Mesajı Okuyun
Old 18-09-2006, 16:50   #6
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

T.C.
DANIŞTAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1998/1
K. 2001/1
T. 16.1.2001
• ARAÇ SATIŞI ( Noterde Yapılan - Motorlu Taşıtlar Vergisinin Mükellefi )
• NOTERDE YAPILAN ARAÇ SATIŞI ( Motorlu Taşıtlar Vergisinin Mükellefi )
• MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ MÜKELLEFİ ( Noterde Yapılan Araç Satışı )
2575/m.39
2918/m.20/d
197/m.7
ÖZET : Noter satış sözleşmesi ile yapılan satış işlemi, ilgili tescil kuruluşuna bildirilmesine rağmen, eski malikin trafik kaydı sildirilmeyerek, yeni malik adına kayıt ve tescil işlemi yaptırılmamış olan motorlu taşıtın motorlu taşıtlar vergisi mükellefinin, taşıtı satan eski malik mi, yoksa taşıtı satın alan yeni malik mi olduğu hususunda Danıştay Yedinci ve Dokuzuncu Daire kararları arasında çıkan aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yolu ile giderilmesine yer olmadığı hk. İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KURULU KARARI

Danıştay Yedinci Dairesinin 24.04.1995 günlü ve E.No: 1995/337, K.No: 1995/1755 sayılı kararı ile Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 12.04.1996 günlü ve E.No: 1996/1014, K.No: 1996/1405 sayılı kararı arasındaki aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesi istemiyle ... Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından yapılan başvurunun, Danıştay Başkanı tarafından Kurula iletilmesi üzerine raportör üyenin raporuna dayalı sözlü açıklamaları ile Danıştay Başsavcısının "İçtihatların birleştirilmesine gerek bulunmadığı" yolundaki görüşü dinlendikten ve ilgili yasalar incelendikten sonra gereği düşünüldü.

İçtihatların birleştirilmesinden beklenen amaç, dava dairelerinin veya İdari ve Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarının kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri kararlar arasında süregelen aykırılıkların giderilmesi suretiyle kararlarda istikrarın sağlanmasıdır.

Noter senedi ile yapılan taşıt satış işlemi, ilgili tescil kuruluşuna bildirildiği halde, satıcının sicil kaydının silinmemesi nedeniyle mükellefiyet kaydının devam ettiğinden bahisle vadesinde ödenmeyen motorlu taşıtlar vergisi borcundan dolayı satıcı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan dava sonucunda işlemi iptal eden ... Vergi Mahkemesinin 30.10.1991 günlü ve E: 1991/83, K: 1991/823 sayılı kararını onayan Manisa Bölge İdare Mahkemesinin 13.01.1992 günlü ve E: 1992/3, K: 1992/3 sayılı kararının Danıştay Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine Yedinci Dairece verilen 24.04.1995 günlü ve E: 1995/337, K: 1995/1755 sayılı kararda; 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 3088 sayılı Kanunla değişik 7. maddesi hükmüne dayanılarak motorlu taşıtlar vergisi yükümlüsünün, ilgili kuruluşta adına taşıt kayıt ve tescil edilmiş gerçek ya da tüzel kişi olduğu vurgulanmış, yükümlülüğün kayıt ve tescil ile başladığı ve ancak ilgili kuruluştaki kaydın silinmesi ile sona erdiği tesbit edildikten sonra, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 3176 sayılı Kanunla değişik 20. maddesi kuralının, noterce düzenlenmiş satış sözleşmesinin ilgili tescil kuruluşuna bildirilmesi ile adına motorlu taşıt kayıt ve tescilli kişilerin yükümlülüklerinin kendiliğinden sona ereceği biçiminde yorumlanmasının mümkün olmadığı da belirtilmek suretiyle bölge idare mahkemesi kararı bozulmuştur.

Noter senedi ile satılan taşıtın satıcı adına trafik sicilindeki kaydının silinmemesi sebebiyle mükellefiyetinin devam ettiğinden bahisle ödenmeyen motorlu taşıtlar vergisi borcundan dolayı satıcı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Ordu Vergi Mahkemesinin 19.04.1995 günlü ve 1995/77 sayılı kararını bozan Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin 01.06.1995 gün ve 1995/84 sayılı kararının Danıştay Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine Dokuzuncu Dairece verilen 12.04.1996 günlü ve E: 1996/1014, K: 1996/1405 sayılı kararda ise; uyuşmazlığın çözümü 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20. maddesi kuralına dayandırılmış, taşıtını usulüne uygun şekilde noter senedi ile devrettiği ihtilafsız olan ve bu tarihten sonra taşıtla bir ilgisi kalmayan satıcı adına ödeme emri düzenlemesinde isabet bulunmadığı belirtilerek temyiz talebi reddedilmiştir
.

Aykırı olduğu ileri sürülen kararlara dayanak yapılan Karayolları Trafik Kanununun 20. maddesinin ( d ) bendi, 25.05.1997 gününde yürürlüğe giren 4262 sayılı Kanunun 2. maddesi ile "Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, aracın motorlu taşıtlar vergisi borcu bulunmadığına dair belgenin ibrazı halinde araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak noterlerce yapılır. Bu satış, noterlerce tescil belgesine tarih konularak ve tasdik edilmek suretiyle işlenir. Ayrıca, tescil edilmiş araçların satış ve devir işlemleri noterler tarafından, siciline işlenmek üzere işlemin tamamlanmasını müteakip en geç onbeş iş günü içinde ilgili tescil kuruluşu ile vergi dairesi müdürlüğüne bildirilir. Noterlerin vergi dairesi müdürlüklerine satış işlemlerini bildirmesi üzerine intikal eden araçların vergi kayıtları, satış sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibariyle, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu hükümleri uyarınca önceki malikin vergi mükellefiyetine son verilir. Ayrıca yeni malik adına vergi mükellefiyeti tesis edilir." şeklinde değiştirilmiş ve getirilen yeni düzenleme ile trafiğe tescil edilmiş araçların noterler tarafından belli süre içinde tescil kuruluşu ve vergi dairesine bildirilerek kayıt ve tescil işlemlerinin yaptırılması kurala bağlanmıştır.

Öte yandan, 20.06.1997 günlü ve 1997/13 sayılı Başkanlık Kurulu kararı ile motorlu taşıtlar vergisine ilişkin davaları çözümlemekle Yedinci Daire görevlendirilmiş, Dokuzuncu Dairenin bu konudaki davaları çözümlemek gibi bir görevi kalmamıştır. Yapılan inceleme sonucunda, Yedinci Dairenin bu konuda verdiği kararların 4262 sayılı Yasa ile getirilen ve içeriği yukarıda açıklanan değişiklik doğrultusunda "satış sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibariyle taşıtı satan malikin 197 sayılı Yasadan doğan vergi mükellefiyetine son verilmesi gerektiği" noktasında istikrar kazandığı anlaşıldığından,

SONUÇ : 2575 sayılı Yasanın 39. maddesine göre içtihatların birleştirilmesini lüzumlu kılacak şartların gerçekleşmemesi nedeniyle içtihatların birleştirilmesine gerek bulunmadığına 16.01.2001 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY : Trafikte tescil edilmiş bulunan ve noter satış sözleşmesi ile yapılan satış işleminin ilgili tescil kuruluşuna bildirilmesine rağmen, alıcı ve satıcının başvurusu üzerine yeni malik adına tescil yapılmayan durumlarda, motorlu taşıtın Motorlu Taşıtlar Vergisi mükellefinin eski malik mi yoksa yeni malik mi olacağı konusunda Danıştay Yedinci ve Dokuzuncu Daire kararları arasındaki aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yolu ile giderilmesi için konu Kurula gelmiştir.

2575 sayılı Danıştay Kanununun 39. maddesinde, dava dairelerinin kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görüldüğü takdirde İçtihatları Birleştirme Kurulunca işin inceleneceği ve lüzumlu görülürse içtihadın birleştirilmesine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

Danıştay Yedinci Dairesinin 24.04.1995 günlü ve 1995/1755 sayılı kararı ile Dokuzuncu Dairenin 12.04.1996 günlü ve 1996/1405 sayılı kararı, Motorlu Taşıtlar Vergisi mükellefiyetinin satışla birlikte nasıl sona ereceği konusunda verilmiş kararlar olup, hüküm fıkraları ve gerekçeleri farklılık arzetmektedir. Bu kararların verildiği tarihte konu ile ilgili kanunlarda ( Karayolları Trafik Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu gibi ) uyuşmazlığı çözümleyici ve açıklığa kavuşturucu nitelikte değişiklikler yapılmamıştır.

Kararların verildiği tarih itibarıyla, Motorlu Taşıtlar Vergisi ile ilgili uyuşmazlıkların çözümü adı geçen dairelere ait olup gerekçe ve hüküm fıkraları incelendiğinde bu dairelerin kararları arasında aykırılık bulunduğu açıktır.

Bu nedenle;

a ) Daire kararları arasındaki aykırılığın verildikleri tarih gözönüne alınarak değerlendirilmesi ve bu tarih itibarıyla aykırılık bulunup bulunmadığına karar verilmesi uygun olacaktır.

b ) Bugün için Motorlu Taşıtlar Vergisine ilişkin uyuşmazlıkların çözümü görevinin Danıştay Yedinci Dairesine ait olması nedeniyle aykırı karar çıkmasının mümkün olmadığı görüşüne katılmak da mümkün değildir. Çünkü, Danıştay Başkanlık Kurulu Kararı ile görevli dairenin değişmesi mümkün olduğu gibi, aynı daire kurulunu teşkil eden üyelerin değişmesi halinde farklı kararlar çıkma durumu da söz konusu olabilmektedir. Şu anda uyuşmazlıkların bir dairede çözümlenir olması geçmişteki içtihat aykırılığının giderilmesi için engel teşkil etmemelidir.

c ) Konuya ilişkin Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesinde, 4262 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, satış işleminin noterlerce vergi dairelerine bildirilmesi üzerine önceki malikin mükellefiyetine son verileceği belirtilerek uyuşmazlığın çıktığı dönemden farklı bir düzenleme yapılmış ve mükellefiyetle ilgili uyuşmazlık çıkmasını önleyici hükümler getirilmiş ise de, bu düzenlemeden bahisle daha önce mevcut olan uyuşmazlığın çözümlenmesi de yerinde değildir.

Açıklanan nedenlerle Danıştay Dokuzuncu ve Yedinci Dairelerinin yukarıda belirtilen kararları arasında verildikleri tarih ve mevzuat bakımından farklılık bulunduğundan aykırılığın esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği oyu ile içtihatların birleştirilmesine gerek olmadığı yolundaki çoğunluk kararına karşıyız.