Mesajı Okuyun
Old 16-10-2010, 19:05   #3
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan 2.

Yargıtay 1.Hukuk Dairesi

Esas No: 2008/6100 Karar No: 2008/8049 Karar Tarihi: 26.06.2008

Dava: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, eski 1163 parselin tapulama mahkemesi kararı ile mezarlık yeri olarak tespit dışı bırakıldığını, fiilen mezarlık olarak kullanılmadığını, 2644 sayılı Yasa, 3402 sayılı Yasa'nın 16/a maddesi, 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince belediye adına tescilinin gerekeceğini ileri sürerek adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, yasa gereği dava konusu yerin Büyükşehir Belediyesi adına tescili gerektiğinden, davacı belediyenin davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

Karar: Dava, mezarlık olarak kadastro dışı bırakılan yerin tescili isteğine ilişkindir. Mahkemece, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun 7/1-s maddesi hükmü gereğince dava açma yetkisinin Büyükşehir Belediyesine ait olduğundan bahisle davacı B... Belediye Başkanlığı'nın davada aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, kurulmuş ilçe belediyelerinin 5393 sayılı Belediye Yasası hükümleri gereğince (5393/3-a m.) idari ve mali özerkliği bulunan hükmi şahsiyete sahip kamu tüzel kişisi oldukları, keza 5216 sayılı Yasa hükümleri uyarınca kurulan Büyükşehir Belediyesinin ise, en az üç ilçe veya ilk kademe belediyesini kapsayan, bu belediyeler arasında koordinasyonu sağlayan, kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları yerine getiren, yetkileri kullanan idari ve mali özerkliğe sahip ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, yine hükmi şahsiyeti bulunan kamu tüzel kişisi olduğu tartışmasızdır. (5216 sayılı Yasa'nın 3/a maddesi)

Somut olayda, davacı B... Belediyesi sınırları içinde bulunan ve mezarlık niteliğindeki kadastro harici bırakılan çekişmeli yerin eldeki dava ile adına tescilini istemiştir.

Gerçekten de, çekişmeli yerin davacı belediyenin idari sınırları içinde bulunduğu ve mezarlık niteliğini taşıdığı dosya kapsamı ile sabittir. Esasen bu husus tarafların kabulündedir.

Hemen belirtilmelidir ki, 5393 sayılı Yasa'nın 79. maddesinde diğer kanunlarla getirilen hükümler saklı kalmak üzere mezarlıkların belediyenin tasarrufunda bulunduğuna değinilmiş, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun 7/s maddesinde yer alan <mezarlık alanlarını tespit etmek, mezarlıklar tesis etmek, işletmek, işlettirmek, defin ile ilgili hizmetleri yürütmek> şeklindeki düzenleme ile de mezarlıkların tasarruf, idare ve nezaretinin Büyükşehir Belediyesine ait olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre her iki hükümde de mezarlıkların mülkiyetinin kime ve hangi belediyeye ait olacağı konusunda bir düzenlemeye yer verilmemiş, sadece tasarrufunun şekli, niteliği ve kimin görevinde kaldığı ile sorumlusunun hangi merci olduğunun hükme bağlandığı görülmektedir.

Oysa, gerek 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın hizmet mallarını belirleyen 16/A maddesi ve gerekse Mezarlıkların Korunması Hakkındaki 3998 sayılı Yasa'nın 1. maddesi hükmü gereğince mezarlıkların mülkiyetinin sınırları içinde bulunduğu tüzel kişiliğe ait olacağı öngörülmüştür. Tüzel kişiden kastın ise köy (2644 sayılı Yasa'nın 24. maddesi) veya belediye olduğunda kuşku yoktur. Diğer yandan; 5216 sayılı Yasa ve diğer değinilen yasal düzenlemeler çerçevesinde eldeki davadaki istek (tescil) gözetildiğinde, mezarlık niteliğindeki taşınmazın mülkiyetinin taşınmazın içinde bulunduğu belediyeye ait olacağı, esasen mülkiyetle ilgili yasal düzenlemelerde kastedilen belediyenin de bu belediye olduğu tartışmasızdır.

O halde, davacı belediyenin davada aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı söylenemez ve kabul edilemez.

Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanarak gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, taşınmazın 3194 sayılı İmar Yasası hükümleri gereğince vasfının değişip değişmediğinin saptanması ve bu konuda gerekli irdeleme ve değerlendirmenin yapılması ve böylece soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir.

Sonuç: Kabulüyle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.06.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kolay gelsin,