Mesajı Okuyun
Old 16-01-2007, 01:35   #20
calikusu_kamuran

 
Varsayılan

Anladığım kadarıyla, son olarak yazmış bulunduğum FORM-ŞEKİL-BİÇİM ile ilgili soru tarzlı yazıyı okumamışsınız. Buraya FORM-ŞEKİL-BİÇİM ile aynı anlamda kullanılmakta olan YAPI kavramını da eklemek mümkündür ki KAVRAM, yapı/temsil eden şey anlamına gelmektedir.

ALINTI: Peki ama temsilin tam olarak mümkün olması için bunlar yeterli midir? Söz dizimi niye vardır?

Elbetteki bu söylemiş olduğunuz beynin hayattaki tüm gerçekleri(örneğin düşünmek eylemi de bir gerçektir) tam olarak tanımış olması ile ilişkili bir meseledir. Örneğin insanlar bir zamanlar belli hastalıkların varlığından bile haberdar değildi. Fakat bu bilinmeyenin zaten bilinmeyen kavramı da bunu ifade ediyor ki beyinde bir karşılığının olması mümkün değildir.

Söz dizimi niye vardır? sorusuna gelince sanırım burda insanın var olmuş olması meselesi ile ilgilidir. Yani bir şey vardır onu duyumlayan ve sonuçta algılayan/resmeden varlık vardır. Yani bir algılayan var olduğu sürece Özne ile yüklem daima var olmak zorundadır ki insan kendi beynini bile eleştiren bir varlık değil midir? Yani beynimdekileri bile bir gören olarak kendim varım. YANİ DOĞANIN BİR SOMUT GERÇEĞİ OLSA GEREK BU DURUM. Yani bir yargının yapılanması böyle olmaktadır. Örneğin ben salt Işıl demiş olsam bile ortada bu sözün temsil ettiği bir varlık vardır. Ve elbette ki Temsil edici de beynimde veya dilimde var olmaktadır. Bu sanırım hayatın zorunlu bir meselesi. Sadece isimler bile yalnız başına bir temsilcidir. Onları cümle içinde kullanmasanız bile bir öznenin başka bir şey ile örneğin ses ile kavram ile temsili vardır ortada. Dediğim gibi salt "IŞIL" sözcüğü yalnız başına bile bir YÜKLEMDİR.

ALINTI: Tasvir, görünürü ( yapıyı) sınıflandırmak ise, yapıyı parçaladığımızda, görünürü ortadan kaldırdığımızda ne olacak? Yoksa böyle birşey mümkün değil mi?

Evet böyle bir şey mümkün değil...Zorunlu olarak TASVİR EDİLEN VE TASVİR EDEN VAR ORTADA. Çünkü bir duyan/algılayan var. İnsanın kendi düşüncesini bile yargılama/yüklemleme imkanı elbet vardır. Buradan yola çıkarsak "yargı" elbet bir yüklemleme işidir. Bu konudaki yargınız nedir diye sorulduğunda size elbetteki bu konuya/özneye yükleminiz nedir diye sorulmaktadır.

ALINTI: Yapıda, görünende belirsizlik varsa tasviri nasıl olacak?

Sonuçta elbette ki YÜKLEMİNİZ de belirsiz olacak. Yani YÜKLEM olarak BELİRSİZDİR diyebilirsiniz. Sanırım üç değerli mantığı öngörenlerin düşüncesi buydu.

Fakat burada şunu belirtmek isterim ki OLANSIZA bir yüklem yükleme işini ŞEKLİ-YAPISAL olarak yüklemlemek sözkonusudur.Örneğin hukuk kitaplarında şöyle deniyor. "Olması gereken hukuku" konu edinmiştir Kelsen denmişse sanırım yalnızca düşüncesinde olanı belirtmiştir yani gerçek hayatta OLAN niteliği olmayanı beyan etmiştir denmek isteniyor olmalı.Eğer herhangi bir ülkenin var olan hukukunu konu edinmiş olsaydı elbette şeklilik kavramından bahsedemezdik.

SONUÇ: Sizin de yazınızda görüldüğü gibi YAPI kavramını somut durum diye ALGILAYANLAR vardır. Yani ortada bir karmaşa varlığını sürdürüp gitmektedir. Oysa yapı, çoğu yerde KAVRAMIN ta kendisidir yani bir örneği/modelidir. Yani temsil edendir. Böylece sanırım şekil-form-biçim-yapı kavramlarını da açıklamış olduk ki sanırım sorumuzun bir anlamı kalmadı. Benim kendi tasvir yeteneğimizi bari oluşturalım derken sanırım belirtmek istediğim anlaşılmıştır. Bari kendimiz GERÇEĞİ GÖRÜP ONUN BİR TASVİRİNİ OLUŞTURALIM diyorum. Sonra bizim için çok şey daha da kolaylaşacaktır.
Eğer bu olayı çözmüşsek karşıdakinin hangi taraftaki unsuru konu edindiğini daha iyi anlamış oluyoruz.

Bir şey daha yazacaktım ama unuttum inanın. Neyse inşallah başka zaman hatırlarım.

SAYGILARIMLA(bu arada yazılarda alıntı yapma işini nasıl yapıyorsunuz bilmiyorum. yani buranın imkanlarını kullanmayı bilmiyorum.....O yüzden bir çok kişinin beyaz tabela içinde alıntı yapması gibi alıntı yapamıyorum. aslında bir çok özelliği bilmiyorum desem daha yeridir.)