Mesajı Okuyun
Old 06-03-2023, 13:06   #4
Av. Erdem Akçay

 
Varsayılan

Sayın Admin çok güzel açıklamış. Hata yapmakla düşman olmak aynı değil. Dile düşman olmanın anlamı yok.

Tabii ki ben de hata yapıyorum. İlk yazdığım dilekçelere bakmaya korkuyorum mesela. Dille ilgili değil ama mesela "Sair delil" yazmışım birine. Mesleki tecrübeyi zamanla kazanıyoruz. Ancak dili düzgün kullanmak için çok da tecrübeye ihtiyacımız yok. Bir metin yazarken yanda mutlaka sozluk.gov.tr'yi açarım. Emin olduğum sözcüklerin yazımını bile çoğu kez kontrol ederim. Dilekçeyi bir hakim, bir meslektaş, bir vatandaş okuyacak çünkü. Basit hataları mazur görecek bir mesleğimiz yok.

Avukatlık mesleğini çekilmez kılan konulardan birisi bu. Bir dilekçeyi okurken, yazan meslektaşım adına gurur duymak istiyorum. Utanmak istemiyorum. Ayrım yapmak istemiyorum ancak genç meslektaşlarımızın bu konuya özen göstermeleri gerekli. Meslekten aldığımız zevk zaten sınırlıyken, bunu iyice yok etmenin anlamı yok.

Forumdaki soruların bazılarına cevaplarını bildiğim halde yanıt vermedim. Çünkü kullanılan dil, hukuk fakültesini bırakalım, ilkokul mezununa bile yakışmayacak seviyede kötüydü.

Verilen örneklere ek olarak, İngilizce'deki ifadelerin birebir Türkçe'ye çevrilerek kullanılması da dilin bozulmasına neden oluyor. Örneğin demin bir hukuk dersi videosu izliyordum. Öğrenci olduğunu tahmin ettiğim birisi "Hocam ceza muhakemesi hukuku da bekliyor olacağız", diye yorum yazmış. Neden bekliyor oluyorsun? Beklesen daha iyi değil mi?

Bazı yanlış kullanımlarda da, etkileyici şekilde, toplumda müthiş bir uyum var. Herkes "şuan" yazıyor mesela. Sebebini anlamak mümkün değil.