Mesajı Okuyun
Old 09-02-2009, 22:48   #35
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:

Borçlar Kanunu:
Madde 248 - Adi icar, bir akittirki mucir onunla, müstecire ücret mukabilinde bir şeyin kullanılmasını terk etmeği iltizam eder.


Kira sözleşmesinin iki tarafı vardır: kiralayan ve kiracı. Kiralayan kiralanan şeyin kullanılmasını kiracıya terk eder. Kiralayan ve kiracı sözleşmeyi kendileri yapabilecekleri gibi, temsilcileri vasıtasıyla da yapabilirler. Temsilciler sözleşmeyi kendi adlarına yapmadıkları için sözleşme tarafı değildirler. Sözleşmenin tarafları kiralayan ve kiracıdır. Sözleşmeyi kendi adına imzalayan taraf temsilci değil sözleşmenin tarafı olur. Olayımızda söz konusu olan ve burada üzerinde tartışılan konu da budur; kira sözleşmesini, malik olmadığı halde, kendi adına yapan taraf. Kiralanan şeyin maliki olsun veya olmasın, kiralayan kiralananın kiracı tarafından kullanılmasını sağlamayı yüklenmiş olur sözleşme gereğince. Eğer malik kiralayan değilse kiracı ile arasında kira sözleşmesinden doğan herhangi bir hukuki ilişki yoktur. Malikin olsa olsa malını kiraya veren kişi ile bir ilişkisi vardır. Kiralayan mal sahibinin rızası olmadan malını kiraya vermişse mal sahibine karşı hukuki bir sorumluluğu vardır. Kiralayan yetkisi olmadan malı kiraya vermişse, mal sahibi ile arasında hukuki bir anlaşmazlık vardır, ama kira sözleşmesinden değil,başka bir hukulki ilişkiden doğan bir anlaşmazlıktır bu. Herhangi birşeyi asıl sahibinden kiralayıp alt kiraya veren kişi mal sahibinin temsilcisi değildir. Malı aralarındaki iç ilişkiye dayanarak malikten kendisine geçen kullanma ve kiraya verme hakkına dayanarak kiraya vermektedir.

Alıntı:

Sayın Av. Suat Ergin,

Öncelikle Borçlar Kanununun bazı temel hükümlerini zikretmem gerekiyor. Bildiğiniz gibi bir kimse bir başkasının malını kiraya verebilmek için mutlaka temsil yetkisine haiz olması veyahut temsil yetkisi bulunmamış olsa da sonradan mal sahibinin işleme icazet vermesi (rıza göstermesi) gerekir ki akit geçerli olsun! Aksi takdirde yoldan geçen birisi bir şekilde bir kiracı bularak ve hatta kira kontratı yapıp, sizin veyahut bizim taşınmazımızı da kiraya verebilirdi.
(BK.34)


Sayın Saim siz maliki olmadığı bir malı kiralayanın, devamlı olarak temsilci olduğu görüşünü savunuyorsunuz anladığım kadarı ile. Sayın Av. Suat Ergin’in verdiği örnekte ve benim belirttiğim durumlarda temsilcilik söz konusu değil, kiralayanın(malikle kendisi arasındaki iç ilişkiye dayanarak) gerekirse kendisinin tasarrufta bulunabileceği bir kullanma hakkını kiracıya sağlama durumu var.

Alıntı:

Bunun nedeni, kiralayanın malike karşı üstün hakkı olduğundan değildir!

Esas olan durum, kiralayanın malik olmasıdır. Doğal olarak kanun bu hali varsaymıştır. Kiralayan malik değil ise, bu halde de malik adına tahliye davası açabilir ve fakat hiç bir şekilde (benim kanaatime göre) -malik olmayan- kiralayan hak sahibi olmadığı bir mal üzerinden kendi yararına sonuç çıkarmak anlamına gelecek oğlu veya eşinin ihtiyacı için Tahliye davası açamaz!

Malik olmayan kiralayan Malikin oğlunun ihtiyacı için Tahliye davası açabilir fakat kendi oğlunun ihtiyacı için dava açamaz.

Bence kiralayan, kiracı ile aralarında var olan kira sözleşmesine dayanarak oğlu için tahliye davası açabilir, malikin oğlunun ihtiyacı için aynı davayı açamaz; Malik kira sözleşmesinin tarafı değildir.



Alıntı:

Şunu hiçbi zaman unutmamak gerekir:

Aslolan maliktir. Malik olmayan kiralayan, malikin temsilcisidir.


Malikin mülkiyet hakkı ile kiralayanın kira sözleşmesinden doğan hak ve ödevlerini birbiri ile karıştırmamak gerekir bence. Malik olmayan kiralayan malikin temsilcisi değildir bence yukarıda da belirttiğim gibi.

Saygılarımla