Mesajı Okuyun
Old 04-02-2016, 17:42   #40
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Konuyla ilgili güzel değerlendirmeler yapılmış fakat son zamanlarda ben de benzer bir konuda araştırmalar yaptığımdan kanaatlerimi paylaşmak istedim. Konuyu araştırırken uygulamada neler yapıldığını da ilgililerle görüşerek öğrenmeye çalıştım. Hatta konu altında yazdığı yazıyla değerli bir tecrübesini ve aldığı kararın sonucunu paylaşan Hayrullah Bey'in çalışma arkadaşı Süleyman Bey'le de görüştüm. En nihayetinde de aşağıda fikirlere ulaştım. Tabii ki vardığım bu bilgiler teyit edilmiş ve kesin bilgiler değildir. Herhangi bir Danıştay kararında da yöntem olarak bahsi geçmemektedir. Bu nedenle de farklı fikirlerle desteklenir, geliştirilirse iyi olacaktır.

Konuyu ikiye ayırarak ele almak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü pratik etkisi bakımından izlenecek yöntem farklılaşıyor.

1- İdare tarafından verilen mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı. (İdari İşlem)
2- Araç yurda girerken gerekli özen gösterilmeyerek aracın hukuka aykırı olacak şekilde sokulması. (İdari Eylem)

Bizim olayımızda araç daha önce Almanya'da tescil edilmiş ve 5-10bin km'de iken sıfırlanarak yurda sokulmuş. Aracın yurda girip tescil edildiği tarih 2008. İdare aradan yıllar geçtikten sonra yaptığı araştırmalarda ithalatçi firma tarafından yurda sokulan bazı araçların esasında ikinci el olduğunu, bazılarının değerinin eksik gösterildiğini, bazılarının ise özelliklerinde farklılıklar yapıldığını tespit ediyor. İdare'nin bu durumun farkına varması yaklaşık 6 yılını alıyor. Akabinde durumu savcılığa bildiriyor. Savcılık görevsizlik kararı veriyor zira değişen mevzuat nedeniyle eylemin idari nitelikte bir yaptırım gerektirdiğini söylüyor. Bunun üzerine İdare meseleyi ele alıp 2014 Eylül'de mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı veriyor. Müvekkilin aracına yakalamalı haciz uyguluyor ve araç Ağustos 2015'de yakalanarak yeddiemin otoparkına çekiliyor.

Gümrük Kanunu 242. maddesi gereğince idari işlemin iptali ve aracın iadesi talebiyle yapılan itiraz İdarece incelenmeye alınmıştı. Fakat incelemeler uzun sürdüğü için İdare 3 kez olmak üzere cevap verme süresini 30'ar gün uzattı. Öncelikle belirtmek isterim ki İdare'nin bu yönde bir uzatım yapma yetkisinin olup olmayacağı hususu biraz tartışmalı. Zira Gümrük Kanunu'nda 30 gün içinde cevap verilmesi gerektiği belirtilmiş. Fakat İdare, İYUK m.10 altında böyle bir uzatım yapmaya yetkili olduğu düşüncesindeydi. Nacizane tavsiyem bu tip uzatımları talebin reddi ya da İdare'nin suskunluğu olarak değerlendirmekte fayda var. Zira gün sonunda İdare bir yanıt vermez ise aslında 30 günlük süre sonunda itirazın reddedildiği kabul edilmeliydi gibi bir karşı görüşle karşılaşabilirsiniz. Olayımızda ise müvekkil nihai cevabın beklenmesini talep etti. Çünkü merkezi idare ile yaptığı görüşmelerde bazı araçların aslında hukuka uygun olarak yurda girdiğini ve haklarında herhangi bir aykırılık tespiti olmadığını öğrenmişti. Kendi aracının da bu araçlardan olduğu yönündeki inancı nedeniyle dava açılmamasını istedi. Gün sonunda ise İdare, itirazı reddetti ve karar Ocak 2016'da tebliğ edildi. İYUK m.10 son cümle ve m.11 gereğince dava açma süreleri geçmiş olsa da İdare talep hakkında cevap verirse dava açma süresi yine başlıyor. Tabii m.11/3'teki; başvuru tarihine kadar geçen sürelerin de hesaba katılacağına dair hükme dikkat etmek gerekir.

Şimdi önümüzdeki alternatifler şunlar:
1- İptal davası açmak
2- Tam yargı davası açmak
3- İptal ve tam yargı davası açmak

İşte tam da burada giriş kısmına dönmekte fayda var. Bu olayda dava konusu edilebilecek iki unsur var demiştik. Hatırlatmak adına tekrar alıntılıyorum:

"1- İdare tarafından verilen mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı. (İdari İşlem)
2- Araç yurda girerken gerekli özen gösterilmeyerek aracın hukuka aykırı olacak şekilde sokulması. (İdari Eylem)
"

Eğer 1 numarada belirttiğimiz idari işleme karşı iptal davası ve buna bağlı olarak da tam yargı davası açmayı düşünüyorsak veya ikisini birlikte açmak istiyorsak esasında şunu söylüyoruz demektir:

"Ey İdare, senin verdiğin mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı hukuka aykırıdır. Aracım yurda girerken hiçbir hukuka aykırılık olmamıştır. Tesis ettiğin mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı hukuka aykırı olduğu için de işte tam bu nedenle bana tazminat ödemelisin. Örneğin aracı kullanamadığım için yaptığım giderleri vermelisin."

Bu tip bir davanın pratikte başarıya ulaşma şansı pek olmayabilir. Çünkü bizim olayımızda el konan araçların neredeyse %99'u ile ilgili olarak Almanya resmi makamlarından, İdareyi teyit eden yazılar gelmişti.

O halde bizim gitmemiz gereken yer 2 numaradır. Zaten Hayrullah Bey'in lehine çıkan karar da bu yoldan gelmiş. Bu yolu işletmek içinse İdare'ye başvurup eylem nedeniyle uğranılan zararın karşılanmasını istemek gerekiyor. İdare 60 gün içinde cevap vermezse ya da talebi kısmen dahi olsa reddederse yine 60 gün içinde tam yargı davası açmak gerekiyor. Burada İdare'nin ek cevap süresi isteme gibi bir imkanı olmadığı konusunda neredeyse fikir birliği olduğundan ve 13. madde de bu yönde olduğundan 60 günlük sürenin sonundan itibaren dava açma süresinin başlayacağını dikkate almak gerekir. Peki 2 numaralı yol altında ilerlerken İdare'ye hangi süreler içinde başvurmamız gerektiği konusunda nereye bakacağız? Bu noktada 13. maddedeki 1 ve 5 yıllık süreler devreye giriyor: öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl - her halükarda 5 yıl.

5 yıllık sürenin başlangıcı bakımından ise tartışma mevcut. Örneğin araba 2008 model bir araba ise 2013 yılında dava açma süresi sona ereceğinden vatandaş 2014 yılı içinde durumu öğrenirse dava açamayacak mı? Her ne kadar artık dava açılamayacağı yönünde fikirler olsa da Danıştay'ın şu kararı vatandaşın lehine:

"Olayda 20.12.1987 tarihinde apandisit ameliyatı olan ancak rahatsızlığı devam eden davacının apandisitinin alınmadığı 14.1.1993 tarihinde yapılan ameliyatla ortaya çıkmıştır. Bu haliyle ilk ameliyatta apandisitinin alınmaması sonucu uğranıldığı öne sürülüp tazmini istenilen zarar 14.1.1993 tarihinde ortaya çıkmış bulunduğundan beş yıllık sürenin 14.1.1993 tarihinden başlaması gerekir". Danıştay 10. Dairesi E.1994/1657, K.1994/6625, T.20.12.1994 (http://www.erzincan.edu.tr/birim/Huk...005_IX_2.2.pdf Erişim Tarihi:04.02.2016)

Özetle; 2 numarada belirttiğimiz İdare Eyleme karşı dava açtığımızda şunu söylemiş oluyoruz:

"Ey İdare, sen aracı yurda sokarken gerekli özeni göstermedin ve ikinci el bir aracın sıfır olarak tescilinin yapılmasına neden oldun. Ben de bu tescile güvenip aracı aldım. Senin bu hatan nedeniyle aracıma el konmuş oldu. Uğradığım zarar olan araç bedelini bana öde."

Bu yol başarıya ulaşma şansı olan yol olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü Hayrullah Bey'in aldığı karar bize bu imkanı veriyor. Tabii belirtmek gerekir ki Danıştay'ın herhangi bir açık kanun maddesine değil de hukuki altyapıya dayalı bu görüşünün Türkiye koşullarında değişmesi / değiştirilmesi son derece mümkün.

Değinmek istediğim bir diğer nokta ise ilgili vatandaş tarafından Gümrük Kanunu'nun 242. maddesi altında yapılan itirazın içeriğiyle ilgili. İtiraz salt "işlemi iptal et, el koyma kararını kaldır, aracı iade et" talepli ise burada 2 numarada belirtilen eyleme dönük bir talep-giderim istenmediğinden 2 numara altında yapılması gereken İdareye başvuru zorunluluğu henüz gerçekleşmemiş kabul edilmelidir. Buna mukabil ilk başvuruda İdare'nin aracı yurda hatalı soktuğundan bahisle ve tam da bu eylem nedeniyle bir giderim talep edilmişse İYUK m.13 altındaki İdare'ye başvurma koşulu yerine getirilmiş kabul edilmelidir. Tabii bu halde ise 60 'ar günlük sürelerin işlemeye başladığını ve uzatılamayacağını unutmamak gerekir.