Mesajı Okuyun
Old 16-05-2007, 11:34   #3
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/12933
K. 2005/917
T. 27.1.2005
• EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE HİSSE SENEDİ TAHVİL VE HAZİNE BONOSU ALINMASI ( Mal Ayrılığı Rejiminin Cari Olduğu Evlilik Devam Ederken Katkı Payı İçin Dava Açılamayacağına İlişkin Bir Hüküm Olmadığı )
• KATKI PAYI DAVASI ( Evlilik Birliğinin Devamı Sırasında Davacı Kendi Katkılarıyla Davalının Üzerine Hisse Senedi Devlet Tahvili Ve Hazine Bonosu Alması - 1/2 Pay Sahibi Olduğunu İleri Sürerek Fazlaya Davalıdan Tahsili Talebi )
• MAL AYRILIĞI REJİMİ ( Cari Olduğu Evlilik Devam Ederken Katkı Payı İçin Dava Açılamayacağına İlişkin Bir Hüküm Olmadığı )
• ALACAK DAVASI ( Evlilik Devam Ederken Davalı Üzerinde Alınan Hisse Senedi Devlet Tahvili Ve Hazine Bonosu Katkı Payının Tahsili Davası - Davacı Kadının Dava Konusu Ettiği Katkının Oranının Tespiti Gereği )
743/m.170
ÖZET : Davacı, evlilik birliğinin devamı sırasında kendi katkılarıyla davalının üzerine hisse senedi, devlet tahvili ve hazine bonosu aldığını, bu birikimlerde 1/2 pay sahibi olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 1.000.000.000 TL.nin davalıdan tahsilini istemiştir.

Mal ayrılığı rejiminin cari olduğu evlilik devam ederken katkı payı için dava açılamayacağına ilişkin bir hüküm yoktur. Hal böyle olunca, mahkemece tarafların tüm delilleri toplanarak davacı kadının dava konusu ettiği hisse senedi, devlet tahvili ve hazine bonosu alımında yaptığı katkı oranını tesbit etmek, katkı oranı kadar taleple bağlı kalınarak tazminata hükmetmekten ibarettir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı ile 24.7.1976 yılında evlendiklerini, 2000 yılına kadar devam eden evlilikleri sırasında ev kadını olmasına rağmen öğretmen olan davalı eşini katkılarıyla servet sahibi yaptığını, davalının kendisi ve kızını dövmesi nedeniyle 2000 yılı başlarında müşterek haneyi terk ettiğini, evlilikleri süresince ortaklaşa edindikleri hisse senedi, devlet tahvili, hazine bonosu birikimlerinin davalıda kaldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 1.000.000.000 TL.nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasını istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, evlilik birliğinin devamı sırasında kendi katkılarıyla davalının üzerine hisse senedi, devlet tahvili ve hazine bonosu almadığını, bu birikimlerde ½ pay sahibi olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 1.000.000.000 TL.nin davalıdan tahsilini istemiştir. Tarafların 24.7.1976 yılında evlendikleri ve 2000 yılına kadar bu evlilik birliğini devam ettirdikleri uyuşmazlık konusu değildir. Davalı yanca, terk nedeniyle 3.9.2002 tarihinde açılan boşanma davası 7.10.2003 tarihinde reddedilmiş ve karar Yargıtay 2.Hukuk Dairesince onanarak 24.2.2004 tarihinde kesinleşmiştir.

Mahkemece boşanma kararı olmaksızın mal rejiminin tasfiyesine gidilemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Tarafların evlilikleri 24.7.1976 yılında olup, eski mal rejimine tabiidirler. 743 sayılı Türk Medeni Kanunun 170. maddesi "Karı koca evlenme mukavelenamesi ile kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmedikleri taktirde veya kabul edipte, kanunda gösterilen sebeplerden birinin hudusü halinde. Aralarında mal ayrılığı cereyan eder" hükmünü getirmiştir. Davacı ve davalı eş arasında mal ayrılığı rejiminin cari olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Evlilik devam ederken katkı payı için dava açılamayacağına ilişkin bir hüküm yoktur. Hal böyle olunca, mahkemece tarafların tüm delilleri toplanarak davacı kadının dava konusu ettiği hisse senedi, devlet tahvili ve hazine bonosu alımında yaptığı katkı oranını tesbit etmek, katkı oranı kadar taleple bağlı kalınarak tazminata hükmetmekten ibarettir. Diğer yandan davalı kocanın iade borcu, iade anındaki duruma göre belirleneceğinden, yeni medeni kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra edinilen hisse senedi vs. var ise bunların da yeni medeni kanunun ilgili hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmesi gerekir.

Mahkemece, aksi yazılı düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.1.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

yarx