Mesajı Okuyun
Old 08-04-2007, 18:17   #20
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. BÜLENT NURİ KURDOĞLU
Sayın Ergin gönderdiğiniz Yargıtay kararı benim tezimi doğruluyor. Ancak yanlış yorumlanmış. Yargıtay kararında açılmış bir tazminat davasından açıkça bahdediliyor. Tazminat davası neticelenince hükmedilen tazminatın tahsilini önlemek amacıyla yapılan tasarrufun, iptali tabi ki istenebilecektir. Çünkü yargılama sonucunda ilama dayalı bir borç oluşacaktır ve 30 gün içinde ödenme zorunluluğu vardır. Ancak vadesi henüz gelmemiş bir borcun ödenmeyeceğini neye dayanarak düşünüp yargısal yollara başvurulabilecek.

Borç muaccel hale gelip de alacaklı tarafından hukuki yollara başvurularak takibe geçilmeden tasarrufun iptali davasını da muvaaza davasını da açamazsınız. Çünkü borcun ödeme gününe kadar borçlunun kendi mal varlığını olağan ticari ya da sosyal hayatı çercevesinde tasarruf etme hakkı vardır. Bu durum borç muaccel hale geldiğinde borcunu ödemeyeceği anlamında değerlendirilemez.

Eğer vadesi geldiğinde borcunu ödemezse yaptığı bütün işlemlerin iptalini dava etme hakkınız var. O zaman tasarrufun iptali davası da muvaaza davası da açabilirsiniz.

Sayın Kurdoğlu,

Sunduğum Yargıtay kararı sizin 'tezinizi' doğrulamamaktadır. Siz ısrarla alacağın 'muaccel' hale gelmesi gerektiğini savunmaktasınız. B.K. 18 inci maddeye göre dava açılabilmesi için alacağın muaccel hale gelmesi gerekmemektedir. Yargıtay böyle düşünmektedir. Aksi takdirde yukarıdaki ve benzer kararlarda 'muaccel alacaktan' söz edilirdi. Maddeye göre muvazaa davası açabilmek için, borçluda bir alacağının olması iddiası yeterlidir. Yani hukuki yararının bulunması gerekmektedir. Karardaki tazminat davasının alacaklısı belki de açmış olduğu tazminat davasını kaybedecektir. Ancak buna rağmen Yargıtay muvazaa davasının sonuçlandırılması için öncelikle 'tazminat' davasının sonuçlanmasının beklenmesini istemektedir.

Alıntı:
tasarrufun, iptali tabi ki istenebilecektir.

Tasarrufun iptali davası değil; muvazaa sebebine dayalı dava açabilecektir.

Alıntı:
Çünkü yargılama sonucunda ilama dayalı bir borç oluşacaktır ve 30 gün içinde ödenme zorunluluğu vardır.

İlama dayalı borcun ödenmesi için 30 günlük süreyi nereden buldunuz bilemiyorum. Açıklarsanız sevinirim.

Alıntı:
Sayın Ergin gönderdiğiniz Yargıtay kararı benim tezimi doğruluyor. Ancak yanlış yorumlanmış.

Yanlış yorumlayan kim?

Alıntı:
Ancak vadesi henüz gelmemiş bir borcun ödenmeyeceğini neye dayanarak düşünüp yargısal yollara başvurulabilecek.

Bu cümleyi de anlamadığımı izaha muhtaç olduğunu itiraf ediyorum.

Saygılarımla