Mesajı Okuyun
Old 28-09-2015, 14:28   #7
AV.MAHİROĞLU

 
Varsayılan

T.C DANIŞTAY
9.Daire
Esas: 2004 / 927
Karar: 2005 / 3307
Karar Tarihi: 16.11.2005
492 S. K. m. 2, 8, 28) (1086 S. K. m. 443)

İstemin Özeti: Yükümlü adına yargı harcının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 443. maddesinde gayrimenkule ve buna müteallik ayni haklara ilişkin hükümlerin kesinleşmedikçe icra olmayacaklarının hükme bağlandığı, dosyanın incelenmesinden Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen taşınmazın tescili davası sonucunda verilen ilama dayanılarak dava konusu ödeme emrinin düzenlendiğinin ancak söz konusu ilamın henüz kesinleşmediğinin anlaşıldığı, anılan kanun maddesi hükmüne göre gayrimenkule ve ona tahakkuk eden ayni haklara ilişkin hükümler kesinleşmeden icra edilemeyeceğinden ve bu kural ilamın ferileri hakkında da uygulanacağından söz konusu davaya bağlı olarak hüküm altına alınan ilam ve karar harcının davalı idarece kesinleşmeden takip konusu yapılmasında isabet bulunmadığı gerekçesiyle kabul ederek ödeme emrini iptal eden Ankara 2. Vergi Mahkemesinin 18.11.2003 tarih ve E:2003/699, K:2003/1082 sayılı kararının; düzenlenen ödeme emrinin hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Savcısı B. Oral'ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Tetkik Hakimi İ. Saçmalı'nın Düşüncesi: HUMK.'da düzenlenen gayrimenkule ve buna müteallik ayni haklara ilişkin hükümlerin kesinleşmedikçe uygulanamayacağına ilişkin düzenleme gayrimenkulün aynına ilişkin haklara ilişkin olup telafisi imkansız zararların doğmasını engellemek için tedbir mahiyetinde bir amaçla getirilmiştir.

İlamda öngörülen harcın ise gayrimenkulün aynıyla herhangi bir ilgisi olmayıp, bu bakımdan telafisi güç veya imkansız zararların meydana gelmesi de söz konusu olmadığı gibi, adli yargı ilamının bozulması durumunda yeniden verilecek ilamda yargı harcı davanın tüm safhalarıyla birlikte yeniden ele alınarak karara bağlanacağından, mahkemece verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:

Karar: Uyuşmazlıkta adli yargıda görülmekte olan taşınmaz tescili ile ilgili davada hükmedilen yargı harcının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; taşınmazın tesciline ilişkin davalarda verilen hükmün kesinleşmeden icra olunamayacağı, bu kuralın ilamda belirtilen yargı harcı için de geçerli olduğu gerekçesiyle kabul ederek ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

492 sayılı Harçlar Kanununun 2. maddesinde yargı işlemlerden bu Kanuna bağlı, 1 sayılı Tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu, aynı Kanunun 28. maddesinin 1. fıkrasının a bendinde karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği, karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilamın verilmeyeceği, aynı kanunun "hükmün bozulması" başlıklı 8. maddesinde ise; bir hükmün bozulmasını müteakip verilecek hükümlerden yeni bir hüküm gibi karar ve ilam harcı alınacağı ve bozulan hükümden evvelce alınmış karar ve ilam harcının müteakip hükme ait harçtan mahsup olunacağı kurala bağlanmıştır.

Diğer yandan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 443. maddesinde gayrimenkule ve buna müteallik ayni haklara ilişkin hükümlerin kesinleşmedikçe icra olunamayacağı öngörülmüştür.

Anılan Yasa hükmü ile gayrimenkulün aynına ilişkin olup icrası halinde ileride telafisi imkansız veya güç zararların doğmaması amaçlanmıştır. Gayrimenkulün tescili davasında tescil kararının icrası üzerine ilgilinin gayrimenkulünün satışı veya devri mümkün olup ileride kararın bozulması durumunda eski malikin haklarının telafisi mümkün olamayacağından bu durumların yaşanmaması düşüncesi ile yasa koyucuyu bu yönde tedbir alma yoluna gitmiş bulunmaktadır. Sonuç olarak bu tedbir gayrimenkulün aynına ilişkin hükümlerle sınırlıdır.

Harçlar Kanunu bakımından ise yargı harçlarının hangi durumlarda alınacağı ve tahsil usulleri düzenlenmiş olup, bu konuda verilen kararın nevine göre farklı bir düzenleme ve istisna öngörülmemiştir. Ayrıca verilecek kararın bozulması durumunda verilecek yeni kararda, daha önce verilen kararda hükmedilen harcın dikkate alınacağı da yasa da düzenlenmiştir.

Bu durumda gayrimenkul tescili davasında öngörülen yargı harcının alınabilmesi için kesinleşmesi gerekmediğinden, yargı harcının tahsili için düzenlenen ödeme emrini, taşınmazın tesciline ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra icraya konulabileceği gerekçesiyle iptal eden vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne Ankara 2. Vergi Mahkemesinin 18.11.2003 tarih ve E:2003/699, K:2003/1082 sayılı kararının bozulmasına 16.11.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)


ÖZETLE DEVLET ALACAĞINDA ŞAHİN.