Mesajı Okuyun
Old 23-10-2008, 17:02   #81
Tiocfaidh

 
Varsayılan

Doğu Anadolu'nun ücra ilçelerinden birinde, askerlik şubesi başkanı olarak geçirmekte olduğum askerlik safahatımın başından beri -halkla iç içe olduğumdan olsa gerek- türlü garipliklerle karşılaştım. Başlık parası mefhumunun hala yürürlükte olması, töre gerçeği, namus kavramının afakiliği ve göreceliliği, aile planlamasının 'haramdır' denilerek uygulanmaması ve benzeri insana "ağlasam mı gülsem mi" dedirten vak'alar.

Yalnız garabetlikler listesinde başa oynayan, ya da mensup olduğum meslek itibariyle benim en çok ilgimi çeken, olay avukat bulunmayan ilçede adliyeden emekli bir zabıt katibinin dava takipçiliği yoluyla geçen yıl 1 trilyona yakın bir geliri matrah olarak vergi dairesine beyan etmiş olmasıydı. Sonradan öğrendim ki 5233 sayılı yasa hükmünce terör mağduru olan vatandaşlar adına iadareye vekaleten yapılan 'resmi' başvurular gereği tüm gelir olduğu gibi yansımış vergi levhasına. Sonuç itibariyle kayıtlı avukat bulunmaması nedeniyle HUMK tarafından cevaz verilen bir durum, yadırgıyor değilim. Lakin hayatını avukatlık mesleğine vermiş bir çok kişinin tüm meslek hayatı boyunca kazanamayacağı böylesi büyük bir meblağı sadece bir yılda kazanabilen bu kişinin yeterlilik durumunu kendimce tartışmama engel değil aşağıda bahsedeceğim olay;

Aktif olarak görev almasam da ilçede bulunan tek avukat olmamdan dolayı, bulunduğum ilçenin yerlilerinden olan, aynı zamanda ilçede görev yapan bir devlet memurunun tarafımdan yardım istemesi üzerine ortaya çıkan bir olay bu. Kısaca özetlemem gerekirse elektrik idaresi şahsın tapulu arazisi üzerinden yüksek gerilim hatları geçiriyor, bu esnada arazi üzerinden bulunan ve oldukça kaliteli hasat veren ceviz ağaçlarından zarar gören, verimliliği düşen ve hatta tamamen kuruyanlar oluyor, bu durumdan zarar gören vatandaş da haklı olarak zararının karşılanması için idareye dava açmak suretiyle başvuruyor. Buraya kadar herşey normal, ancak davayı alan kişi yukarıda bahsi geçen ünlü trilyonluk dava takipçisi. Davacı asil ile aralarında geçen görüşmenin ardından kendince yaptığı bir hesaplama neticesinde "sana 40 milyar kazandırırım" vaadinde bulunuyor, bunun üzerine vatandaş da düşünmeden takipçi adına vekalet çıkarıyor. Sonuç olarak aradan iki yıldan fazla bir zaman geçiyor, ve önce yerel mahkeme, ardından da Yargıtay aşamasından geçen dava sonucuna göre onlarca ağacı telef olan vatandaş devlete borçlu olduğunu öğrenerek olması gerekenin 3 katı şiddette atan kalp ritmiyle koşarak yanıma geliyor ve soruyor, "başghanım nedir bu?"

Daha sonra dava dilekçesini elime aldığımda "netice-i talep" kısmında gözüme çarpıyor olayın sırrı, dava direkt olarak 30 milyarlı maddi, 20 milyarlık da manevi tazminat talebiyle açılmış. Lehine hükmedilen tazminat ise 1,240 YTL(karşı tarafa ödenecek vekalet ücretini mahsup ederseniz gerçekten borçlu çıkıyor davacı). Adamı sakinleştirmeye çalışırken dilim döndüğünce 'ıslah' müessesesinden bahsediyorum, tabiri caizse 'bodozlama' açılan maddi tazminat davasında bu tür bir sonucun çıkmasının normal bir durum olduğundan vs.. Benden bir çözüm bulmamı umut ederek yanıma koşan adam daha da fenalaşıyor, kolonya döküyorum eline yüzüne ama nafile, adam bayıldı bile.

Sonradan dava dosyasını incelerken görüyorum ki müvekkil lehine sunulması gereken hiç bir talepte bulunulmamış, inanın zararın boyutunu belirleyecek bilirkişi dahi talep edilmemiş. Mahkemenin re'sen görevlendirdiği bilirkişi heyetinin gerçeklerle bağdaşmayan raporuna itiraz edilmemiş, karşı tarafta bulunan idare avukatı da meydanı boş bulunca bunu gayet iyi değerlendirmiş ve özetlediğim sonuç ortaya çıkmış.

Yanlış anlaşılmasını istemem, hiç kimseyi hor veya hakir görüyor, kimsenin emeğini küçümsüyor değilim. Ancak ülkenin gözlerden uzak kalan kesiminde bu başlık altında dile getirilenlerden çok daha fazla etkinliği var hukukçu olmayan kişilerin. Kazançları trilyonları bulabilmekle beraber vatandaşa verilen sağlıklı bir hukuk hizmetinden bahsetmek de mümkün değil.

Uzattığımın farkındayım ancak paylaşmak istedim ders niteliğindeki bu anıyı.

Saygılarımla