlaştırmaları durumunda, bu şekle
uymamalarının yaptırımı da belirtilmiştir. Gerçekten, 818 sayılı Borçlar Kanununun 16 ncı maddesinin
ikinci fıkrasında, “iki tarafın ona riayet etmesi lâzımdır.” şeklinde ve niteliği pek de açık olmayan bir
ibare kullanıldığı hâlde, Tasarının 17 nci maddesinin ikinci fıkrasında, bu durumda “yasal yazılı şekle
ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde bir ibarenin kullanılması tercih edilmiştir.

C. Borç tanıması
MADDE 18- Borç tanıması, borcun sebebini içermemiş olsa bile geçerlidir.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 18. Maddesi ile ilgili olarak, “Borç tanıması” deyimi yerine “borç ikrarı” deyiminin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 17 nci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının tek fıkradan oluşan 18 inci maddesinde, borcun sebebini içermeyen borç tanıması
düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 17 nci maddesinin kenar başlığında kullanılan “C. Borcun sebebi”
şeklindeki ibare, madde içeriğiyle uyumlu hâle getirilerek, “C. Borç tanıması” şeklinde değiştirilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 17 nci maddesinde kullanılan “…borç ikrarı muteberdir.” şeklindeki
ibare yerine, Tasarının 18 inci maddesinde, “Borç tanıması…geçerlidir.” şeklindeki ibarenin
kullanılması, teorik esaslara daha uygun görülmüştür. Gerçekten, söz konusu maddeyle, medenî
yargılama usulünde, davanın tarafları arasında bir çekişmenin varlığını gerektiren bir borç ikrarının
düzenlenmesi amaçlanmamıştır. Tasarının 18 inci maddesinde, borcun sebebi (ifa sebebi, alacak sebebi,
bağışlama sebebi veya rücu alacağına sahip olma sebebi) belirtilmemiş olsa bile, böyle bir borç
tanımasının geçerli olduğu kabul edilmektedir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
236 ncı ve onu izleyen maddelerinde düzenlenen “ikrar” terimiyle karıştırılmaması için, “borç ikrarı”
yerine, “borç tanıması” teriminin kullanılması tercih edilmiştir.
Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm
değişikliği yoktur.

D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler
MADDE 19- Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların
yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek
ve ortak iradeleri esas alınır.
Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin
muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 19. Maddesi ile ilgili olarak, “Borç tanıması” ibaresi yerine “borç ikrarı” ibaresinin yazılmasını ve “kazanmış olan” ibaresi yerine de “edinmiş olan” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununun 18 inci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 19 uncu maddesinde, sözleşmelerin yorumunda göz önünde tutulacak
ilke ile işlemin muvazaalı olduğu savunmasının ileri sürülemeyeceği durum düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 18 inci maddesinin kenar başlığında kullanılan “d. Akitlerin tefsiri,
muvazaa” şeklindeki ibare, Tasarıda “D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler” şeklinde
değiştirilmiştir.
Maddenin birinci fıkrasına göre, bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenip yorumlanmasında,
tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcükler değil, onların
gerçek ve ortak iradeleri esas alınacağı düzenlenmektedir.
Maddenin ikinci fıkrasında ise, Tasarının 17 nci maddesinin gerekçesinde de açıklandığı gibi,
yazılı bir “borç tanıması”na güvenerek alacağı kazanmış üçüncü kişiye karşı, işlemin muvazaalı olduğu
savunmasında bulunulamayacağı belirtilmektedir.
Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm
değişikliği yoktur.

E. Genel işlem koşulları
I. Genel olarak
MADDE 20- Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki
benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme
hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve
şekli, nitelendirmede önem taşımaz.
Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği
hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez.
Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin
tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlemkoşulu olmaktan çıkarmaz.
Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından
verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine
bakılmaksızın uygulanır.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 20. Maddesi ile ilgili olarak, “tek başına hazırlayarak” ibaresi yerine “tek taraflı olarak hazırlayıp” ibaresinin kullanılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar kanununda yer verilmeyen, “E. Genel işlem koşulları / I. Genel
olarak” kenar başlıklı yeni bir maddedir.
Tasarının dört fıkradan oluşan 20 nci maddesinde, genel olarak genel işlem koşulları düzenlenmektedir.
Borçlar hukukunun temelini bireysel sözleşme modeli oluşturmaktadır. Bireysel sözleşme denilince,
Borçlar Kanununun 1 inci ve devamı maddeleri anlamında öneri, karşı öneri ve kabul gibi
en sonunda irade açıklamalarının uygunluğu ve uyuşması sağlanıncaya kadar, sözleşmenin her hükmünün
tartışma ve pazarlık konusu yapıldığı sözleşmeler anlaşılır. Ancak, çağımızın sosyal ve
ekonomik gelişimleri, kitlelere yönelik hizmet gereksinimini yaratmış ve bunlar için üretim zorunluluğu
doğurmuştur. Buna bağlı olarak, bireysel sözleşme modeli yanında, yeni bir sözleşme modeli or taya çıkmıştır. Bankalar, sigorta şirketleri, seyahat ve taşıma işletmeleri, dayanıklı tüketim malları üretimi
ve pazarlaması yapan girişimciler, bireysel sözleşmenin kurulmasından önce soyut ve tek yanlı
olarak kaleme alınmış sözleşme koşulları hazırlamakta, bunlarla gelecekte kurulacak belirsiz sayıda,
ancak aynı şekil ve tipteki hukukî işlemleri düzenlemektedirler. Önceden hazırlanan tipik sözleşme
koşulları için genel işlem koşulları terimi kullanılmakta; bu tür sözleşmelere, “tip sözleşme”, “kitle
sözleşme”, “katılmalı sözleşme” ya da “formüler sözleşme” denilmektedir. Kitlelere yönelik bu
sözleşmelerde, sözleşmenin kurulmasına ilişkin görüşmeler ve pazarlıklar yapılması söz konusu
değildir. Hattâ, çoğu zaman fiyat konusu bile tarifelerle belirlenmekte ve pazarlık dışı bırakılmaktadır.
Girişimci karşısında sözleşmenin diğer tarafı, ya kendisine dayatılan koşullarla sözleşmeyi kuracak
ya da söz konusu sözleşmenin içerdiği edim veya hizmetten vazgeçmek zorunda kalacaktır. Başka
bir ifadeyle, birey önüne konulan metin karşısında, sadece “evet” ya da “hayır” diyebilecek, buna
karşılık, “evet, ama” seçeneğinden yoksun olacaktır. Hizmet ya da edimden hiç yararlanmamanın söz
konusu olmaması ve “evet, ama” deme olanağı bulunmaması karşısında, bireyin bu tür sözleşmelerin
uygulanmasında kanunla korunması zorunluluğu ortadadır. Tasarıda, genel işlem koşullarının tâbi
olduğu geçerlilik kuralları, bunlara aykırılığın yaptırımları ve genel işlem koşullarının yorumlanması
gibi konuların açıklığa kavuşturulması amacıyla, bütün sözleşmeleri kapsayacak emredici genel
hükümler şeklinde düzenlenmesi zorunlu görülmüştür. Nitekim, Avrupa Birliği mevzuatı kapsamında
olmak üzere, 5 Nisan 1993 tarihli ve 93/13/EWG sayılı “Tüketici Sözleşmelerindeki Kötüye Kullanılabilecek
Şartlara İlişkin Direktif”te ve Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa Parlamentosuna
sunulan Avrupa Sözleşme Hukukuna yönelik 2003/C 63/01 sayılı Eylem Plânının 4.2 maddesinde
genel işlem koşullarına ilişkin ayrıntılı düzenlemeler öngörülmüştür. Alman hukukunda daha önce
özel bir kanunla düzenlenmiş olan genel işlem koşulları, belirtilen hükümler de göz önünde tutularak,
Alman Medenî Kanununun (BGB) 305 ve devamı maddelerinde genel hüküm niteliği kazandırılarak
yeniden düzenlenmiştir. Böylece, söz konusu hükümlerin uygulama alanının sadece tüketicilerle sınırlı
kalması önlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında, öncelikle genel işlem koşulları tanımlanmıştır. Buna göre, genel
işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken, ileride çok sayıdaki sözleşmelerde kullanma amacıyla
taraflardan birinin tek başına önceden hazırlayıp diğer tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Aynı
fıkranın ikinci cümlesinde, genel işlem koşulu olma bakımından, diğer tarafa sunuluş biçiminin önemli
olmadığı, bu koşulların sözleşme metninde veya ekinde yer alabileceği, kapsamının, yazı türünün ve
şeklinin, nitelendirmede önem taşımadığı açıklanmıştır. Bu düzenleme kapsamında, genel işlem
koşullarının tamamının veya bir kısmının sözleşme metninde ya da ekinde değişik karakterlerle yazılmak
suretiyle, bunların emredici yasal düzenleme kapsamı dışında bırakılması önlenmek istenmiştir.Aynı
şekilde, hangi konudaki hükümlerin genel işlem koşulu sayılacağı yönünde bir liste verme yerine, her türden
sözleşme hükmü, bu tanım kapsamına girdiği takdirde, genel işlem koşulu olarak kabul edilecektir.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan düzenlemeyle, sözleşme koşullarını dayatma konumunda olan
tarafın, hazırladığı tip sözleşmelerde çağımızın teknolojik imkânlarından da yararlanarak, farklı
yöntemler kullanarak, bunların tip sözleşme olmaktan çıktığını ve bu sözleşmelerin bireysel sözleşme
olduğunu ileri sürmesi engellenmiştir. Kısacası, sözleşme metinlerindeki farklılıklar, birinci fıkradaki
tanım kapsamında olmaları kaydıyla, sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu hükümlerine tâbi olması
bakımından önemsiz sayılmıştır.Meselâ, delil sözleşmelerine ilişkin bir genel işlem koşulunun
bu sözleşmenin asıl metnine alınması, bu sözleşmelerin ekinde yer alması veya sözleşme metni ya
da ekinde yer almakla birlikte yerinin değiştirilmesi, uygulama farklılığı doğurmayacaktır. Aynı
şekilde, tip sözleşme yöntemine başvuran tarafın, çok sayıda farklı tipte sözleşme hazırlayarak, müşterileri
ile ilişkilerinde, genel işlem koşulları hükümlerini dolanması yolu da kapatılmıştır.
Maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenlemede, uygulamada sıkça rastlanan bir olgu göz
önünde tutulmuştur. Gerçekten, çok sayıda tip sözleşmede, metinde sözleşmenin tüm hükümlerinin
her birinin okunduğu, tartışıldığı ve bu şekilde kabul edildiğine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.
Hattâ, sözleşme sırasında imza ile birlikte ek düzenleme yapılarak, sözleşme metninin ve/veya genel
işlem koşullarının okunduğuna, anlaşıldığına ve bu yolla kabul edildiğine ilişkin açıklamaları içeren
tutanaklar düzenlenebilmektedir. Aynı şekilde, çok sayfalı tip sözleşmelerde sayfalardan her birine
katılanın yalnızca imza atması ya da bu türden açıklamalarla birlikte imza atması farklı bir uygulamaya
yol açmayacaktır. Hattâ, her maddenin ayrı ayrı ya da bu tür açıklamalarla imzalanması da genel
işlem koşullarına ilişkin emredici hükümleri dolanmaya yetmeyecektir. Çünkü, fıkra hükmüyle,
böyle kayıtların tek başına genel işlem koşullarına ilişkin emredici düzenlemenin uygulanmasını
önleyemeyeceği kabul edilmiştir.
Maddenin son fıkrasında, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen
izinle yürütmekte olan kişi ve kurumların hazırladıkları sözleşmeler, her durumda tip sözleşme
olarak kabul edilmekte, böylece mutlak surette genel işlem koşullarının emredici düzenlemesine bağlı
tutulmuş olmaktadır. Genel işlem koşullarının tâbi olduğu emredici düzenleme açısından sözleşme
ve koşullarını hazırlayan tarafın kamu tüzel kişisi olması, uygulama farklılığı doğurmayacaktır.

II. Kapsamı
1. Yazılmamış sayılma
MADDE 21- Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına
girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında
açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul
etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.
Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır.

ÖNERGELER

1-) Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 21. maddesinin ilk fıkrasına birinci cümle olarak:
“Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.” cümlesinin eklenmesini, Tasarının 1. fıkrasında yer alan “kabul etmesine bağlıdır.” ibaresinden önce gelmek üzere “ayrıca ve açıkça” ibaresinin eklenmesini, Tasarının 2. fıkrasında yer alan “yabancı” kelimesinin yerine “aykırı” kelimesinin yazılmasını,
21. maddenin üçüncü fıkrası olarak: “Düzenleyene tek yanlı olarak ve karşı taraf aleyhine sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi içeren genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.” ifadesinin eklenmesini,
21’inci maddenin sonuna son fıkralar olarak “Yazılmamış sayılma, sözleşmenin diğer hükümlerinin geçerliliğini etkilemez. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez. Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda düzenleyen yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.” İfadelerinin eklenmesini, madde fıkra numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
Kabul edilmemiştir.

MADDE GEREKÇESİ

818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen, “II. Kapsamı / 1. Yazılmamış
sayılma” kenar başlıklı yeni bir maddedir.
Tasarının iki fıkradan oluşan 21 inci maddesinde, genel işlem koşullarının sözleşme metnine yazılmamış
sayılacağı durumlar düzenlenmektedir.
Sözleşme metninde genel işlem koşullarına yollama yapılmakla yetinilmesi, uygulamada sıkça
karşılaşılan bir durumdur.
Maddenin birinci ve ikinci fıkralarında kullanılan “yazılmamış sayılır.” şeklindeki ibareye,
İsviçre Borçlar Kanununun 995 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, 999 uncu maddesinin
ikinci fıkrasında, 1002 ve 1006 ncı maddelerinin birinci fıkralarında, 1104 üncü, 1106 ncı maddelerinde,
1109 uncu maddesinin birinci fıkrasında, 1110 uncu maddesinde yer verildiği görülmektedir.
Alman Medenî Kanununun (BGB) genel işlem koşullarına ilişkin 305c maddesinde de, aynı
hukukî etkiye sahip benzer bir ifade kullanılmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi,
düzenleyenin sözleşmenin yapılması sırasında diğer tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi
vermesi, bunların içeriğini öğrenme olanağını sağlaması ve onun da söz konusu koşulları kabul etmesine
bağlı kılınmıştır. Aksi takdirde, böyle genel işlem koşulları yazılmamış sayılacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı genel işlem
koşullarının da yazılmamış sayılacağı belirtilmiştir. Bu nitelikteki genel işlem koşullarının,
düzenleyence, bunlar hakkında açıkça bilgi verilip, içeriğini öğrenme olanağının sağlanması ve
diğer tarafın da bunu kabul etmesi, yazılmamış sayılma yaptırımının uygulanmasını engellemez.
Böylece, Alman Medenî Kanununun (BGB) 305c maddesinde olduğu gibi, şaşırtıcı kuralların
sözleşmenin içeriğinden sayılmaması ilkesi benimsenmiştir. Meselâ, uygulamada döviz tevdiat
hesabı sözleşmelerinde, yatırılan yabancı paradan farklı bir yabancı para ya da Türk Lirası ile hesaptaki
meblâğın ödenebileceği genel işlem koşuluna sıkça rastlanmaktadır. Döviz hesabını belli bir yabancı
para cinsinden açtıran kişiye, hesabın bulunduğu kurumca farklı bir yabancı para ya da Türk
Lirası ile ödeme yapılması, olağan dışı sayılacağı için, bu tür bir genel işlem koşulu yazılmamış sayılacaktır.
Nitekim, İsviçre Federal Mahkemesinin bir kararında da, carî hesap şeklinde işleyen bir kredi işleminde,
ipoteğe ilişkin metnin içine örtülü olarak konulmuş olan bir kefalet yüklenimi olağan dışı bulunmuştur
(BGE 49 II 185). Ayrıca kredi sözleşmelerinde, neredeyse ayrıksız olarak yer verilen, kredi
kurumunun dilediği anda hiçbir gerekçe göstermeksizin hesabı kat edeceği, ilişkiye son vereceğine
ilişkin hükümler de olağan dışı olduklarından yazılmamış sayılacaktır.