Mesajı Okuyun
Old 08-06-2012, 13:25   #5
Av.YBayrak

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım;
Zamanaşımı, bir hakkın kazanılması veya kaybedilmesine ilişkin yasa’nın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle, usul hukukuna ilişkin değil, maddi hukuka ilişkin bir hakkın talep edilebilirliğine ilişkin bir kanun hükmüdür. Bu nedenle, hakkın düzenlendiği yasa’da (TMK, TBK, TTK vb) düzenlenmiştir.
Islah kurumu ise, yasa ile tanınan bir hakkın talep edilebilmesine ilişkin dayanakları ve adımları, bunların ilgili mercie sunulması şekil ve prosedürünü, dava niteliklerini ve yollarını vb. düzenleyen Usul Hukuku(TMK,İYUK vb.) kuralları’ndandır.
Usul hukuku kuralları, maddi hukuka ilişkin kuraları ortadan kaldıracak ya da değiştirecek niteliğe ve özelliğe sahip değildir.
HUMK nda, dava konusu değerin artırılabilmesi söz konusu olmadığından, ek dava açılarak istenmek zorunda idi. Bu da zaman kaybına ve bazı karışıklıklara neden oluyordu. O nedenle Anayasa Mahkemesi, doktrindeki çıkış yolu gösterimine de uygun olarak verdiği Kararı ile dava konusu değerin artırılmasına olanak sağlamış idi.
Dikkat edelim ki, HUMK na göre yapılan ıslah, zaman aşımı def’inde bulunulmasını engellemiyor. Bu nedenle, davacının ıslahına karşı davalının zaman aşımı def’ine bulunması halinde mahkeme, bilirkişiden ek rapor alarak zaman aşımına uğramamış miktarın tespitini istemek zorunda idi.
Ancak, 6100 S.K. ile, HUMK daki dava çeşitleri, kapsamları ve sınırları da değişmiştir. Yeni dava türleri ve nitelikleri ile sınırları belirlenerek yeniden düzenlenmiştir.
Yasa, Zaman aşımı def’inin ileri sürülememesini, özel düzenleme ile ve sadece ve sadece “Belirsiz alacak ve tespit davası(HMK m.107) “ açılmış olması haline münhasır olarak kabul etmiş ve düzenlemiştir. Şayet yasa koyucu, kısmi davada ıslah ile maddi hukuka ilişkin zaman aşımı def’i ni ortadan kaldırmayı uygun görse idi, belirsiz alacak davası adı altında ayrı bir dava çeşiti düzenlemesine gerek yoktu.
İki davanın arasındaki esas ve temel fark da zaten bu dur ve bundan ibarettir.
İşte bu nedenle, ıslah ile zaman aşımı def’inin ortadan kaldırılmasının mümkün olacağına dair düşünce ve kararlar kanuna açıkça aykırıdır ve yanlıştır. İş Hukuku'nda Karar Düzeltme yolu olmadığı için Yargıtay'ın bir dairesinin kanuna aykırı böyle bir kararına karşı karar düzeltme yoluna da gidilemez ancak, yanlış karar örnek oluşturmayacağı gibi; bu tür yanlış daire kararlarına karşı davada taraf olanın "Kanun Yararına Bozma" yoluna başvurması gerekir.
İyi çalışmalar dileğiyle