Mesajı Okuyun
Old 10-01-2005, 22:30   #8
Gemici

 
Varsayılan

İzmir Barosunda neler oluyor?
Arkasından İstanbul barosunda neler oluyor?
Yakında diğer barolarda neler oluyor sorusu ile karşılaşacakmıyız, yoksa bu barolarda çoktan beri birşeyler oluyor da olanlar daha ortaya mı çıkmadı?

İzmir ve İstanbul Barolarında yaşananları, toplumun her kesiminde böyle olaylar yaşanır, bilmediğimiz bir konu değil diye geçiştirebilirsiniz. Gerçekten de toplumun her kesiminde, her kurum ve kuruluşta aynı olaylar yaşanır; yeni veya eski her yönetim kendi kadrosunu oluşturur, kendisine ters düşenleri başından savmaya çalışır. Kendisinden önce görevde bulunanların getirdiği değişiklikleri geriye döndürür, öncekilerin başlattığı projeleri durdurur.

Burada yeni yönetimlerin yaptığı her şey iyidir veya kötüdür konusuna değinmek istemiyorum. Eskilerin yaptığı herşey iyidir veya kötüdür konusunda’da fikir yürütmek istemiyorum. Önemli olan her yönetimin kendi kadrosunu kurmaya çalışması. Yeniler eskilerden kalan ve konseptlerine ve fikir yapılarına uymayan, ters düşen herşeyi ve herkesi değiştirir, yerine kendi fikir yapısına ve konseptine uyanı getirir.

Yukarıda beilirttiklerim politik örgütlerde belirli bir sınıra kadar kabul edilebilinir ve yerine göre gerekli de olabilir.

Adaletin ve hukuk ilkesinin yerleştirilmesi için çaba sarfetmesi gereken ve yargının vazgeçilmez bir parçası olan, savunmanın asıl elemanı olan avukatların örgütü olan baroların bu tür davranışlarını kabul etmek biraz zor.

Kuruluş ve örgütlerin seçimle işbaşına gelen yöneticileri, hangi kişi ve hangi gurup, hangi dünya gürüşü tarafından seçilirlerse seçilisinler, göreve başladıktan sonra o kuruluş ve örgütün tamamını temsil ederler. Kendilerini seçenlerle seçmiyenler arasında bir ayırım yaptıkları andan itirbaren bütün kuruluş ve örgütün temsilcisi olma sıfatlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Bu yöneticilerin aldıkları kararlar, kendileri ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, bir konsens oluşturmuyorsa diğer tarafın tepkisine yol açar.

Bu türden anlaşmazlıklar genellikle tarafları, bazı istisnaı durumlarda da mahkemeleri uğraştırır.

İzmir ve İstanbul Barolarında ve bunlara benzer diğer yerlerde yaşananlar daha geniş bir çevreyi, kamuoyunu uğraştırır.

Benim şahsi kanaatim Izmir ve Istanbula Barolarında olanların iki önemli nedenden dolayi “kol kırılır yen içinde” mantığı ile geçiştirilemiyecegi yönünde;:
1- İşkence ve kadın hakları konusundaki duyarlılık hukuk devleti olmanın temel unsurlarındandır. Bu konular belirli bir uğraşı, belirli bir uzmanlaşma belirli bir ihtimam gerektirir,
2- Avukatların meslek örgütü olan baroların toplum içinde ve hukuk devleti çerçevesinde belirli bir fonksiyonları, belirli bir ağırlıkları vardır. Kamu kurumu niteliğinde olan baroların en başta gelen görevleri arasında, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumak ve savunmak gelir. Bu sebepten dolayıda baroların aldıkları kararlar hukukun üstünlüğü prensibinin yerleşmesinde büyük bir rol oynarlar.

Belirttiğim iki sebepten dolayı baroların belirli konulardaki tutumları sadece o barolara bağlı avukatları değil, hukukçu olsun olmasın hukukla uğrasan ve ilgi duyan herkesi ve kamuoyunu ilgilendirir.

İstanbul Barosunda olanlar tartışılırken ortaya atılan sorulardan birisi de neden baro bünyesinde iki tane kadın gurubu var, bir tanesi yetmezmi sorusu. İsterseniz soruyu başka türlü soralım “neden binlerce avukatın bağlı olduğu İstanbul Barosunda sadece iki tane kadın grubu var”? Daha fazla olması gerekmezmi? Her iki sorununda kendine göre bir mantığı var, ama her ikiside asıl problemden sapıtıyor ve dikkatleri başka noktaya çeviriyor. Başarılı ve faydalı bir hizmet sundukları sürece bir veya iki kadın grubu olması önemli değil.

Saygılarımla