Mesajı Okuyun
Old 09-01-2005, 19:33   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Nazan Moroğlu'ndan Baro Yönetimine Destek


İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi Sözcüsü
Ağırdemir, "Baro yönetimini ancak üyeleri denetleyebilir" diyerek,
tüm avukatları merkezin etkisizleştirilmesi girişimlerine karşı
çıkmaya çağırdı. Yönetimden Moroğlu ise, iddiaları kabul etmiyor.

----------------------------------------------------------------------
----------
BİA Haber Merkezi
07/01/2005 Burçin BELGE burcin@bianet.org
----------------------------------------------------------------------
----------
BİA (İstanbul) - "Geçtiğimiz yıl İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonu
kapatıldı. Baro yönetimi birkaç hafta önce İşkenceyi Önleme Grubu'nun
faaliyetlerini askıya aldı. Şimdi de İstanbul Barosu yönetimi,
Baronun Kadın Hakları Uygulama Merkezi'ni etkisiz hale getirmeye
çalışıyor. Tüm avukatlar, bu uygulamaların diğer barolarda da
yaşanması tehlikesini öngörüp şimdiden harekete geçmeli".

Bu sözler, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi (KHUM)
Sözcüsü Avukat Ayten Ağırdemir'e ait...

İstanbul Barosu yönetiminin merkezi yıpratmaya yönelik faaliyetlerine
dikkat çeken Ağırdemir, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları
Komisyonu'na, komisyon üyesi avukatlara ve kadın
kuruluşlarına "destek" çağrısı yapıyor.

Ağırdemir, İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanlığı
görevini yürüten ve İstanbul Barosu Yönetimi'ndeki üç kadından birisi
olan avukat Nazan Moroğlu'nu da "sürece sessiz kalmamaya" çağırıyor.

Moroğlu: Baronun iç işi

KHUM çalışanı Nurdan Düvenci'nin görev alanının değiştirilmesine
ilişkin kararda imzası bulunan Moroğlu ise, "İstanbul Barosu
yönetiminin kendisine muhalif kadınları merkezden uzaklaştırmaya
çalıştığı" iddialarını kabul etmiyor.

Nurdan Düvenci'nin görev yerinin değiştirilmesini "her işyerinde
yaşanabilecek bir gelişme" olarak değerlendiren Moroğlu, "Baro
yönetimi Ayten Ağırdemir ve Filiz Kerestecioğlu'nun istifasını
istemiyor, ancak onlar kendileri istifa etmek istiyor olabilirler"
diyor.

"Merkez faaliyetleri davalara bakmakla sınırlı"

Moroğlu, Kadın Hakları Uygulama Merkezi'nin
faaliyetlerinin "kadınlara maddi destek karşılığında, aile içi
şiddet, aile hukuku, boşanma ve nafaka gibi konularda birebir hizmet
vermekle" sınırlı olduğunu savunurken, Kadın Hakları Komisyonu'nun
faaliyetlerini "teorik çalışmalar yürütmek ve kadınlara ücretsiz
danışmanlık hizmeti vermek" olarak özetliyor.

Ağırdemir ise, Merkez'in yasa yapıcı ve uygulayıcılarla birlikte
gerçekleştirdiği faaliyetlerin yanı sıra kadın kuruluşlarıyla da
işbirliğine gittiğini hatırlatıyor.

Ağırdemir: Adli Yardım Yönetmeliği'ne uyuyoruz

Ağırdemir, Merkez'in "para karşılığında iş yaptığı" iddialarını ise
şöyle yanıtlıyor:

"Adli Yardım Yönetmeliği değiştikten sonra, Yönetmelik uyarınca cüzi
bir para almaya başladık. Ancak iki, üç yıl süren bir davanın
karşılığında alınan 230-240 milyon lira para avukatın emeğinin
karşılığı olamaz."

Uzmanlaşmış avukatların önemi

İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'nde, hafta içi her gün
14.00-17.00 saatleri arasında iki kadın avukat nöbet tutuyor.
Telefonla başvurulara cevap veren ve kadınlarla yüzyüze görüşmeler
yapan bu avukatlar, hukuki durumu değerlendirip adli yardıma ilişkin
evrakları tamamladıktan sonra kadınları avukatlara yönlendiriyorlar.

"Bu görüşmeleri, kadın bakış açısına sahip, kadınların yasal hakları
konusunda uzmanlaşmış, şiddet eğitimi almış kadınların yapması çok
önemli" diyor Ağırdemir ve ekliyor:

"Kadınlar bize ancak bıçak kemiğe dayandığında, şiddetten kurtulmak
için başvuruyor ve 'çok özel' durumlarını bizimle paylaşıyorlar. O
kadar çok şiddet öyküsü dinliyoruz ki...

Merkezde çalışmak isteyen gönüllü avukatlar, önce dört günlük bir
eğitimden geçiyor ve yasal düzenlemelerin yanı sıra "kadın mücadele
tarihi" ve "kadına yönelik şiddet" konularında da eğitiliyorlar.
Eğitimlere çoğu kez psikologlar ve Mor Çatı deneyimini yaşamış
kadınlar da katılıyor.

Dosyalar Adli Yardım Komisyonu üyelerine yönlendiriliyor
Kadınların merkez avukatları yerine Adli Yardım Komisyonu
avukatlarına yönlendirilmesi bu nedenle çok önemli. Ağırdemir,
uzmanlık eğitimi almamış bir avukatın, kadınlara gereğince yardım
edemeyeceği görüşünde:

"Fiziksel şiddet dışında bir şiddet türünün varlığını bilmeyen, bunu
sorgulamamış bir avukat, kadının yaşadığı psikolojik ya da ekonomik
şiddeti anlayamaz.

Kadınların pek çoğu cinsel şiddet, evlilik içi tecavüz yaşadığı için
kadın avukatlara gitmek istiyor. Merkezin ilke kararı, cinsel şiddet
barındıran davaları erkek avukatlara yönlendirmemekti.

Gelen kadınlara hiçbir zaman 'sen boşan', 'sen evliliğine devam et,
bak çocukların da var' gibi telkinlerde bulunmadık. Bilgi verip,
haklarını söyleyip kadının hayatına ilişkin haklarını kullanmasına
fırsat vermek çok önemli. Ancak, gerekli eğitimi almadan bütün
bunları bilmek mümkün değil..."

Ağırdemir'e göre, Merkeze gelen davaların Adli Yardım Bürosu
avukatlarına yönlendirilmesi, aslında "merkezin içinin boşaltılması
ve pek çok baroya örnek olmuş bir deneyimin bu yolla yok edilmesi"
demek.

"Baro yönetimini denetleyecek tek merci, üye avukatlar"

Ağırdemir sorunların ancak "demokrasi kültürü" ve "kurumsallaşma" ile
aşılabileceği görüşünde:

"Merkez ve komisyonlar, kamu yararı gözeten yerler. Ancak
kurumsallaşma sağlanamıyor. Farklı düşünen yönetimler iktidara
geldiğinde, kendilerinde bu yapıları etkisizleştirme hakkını
buluyorlar.

Demokrasi kültürü yerleşmediğinden merkezlerin içi kolaylıkla
boşaltılıyor. Kişiler yıpratılırken avukatların konuşma hakları
ellerinden alınıyor. 'Genel kurullarda aleyhimize konuşursanız,
yönetime geldiğimizde sizi bulunduğunuz yerden alaşağı edebiliriz'
demek bu. Baro yönetimini denetleyecek bir merci de yok. Bunu ancak
baro üyesi avukatlar yapabilir. Tüm avukatlar konuşma haklarını
savunabilmek için bize destek vermeli." (BB/EÜ)