Mesajı Okuyun
Old 10-02-2006, 16:51   #2
ibrahimbey

 
Varsayılan

Sayın merhaba;

Yazdıklarınızın büyük bölümüne aynen katılıyorum.

Katılmadığım bölümler:

Bizler kadını erkeğe özdeş bir “birey” olarak kabul etmediğimiz ve onlar üzerinde bin yıllardır kurduğumuz yaptırımcı ve güce dayalı “iktidar “ ve “egemenlik” haklarımızdan ( ! ) tamamen vaz geçmediğimiz sürece, korkarım bu sorunlar hep var olacak ve kadınlar salt cinsel taciz olaylarıyla değil, yaşamın her alanında mağdur olmaya devam edeceklerdir.
Modern ülkelerde, (ki Türkiye’nin bölge olarak büyük bir bölümü de buna dahildir”, kadın erkekle eşit bir birey olarak görülmektedir. Bu ülkelerde, kadınlar hiçbir haktan ya da statüden sırf “kadın” olmalarından dolayı mahrum edilmemektedirler.

Şimdi aşağıya uzunca bir şekilde, kişisel TEORİLERİMİ aktarmak istiyorum. Belirtmek isterim ki, bunlar sadece birer TEORİ ‘dir. Bilimsel anlamda, HİÇ BİR İDDİAM DA YOKTUR.

Amacım, KENDİ DÜŞÜNCELERİMİ DİĞER KATILANLARLA PAYLAŞMA VE cevap verecek yazılımcılar sayesinde, DÜŞÜNCELERİMDEKİ YANLIŞLARI GÖRMEKTİR.

BU ANLAMDA, ÇOK YANLIŞ , YA DA TAMAMEN YANLIŞ DÜŞÜNMEKTE OLDUĞUMU İSPATLAYAN, İKNA EDEBİLEN DÜŞÜNCELERİ KAYITSIZ BİR ŞEKİLDE KABUL EDEBİLECEĞİMİ BELİRTMEK İSTERİM.



Şimdi geçelim yazacaklarıma:


Kadınla erkek arasındaki tek fark, cinsiyettir.

Bahsettiğiniz kadına yönelik suçlarda, tacizlerde, erkeği suçlarken, kadını da mazlum gösterirken, bu ikilinin aralarındaki tanrısal muhtaçlığı ve bağı çok iyi incelemek gerekir. “Yaratılıştan” gelen bu bağı, bu bağın özelliklerini incelemeden, bir tarafı mazlum bir tarafı saldırgan ilan etmek haksızlık olacaktır.

KATIKSIZ, SAF HALİYLE CİNSELİK

Doğadaki en temel kanunlardan biri üremedir. Hatta biraz daha ileri gidilip, üremek ve neslin devamını sağlamak, “en kolay ispatlanabilir ve bilinen ve en somut şekildeki hayatın anlamı” bile denebilir.

Bu nihai amacı sağlama anlamında kadınla – erkek arasındaki yaratılıştan kaynaklanan temel ilişki, CİNSELLİKTİR. (Burada çocukla anne, ya da kardeşler arasındaki ilişki itiraz olarak ileri sürülemez, çünkü bunlar cinselliğin sonuçlarıdır. Yani bunlar sonuçtur. Biz temeli inceliyoruz).

Ve bu ilişkide, izlendiği kadarıyla, aktif olan süje erkektir. (elbette doğada bunun istisnaları da olabilir, vardır ama genel olarak ve konumuz insan ise aktif süje erkektir).

Bu üreme, neslin devamı, insanoğlunun devamı faaliyetinde, erkeğe öyle bir zevk kodu yüklenmiştir ki, erkek, bu kodun gereğinin sağlanması anlamında, karşı süje olan kadının peşindedir ve bu tanrısal ve yaşamsal faaliyetini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Belki görüntüde, erkeğin zevkinin tatmini olarak algılanan bu faaliyet, gerçekten “tanrısal ve kutsal bir eylemdir”. Cinsel zevk, adeta bu işin “sosu”dur.

Bu faaliyetin sağlanmasında, yani üremede, yaratılış olarak hiçbir sınır yoktur. Öyle sınır yoktur ki, erkeğin zorla bu eylemi gerçekleştirmesi mümkündür. Kadının bu anlamda, erkekten fizik olarak daha zayıf yaratılması da bu amaca mı hizmet eder bilinmez. Bu iki süjeden biri olan kadının, bu eyleme karşı çıkması ve bunu da başarması, insanlığın sona ermesini sağlayabilir.

Bu anlattıklarım, belki de ilk insanlar için geçerli şeylerdir.


Şimdi gelelim, bugünümüzün GELİŞMİŞ İNSANINA VE GELİŞMİŞ YAŞAMINA:

Gelişmiş insan ya da bugünümüzün insanı, yukarıda anlatılan, çok saf haldeki ve yaratılış olarak sıfır rakımlarındaki bu cinselliğin bir çok yönünü, aklına, vicdanına ve ruhuna aykırı bulur.

Bu anlamda, doğal bir yaşamı red eder. Yaşamı yaşarken, kendisinin geliştirdiği, akıl, fikir, ahlak, vicdan, adalet vs. süzgeçlerini devreye sokar ve normalde yaşayabileceği, isteklerini sınırsızca tatmin edebileceği hallerin bir çoğundan feragat eder, sınırlar.

Cinsellik de bunlardan biridir.

Sağlıklı bir erkek, sürekli olarak cinselliği düşünebilmektedir, hatta düşünmektedir. Bir ilişki yaşasa bile, bir sonraki ilişkisine hazır hale geldiğinde, bunu derhal elde etmeyi düşünür ve şartlar buna elverdiği oranda da gerçekleştirmek için çaba harcar. Eğer bunu gerçekleştiremezse, başka tekniklerle yollarla yatıştırmaya çalışır. Bu çok abartılı gibi gelebilir, ama cinsellikle ilgili sektörlere bakılırsa, bunun böyle olduğu çok kolay anlaşılır. Örneğin porno yayınlar, fuhuş sektörü vs.

Erkeğin, dokunulmamış yaratılış hali ile günümüzdeki “akıl, fikir, vijdan, ahlak, adalet vs. filtreleri” ile filtrelenmiş, kısılmış, sınırlandırılmış hali arasındaki bu “raylar arasındaki büyüklüğünden” çeşitli sektörler istifade eder. Fuhuş sektörü, giyim sektörü, reklam sektörü vs.

Örneğin, bu “makas açısından” yararlanılarak, erkeğin kafasında aslında cinsel çağrışımlar yaptırarak, ilgisini kadına yönelik cinselliği vurgulayıcı giyim ürünleri üretilir.
(en masumane düşünceyle) Kadın zanneder ki , ilgi kişi olarak kendisinedir. Hayır değildir. Erkek, “aklı, fikri, vicdanı vs.” nedeniyle vazgeçtiği “sınırsız cinsel yaşam”dan vazgeçmesinden dolayı, “karşısındaki kişiyle” karışık bir “istek” kargaşasındadır.

Bu yüzden, ilişkiler kaygandır. Yıllardır, bir birlerine dost olarak gören ya da abi kardeş gören iki farklı cinsiyet, garip bir şekilde bu ilişkiyi tersine çevirebilmektedirler.

Görülüyor ki, kadın da, bu “makas açısını” işine geldiğinde pekala kullanır, kullanmaktadır. Erkeğin bu “Yaratılıştan” zaafiyetine kullanır. Onun bu zafiyetini kullanan reklamlarda oynamaktan hiç çekinmez.

ERKEĞE, KENDİSİYLE EŞDEŞ BİR KİŞİ BAKMAK YERİNE, ONA “ERKEK” OLARAK BAKAR VE ONUN BU ZAAFİYETİNE KULLANICI TEMALAR YARATMAYA ÇALIŞIR.

PEKALA, ONA KENDİSİYLE EŞDEŞ KİŞİ OLARAK BAKIP, İNSAN OLARAK GÖRÜP, ONUN BU “ZAAFİYETİNİ” YA DA “YARASINI” KAŞIMAKTAN
KAÇINABİLECEK OLDUĞU HALDE, BUNUN ÜZERİNDE DURMAZ, DÜŞÜNMEZ BİLE.

Tüm bunlar, kadınla erkek arasında hep bir voltaj yaratmaktadır. Bence bu voltajı düşürmekte kadına büyük görev düşmektedir.

KADIN EĞER KENDİNİ ERKEKLE “EŞDEĞER” OLARAK GÖRMEK İSTİYORSA, KARŞIDAKİNE “ERKEK” OLARAK DEĞİL “İNSAN” OLARAK BAKABİLMELİDİR. KADIN BU ANLAMAD BELKİ DE ERKEĞE “YARDIMCI” OLMALIDIR. ÇÜNKÜ ERKEKTEKİ BU CİNSEL ARZULAR, SONRADAN EDİNİLMİŞ İSTEKLER DEĞİLDİR.

GELİŞMİR BİR İNSAN OLARAK ERKEK, BU SINIRSIZ ARZULARINI “AKLIYLA, FİKRİYLE, VİJDANIYLA VS.” FİLTRELEMELİDİR.

KADIN DA BUNA DESTEK VERMELİDİR.

ERKEK, “FİKİR, AHLAK, VİJDAN, KÜLTÜR VS.” AÇILARINDAN GELİŞTİKÇE; DOĞAL YAŞAMDAN GELEN HOYRATLIĞINI, GÜCÜNÜ VS. SINIRLADIKÇA, FİLTRELENDİRDİKÇE, SÖZ KONUSU SORUNLAR, KADINA YÖNELİK SALDIRILAR AZALACAK, YOK OLACAKTIR.