Mesajı Okuyun
Old 16-12-2011, 11:12   #284
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Üstadım,



Birşeye bizim günlük hayatta kullandığımız şekilde "belirsiz" demek; bu şeyin kanunun belirttiği anlamda da "belirsiz" olduğu anlamına gelmez. Kanunun "belirsizliğe" yaptığı tanım: davanın açıldığı tarihte, alacaklının, alacağın miktar ve değerini belirleyebilmesininin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu haldir. Alacak, bu halde belirsizdir. Alacaklı, davayı açtığı tarihte alacağın miktar veya değerini belirleyebiliyor ise bu halde (kanunun düzenlediği anlamda) "belirsiz" değil, "belirli" bir alacak vardır. İşbu belirli alacak taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli değilse kısmi dava; açıkça belirli ise tam dava açılır.



Miktar, taraflar arasında tartışmasız ise zaten tam dava ikame etmek gerekecektir; dolayısıyla neden böyle bir örnek istediğinizi anlayamadım üstadım, varmak istediğiniz nokta açısından biraz daha net ve benim algılayabileceğim şekilde sorarsanız elbette gerek varsa örnek verebilirim.



Aksine bir iddiamı göremedim; nitekim 27 no'lu mesajımda:



demişim



Katılıyorum Fark şudur ki; burada tüm bir elmadan bahsediyorsunuz; tüm bir elma, yarım bir elmaya da çevrilebilir; lakin yarım bir elmayı tüm elma yapamazsınız

(diye düşünüyorum )

Saygılar...

Teşekkürler üstadım.

Alıntı:
Birşeye bizim günlük hayatta kullandığımız şekilde "belirsiz" demek; bu şeyin kanunun belirttiği anlamda da "belirsiz" olduğu anlamına gelmez.


Üstadım, konuyu iyice netleştirmek için ve yazdıklarınıza değer verdiğim için tartışmak, bu konuyu somutlaştırmak istiyorum. Tek amacım bu.

Başka deyişle, günlük hayatta kullandığımız "belirsiz" kelimesi ile üstadı azam hocalarımızın "belirsiz" kelimesi arasındaki farkı iyice anlamamız için…, kanun koyucunun maksadına nail olabilmek için…

Alıntı:
Yazan Nevra üstad
Kanunun "belirsizliğe" yaptığı tanım: davanın açıldığı tarihte, alacaklının, alacağın miktar ve değerini belirleyebilmesininin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu haldir. Alacak, bu halde belirsizdir.

Kıymetli üstadım, bu durum kanunda geçen "belirsiz" alacak kelimesine, bizim günlük hayatta kullandığımız "belirsiz" kelimesinden farklı bir anlam yüklememize neden değil ki.

Kanaatime göre kanun koyucunun belirsiz kelimesine verdiği manayı bulmak için, "belirli" kelimesine verdiği anlamı iyi anlamak gerekir. Kanun koyucu "belirli" saydığı alacak miktarını HMK.109/2'de belirtmiş ve iki taraf için de "tartışmasız" olan "alacak miktarına" vurgu yapılmıştır. Yine "iki taraf için" de "alacak miktarı"nın "belirli" olmasına değinilmiştir.

O halde "belirsiz" bir alacak miktarından bahsedebilmek için evleviyetle iki taraf için değil sadece bir taraf için (yani Alacaklı için) belirli veya belirlenebilir bir alacak miktarı akla getirilmelidir.

Alıntı:
Yazan Saim Dikici
Bana bir örnek verebilir misiniz, alacak miktarı taraflar arasında tartışmasız olduğu halde belirsiz olsun?

Örnek verilmesini seni eleştirmek için değil kanun ifadesinin manasızlığına vurgu yapmak adına ve şunun için istiyorum:

Kanun koyucu hazretleri, kısmi davayı HMK.109/2'de yasaklarken "alacak miktarı taraflar arasında tartışmasız olmalı veya belirli olmalı" demektedir. Ben de diyorum ki alacak miktarının taraflar arasında tartışmasız olabilmesi için taraflar arasında belirli olması zaten gerekir. Biri olmadan diğeri olamaz ki "veya" denilsin… Buna örnek vermek mümkün değil.

Dikkat ederseniz kanunda alacaktan değil "miktar"dan bahsediliyor… Miktarın para birimi olduğunu varsayalım. Misal:alacak miktarı 10 TL olsun. Taraflar bu konuda hemfikir ise, miktar taraflar arasında belirlidir zaten. Kanun metninde geçen "Veya belirli ise…" neyin nesi oluyor ?

Diğer yandan kanun koyucunun HMK.107/1'in kanun gerekçesindeki "..miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir…" cümlesi ile sanki Alacak belirsiz ise asla ve kat'a "kısmi dava açılamaz" demek istemektedir. Bu bakımdan ben de diyorum ki:

HMK.107/1 ve HMK.109/2'de "alacak miktarı" na vurgu varken, HMK.109/1'de "alacağın niteliğine (türüne)" vurgu var… Bu kanaatimce önemli bir farktır. Buna dikkat edip,

1.) HMK.109/2 ila HMK.107/1'i aynı anda değerlendirip, alacağın belirli olup olmadığını tespit etmeliyiz.

Özellikle HMK.109/2 nin "taraflar arasındaki alacak miktarına" değinmiş olması ve bir tarafın değil iki tarafın üzerinde uzlaşmış olduğu alacak miktarını belirli saydığını düşünürsek, tek tarafın belirleyebildiği veya belirleyebileceği tartışmalı alacak miktarlarının "belirsiz" alacak miktarı sayılacağı,anlaşılmaktadır.

2.) Yine HMK.109/2 ila HMK.109/1'i ve HMK:107/1'i aynı anda karşılaştırıp,

- Alacak miktarı iki taraf arasında tartışmalı ise,

- Aynı zamanda alacağın türü (niteliği) bölünebilir "cins borcu"ndan ise, yani parça borcu değilse,

Alacak belirsiz de olsa, hatta kanun koyucu ""..miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir…" dese de, biz HMK.109/1'e göre kısmi dava açabiliriz.

Son mesajınızda siz de buna katıldığınızı belirtmişsiniz, yanlış anlamadıysam…




Önemli not: Sizi değil, kanun koyucunun ifadesini ve madde gerekçesindeki belirsiz alacak davasına neden ihtiyaç duyulduğunu anlatırken kısmi davaya okları saplamasını eleştirmek istiyorum. Yanlış anlaşılmasın lütfen.