Mesajı Okuyun
Old 21-11-2006, 15:48   #1
Av.Ceylan Pala Karadağ

 
Varsayılan içtihat- Menfi Tespit davası

(2004 S. K. m. 72) (4077 S. K. m. 6, 6/A, 10)
Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: Davacı, kredi kartı borcu nedeniyle davalı Bankanın kendisi hakkında icra takibi yaptığını ve borcu ödediğini, 1.5.2002 tarihinde kredi kartının kapatıldığını öne sürerek, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda 4077 sayılı yasanın 6. maddesine göre, en az yedi gün süreli temerrüt ihtarı keşide edilmediği için akdin geçersiz olduğu, bu durumda davalı bankanın kalan alacağını ancak yasal faizle isteyebileceği belirtilmiş ve 18.2.2002 tarihli son ekstredeki borç miktarı esas alınarak, hesaplama yapılmış, mahkemece de bilirkişi raporuna itibar edilerek karar kurulmuştur. Oysa davalı bankanın davacıya gönderdiği 8.4.2002 tarihli ihtarı, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6/A maddesinde belirtilen muacceliyet şartı ile ilgili bir ihtarname değil, taraflar arasındaki sözleşmenin teslime ilişkin kat ihtarıdır. Bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğu ve ancak yasal faiz istenebileceğinden söz edilemez. Hesabın davalı bankaca kat edilerek noter kanalı ile gönderilen 8.4.2002 tarihli ihtarla toplam borcun ödenmesi istendiği ihtarın 16.4.2002 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, ihtarla verilen 1 günlük sürenin dolması ile davacının 18.4.2002 tarihinde temerrüde düştüğü tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu nedenle asıl alacağa 18.4.2002 temerrüt tarihinden 14.6.2003 tarihine kadar akdi faiz, bu tarihten sonra ise 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı yasanın 10/f ve 10. maddelerine göre akdi faiz oranının %30 fazlasını geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle hesaplama yapılması yerine yasal faiz hesaplaması yapılması doğru değildir. Rapor bu nedenle hüküm kurmaya elverişli değildir. Öyle ise mahkemece az yukarıda açıklanan doğrultuda hesaplama yapılması davacı ödemelerinin mahsup edilmesi için bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozam nedenidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, 28.11.2005 gününde oybirliği ile