Mesajı Okuyun
Old 09-05-2006, 23:38   #17
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
15.Hukuk Dairesi
E:2003/587
K:2003/3094
T:10.6.2003
• TASARRUFUN İPTALİ
• TAPU KAYDI DÜZELTİLMEDEN HACİZ VE SATIŞ İSTENEBİLMESİ
• BONODA TANZİM TARİHİNİN SONRADAN YAZILMASI
• TANZİM TARİHİNİN BONO TEDAVÜLE ÇIKARTILIRKEN YAZILMASI
• MUVAZAA İDDİASINA KARŞI MUVAZAA SAVUNMASI
• MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI
• ACİZ BELGESİ
ÖZET : 1. Kesinleşmiş bir icra takibinin alacaklısı olan davacı, aciz belgesi de ( İİK. 105/1 ) sunduğundan; borçlusu ve borçlusu ile doğrudan veya dolaylı olarak hukuksal tasarrufta bulunan ve kötü niyetle iktisapta bulunan şahıslar ve bu kişilerin mirasçıları aleyhine tasarrufun iptali davası açabilir. İptali istenen tasarrufla ilgili şahıslar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır.
2. Taraf teşkili eksiksiz ve doğru olarak oluşturulan derdest davanın açılışında bir hata yok ise de, yargılamada; davalılardan Şeref ve Saniye davanın dayandığı kesinleşen alacağı oluşturan bononun diğer davalı ( borçlu ) Emrah ile davacı ( alacaklı ) İsmail arasında muvazaalı ( danışıklı ) olarak tanzim edildiğini savunduğunda Mahkemece bu savunmanın araştırılması zorunludur.
3. Tasarrufun iptali davasında, kesinleşen alacağın sebebini oluşturan bononun pul üzerindeki tanzim keşide tarihi 1.6.1997 iken damga pulu "2000" tarihlidir. Bononun vadesi 23.6.1997 iptali dava edilen tasarruflar 1.8.1997 ve 19.8.1997 tarihlidir.
(2004 s. kanun m. 105/1, 282, 283/1)
(6762 s. kanun m. 688)
(818 s. kanun m. 18)
Bonoda tanzim tarihinin gerçek tanzim tarihi olması şart olmayıp, tedavüle çıkartıldığında yazılabilmesi mümkün ise de, üzerine "2000" tarihli pul yapıştırılan bononun "1997" tarihinde tedavülde olamayacağı "2000" yılında düzenlendiği ve zorunlu unsurları taşımadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu tasarrufun iptal edilebilmesi için, üçüncü şahısla hukuksal temel ilişkide bulunan kişi tasarrufun yapıldığı tarihte kural olarak borçlu durumda olmalıdır. Bu durumda davalılar Şeref ve Saniye'nin, icra takibine dayanarak alınan senedin tasarruftan sonra ve tasarrufu iptal ettirmek amacıyla muvazaalı olarak tanzim edildiğine dair savunmaları kanıtlanmış olmaktadır. Tasarrufun iptali davasının bu sebeple reddi gerekirken kabulü isabetsiz olmuştur.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm davacı vekili ile davalılardan Şeref ve Saniye Yılmaz vekilince temyiz edilmiş olmakla Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
1- Dava, İcra ve İflas Yasasının 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu davalarda amaç, tasarrufa konu mal üzerinde alacaklının icra takip konusu yaptığı kesinleşmiş alacağının ödetilmesini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde dava konusu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmaz mal ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki tapu kaydının düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir ( İİK. Madde 283/1 ).
İİK.nun 282. maddesi gereğince, tasarrufun iptali davaları borçlu ve borçlu ile doğrudan yahut dolaylı olarak hukuksal tasarrufta bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan ve bundan başka iktisapta kötüniyetli üçüncü şahıslar ve bunların mirasçıları aleyhine açılır ve bu davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Dava husumeti bakımından açıklanan koşul gerçekleşmiştir.
Somut olayda davacı, Kocaeli, İzmit Ş Çınarlı Köyünde bulunan ve 1. Bölge pafta 20 K3C, Ada 2772 ve ( 4 ) parsel sayılı olarak tapuya kayıtlı taşınmazın 1/2 payını 1.8.1997 tarihinde borçlu davalı Emrah Yılmaz'ın kardeşi Şeref Yılmaz'a ve 19.8.1997 tarihinde de taşınmazın tamamını Şeref'in eşi Saniye Yılmaz'a danışıklı olarak ve alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla kayden sattığını ileri sürerek, taşınmazın temliklerine ilişkin tasarrufun ve Saniye adına olan tapu kaydının iptalini ve borçlu davalı Emrah Yılmaz adına tescilini istemiş, Kocaeli 2. İcra Müdürlüğünün 2000/2999 takip sayılı dosyası üzerinden takibe dayanak alınan 23.6.1997 vadeli, 1.6.1997 keşide tarihli ve borçlusu Emrah Yılmaz lehtarı kendisi olan ( 5.000.000.000 ) TL. bonodan ötürü kesinleşen alacağının olduğunu bildirmiştir. Borçlu Emrah Yılmaz, keşidecisi olduğu bonoya dayalı takibin ödeme emrini, icra takibinin yapıldığı 22.6.2000 tarihinde takibi yürüten icra müdürlüğünde bizzat almış ve itirazda da bulunmaması sonucu hakkındaki takip kesinleşmiştir. Buna göre de, davacının borçlu davalıdan kesinleşmiş bir alacağının olduğu ortaya çıkmaktadır. İİK.nun 277. maddesi gereğince, kesinleşmiş bir icra takibinin alacaklısı olan davacı, aciz belgesi de ( İİK. Madde 105/1 ) sunduğundan bu davayı açabilir.
Ancak davalı Şeref ve Saniye Yılmaz kendileri ile davalı Emrah arasındaki husumet sebebiyle bu davalının taşınmaz paylarını satın aldıklarını ve fakat bu satımdan zarar ettiği düşüncesiyle taşınmazı geri almak istediğini, bu amaçla da davacı İsmail Uzun ile danışıklı olarak bono düzenleyip kendisini borçlandırdığını, gerçekte borçlu olmadığını ve danışıklı borçlandırma işleminin kendilerini bağlayıcı olamayacağını savunmuş olmalarına karşın, mahkemece bu yöndeki savunmanın gerçek olup olmadığı araştırılmamıştır. Oysa, borçlu ile doğrudan ya da dolaylı olarak tasarrufta bulunan üçüncü şahıs, alacaklı ile borçlunun danışıklı olarak borçluyu borçlandırıcı işlem yaptıklarını ve yapılan tasarrufun iptalini bu danışıklı borçlandırıcı işlemle sağlamak ve kendisini zararlandırmak istediklerini savunma yoluyla ileri sürebilir. Çünkü, bunda hukuki yararı vardır.
Dava ile ilgili icra takibine dayanak alınan bono, 1.6.1997 keşide tarihlidir ve bu keşide tarihi ( 100.000 ) TL. tutarlı damga pulunun üzerine atılmıştır. YGHK.nun 23.10.1996 gün, 96/12-555 Esas ve 96/714 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, bonoda tanzim tarihinin gerçek tanzim tarihi olması şart olmayıp, tedavüle çıkarıldığında da yazılabilir ise de, üzerine bononun keşide yani tanzim tarihi yazılan damga pulu, "2000" tarihlidir. 2000 yılına ait damga pulu, 1997 tarihinde tedavülde olamayacağına göre ve icra takibinin de 22.6.2000 tarihinde başlatıldığı da gözetildiğinde, takibe dayanak alınan bononun, 1.6.1997 tarihinde değil, 2000 yılında ve icra takip tarihinde veya öncesinde düzenlenmiş olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Saptanan durum bu olunca da, bononun 23.6.1997 vade tarihi düzenleme tarihinden önce olmaktadır ve yazılı düzenleme tarihinin bir hükmü bulunmamaktadır.
Davalı Şeref ile yapılan tasarruf, 1.8.1997; Saniye ile yapılan tasarruf ise 19.8.1997 tarihlidir. İcra takibine dayanak alınan bono, yukarıda açıklandığı üzere "2000" yılında düzenlenmiştir. Buna göre de, davacı tarafından varlığı ileri sürülen takip konusu borcun doğumu, dava konusu tasarruflardan sonradır. Tasarrufun yapıldığı tarihte üçüncü şahısla hukuksal temel ilişkide bulunan kişi, kural olarak borçlu durumda olmalıdır ki dava konusu tasarruf iptal edilebilsin. Oysa, vadesinden sonraki tarihte ve 2000 yılında tanzim olunduğu halde, tasarruflardan önce alacak doğmuş gibi düzenleme tarihi olarak 1.6.1997 tarihinin bono üzerine yazılması ve bu sebeple TTK.nun 688. maddesinde öngörülen zorunlu unsurları taşımadığı ve dolayısıyla "bono" sayılmadığı halde, icra takibinin başlatıldığı günü borçlunun ödeme emrini icra müdürlüğünde aldığı ve icra takibine de itirazda bulunmayıp hakkındaki takibi kesinleştirdiği olguları değerlendirildiğinde, davalılar Şeref ve Saniye'nin icra takibine dayanak alınan senedin "tasarrufları iptal ettirmek için tasarruflardan sonra davacı ile borçlu Emrah arasında danışıklı olarak düzenlenmiş olduğu" yönündeki savunmalarının doğru olduğu sonucuna varılmaktadır. Belirtilen bu hususlar gözetilmeden, davanın reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
2- Kabule göre de; İİK.nun 283/1. maddesi gereğince, tasarrufun konusu taşınmaz mal ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki tapu kaydının düzeltilmesine yani iptali ve tesciline gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satılmasının istenebileceği gözetilmeden, mahkemece, tapu kaydının iptali ile borçlu adına tapuya tesciline karar verilmiş olması yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3- Yukarıda açıklanan bozma nedenlerine göre, davacının temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1. ve 2. ) bendlerde açıklanan sebeplerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar Şeref ve Saniye Yılmaz yönünden BOZULMASINA, ( 3. ) bentte belirtilen nedenle de davacının temyiz itirazlarının reddine, oybirliği ile karar verildi.