Mesajı Okuyun
Old 25-05-2007, 14:31   #8
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

Sayın meslektaşımız, genel bir tartışma yapan bir karar. Katkısı olur diye umuyoruz. İyi çalışmalar...

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 1992/3412
Karar: 1992/3899
Karar Tarihi: 27.04.1992

ÖZET: Vekil, müvekkile karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekle yükümlüdür.
Vekilin ücret alacağı, aksine sözleşme veya teamül olmadıkça vekalet konusu işin gereği gibi görülmesinin tamamlanmasıyla muaccellik kazanır.

(818 S. K. m. 96, 386, 390)

Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı avukatlar, davalının miras bırakanı Nazlı ile ölünceye kadar bakma akdine dayanılarak tesis edilen tapunun iptal ve tescili davasının açılıp sonuçlandırılması amacıyla Avukatlık ücret sözleşmesi düzenlediklerini, Nazlı'nın ölümü nedeni ile vekalet akdinin son bulduğunu, sözleşmede kararlaştırılan avukatlık ücretinden davalının mirasçı sıfatıyla sorumlu olduğunu ileri sürerek 5.000.000.000 TL.nın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

BK. m. 390/f.II'ye göre vekil, müvekkile karşı vekaleti, sadakat ve özen ile ifa etmekle yükümlüdür. Vekil sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak ve ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. Vekilin iş görme ile hedef tutulan sonucun başarılı olması için hayat deneylerine ve işlerin normal akışına göre gerekli görüşünü ve davranışlarda bulunması ve başarılı sonucu engelleyecek davranışlarından kaçınması özen borcunun konusunu teşkil eder (Bkz. Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Cilt: 2, Sh. 231).

Kural olarak meslek sahibi olan kimseler ve bu arada avukatlar genellikle bilinen ve kabul edilen kural ve usulleri bilmedikleri taktirde sorumlu olacaklardır. Avukatın görevi, olayları mantıki şekilde değerlendirerek, bütün öngörülmesi gerekli şeyleri dikkate almalıdır (Bkz. Süheyi Donay, Vekilin Talimata Uyma ve Dürüstlükle Hareket Etme Borcu, Batıder, C:V, 1970, Sh. 738). Bir avukat, ünvanının gerektirdiği güven de gözönünde tutulduğunda bilmesi gereken hukuki bilgilere haiz olmalıdır.

Davacı avukatların müvekkile Nazlı'nın talimatı doğrultusunda tapu iptali ve tescil davasını açtıkları yargılamanın ilk oturumda Nazlı'nın öldüğünü açıklayarak mirasçılarından vekaletname almaları yönünden önel istedikleri davalı vekilinin davayı takip etmek istemeyip düşürülmesini istediği bir sonraki oturumda da davacı vekiller aynen "müvekkilem ölmüştür, davanın reddine karar verilsin" şeklinde talepte bulundukları, bunun üzerine mahkemenin davanın reddine karar verdiği, kararın anılan avukatlardan (A.D.İ.)'ye tebliğ edilip temyiz edilmediği Körfez Asliye Hukuk Mahkemesi'nin tapu iptali ve tesçil dava dosyası içeriğinden anlaşılmıştır.

Davacılar, müvekkillerinin ölümünden sonra davayı yürütebilmek amacı ile mirasçılardan vekaletname almaya başvurduklarını iddia etmemişlerdir, dahası gayret göstermelerine rağmen mirasçıların vekaletname vermekten kaçındıkları belirlense dahi davalının davayı takip etmeme arzularına karşı davanın müracaata bırakılmasını sağlamak yerine az yukarıda açıklandığı üzere davanın reddine neden olan talepte bulunmaları red kararını temyiz etmemeleri; özen yükümlüğüne aykırı ağır bir davranıştır. Zira vekil, Borçlar Hukuku kurallarına göre sözleşme ile üzerine aldığı borçların yerine getirilmesi konusunda iş sahibinin (olayda müvekkilenin ölümü ile halefiyet yoluyla mirasçılarının) talimatına ve talimat alınmayacak durumda "normal olarak bu talimat ne yolda olacak idi ise, ona göre davranma" zorunluluğundadır. BK. m. 386/f.III'de, "mukavele veya teamül varsa vekil, ücrete müstehak olur" denilmektedir. Ne varki vekilin sözleşmeye ve teamüle göre hak kazanacağı ücret alacağının doğması için kural olarak geçerli bir vekalet sözleşmesinin bulunması ve vekaletin gereği gibi ifa edilmiş bulunması gereklidir. Diğer bir anlatımla vekilin ücret alacağı, aksine sözleşme veya teamül olmadıkça vekalet konusu işin gereği gibi görülmesinin tamamlanmasıyla muaccellik kazanır. Vekaletin gereği gibi ifasından vekaletin BK. m. 96/f.I anlamında gereği gibi iflasını anlamak gerekir. Yine, vekaletin gereği gibi ifası kavramına yukarıda değinildiği üzere işgörmenin sadakatla ve özenle yapılması girer.

Tüm açıklamaların ışığında ortaya çıkan sonuç şudur: Ağır kusur ve özensizlik nedeni ile davacılar vekalet görevini gereği gibi ifa etmiyerek davanın reddine neden oldukları için ücret sözleşmesine dayanarak davalı mirasçıdan bir ücret talebinde haklı görülemezler.

Mahkemenin hukuki nitelendirmede, delillerin takdirinde hataya düşerek avukatlık ücret sözleşmesinde kararlaştırılan alacaktan davalıya sorumlu tutması sonra da ücrete hükmetmesi usule ve yasaya aykırıdır. O halde davanın reddedilmesi için yerel mahkeme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.4.1992 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************