Mesajı Okuyun
Old 03-11-2008, 17:15   #8
Bahadır Turan DURMAZ

 
Varsayılan

Polemiğe girmeye gerek yok ancak laf atıldığı için cevap verme ihtiyacı duyuyorum. Burada meslektaşlarımızı yanıltma iradem olmadığı gibi yanıltıcı bilgi de vermediğim kanaatindeyim. Her yıl yüzlerce işçi çıkaran bir belediyenin vekilliğini yapıyorum ve geçmiş yıllar dahil olmak üzere belediye aleyhine açılan yüzlerce davayıı takip ediyorum. Bu konuda 'kesin bilgim' olmadığı kanaatine nasıl ulaşıldı onu da bilemiyorum. Ancak ibraname ile ilgili Yargıtay'ın önceki yıllardaki görüşü karışık idi. 2006 yılında sonra Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararlarla ibraname konusu açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre tespitler;
1 - İbraname de miktar belirtilmemiş olması ibranameyi geçersiz kılmaz
2 - Miktar belirtilen ibranameler makbuz hükmündedir ve bakiye alacak varsa bu alacak istenebilir
3 - İbranamenin geçerli olmadığı (imza inkarı,baskı altında alınması,boş belgenin doldurulması) ispat edilirse ibranameye itibar edilmez.

Üçüncü tespitte belirtilen hususun tanık ile ispatı mümkün olmaktadır. Bu tanıklar ise ilk cevabımda ifade ettiğim '3 tanıktır'. İlk cevabımda kesin bir yargıya varmamakla birlikte işçi tanıklarının her zaman işçinin lehine karar verilmesini sağlayabileceğini, aslında eleştirel bir yaklaşımla ifade etmeye çalıştım.

Bunun dışında dava haklarından feragati içeren bir sözleşmenin, dilekçenin hukuken geçerli olmadığını ifade etmeye gerek dahi duymuyorum.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

E. 2006/9-192 K. 2006/156 T. 12.4.2006

DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3.İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 14.12.2004 gün ve 2004/1024-1048 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi'nin 3.10.2005 gün ve 2090-32009 sayılı ilamıyla;

( ... Davacı verdiği ibraname ile fazla mesai ücreti, hafta ve genel tatil ücreti alacaklarını ayrı ayrı zikrederek tamamen aldığını ifade etmiştir. Bu durumda sözü edilen ibranameye itibar edilerek dava konusu edilen isteklerin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru değildir.

Miktar içermemesi başlı başına ibranamenin geçersizliği sonucunu doğurmaz. Fesihten sonra düzenlenen ve davacının imzasını taşıyan ibranamede, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücretlerinin tam olarak ödendiği başkaca alacağın kalmadığı belirtildiğine göre, anılan ibranameye değer vermek gerekir. Dairemizin, Hukuk Genel kurulunca da benimsenen kararlılık kazanmış olan uygulaması bu doğrultudadır. Bu durumda davacı taleplerinin ibraname dikkate alınarak reddine karar verilmelidir. Mahkemece davanın kabulü yoluna gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davacı, davalıya ait Etibank Cebeci Şubesinde 8.2.2002 tarihine kadar gişe yetkilisi olarak görev yaptığını, işin niteliği gereği fazla çalışma yaptığını, hafta tatili ve Ulusal bayram günlerinde ve genel tatil günlerinde de çalışması nedeniyle ödenmesi gereken; ancak, ödenmeyen alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı işveren davaya cevabında, davacının imzasını taşıyan ibranameye dayanarak davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, yukarıda açıklanan nedenlerle Özel Dairece bozulmuş, mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Davalı, ibranameye dayanarak savunmada bulunmuş ise de; davacı işten 18.1.2002 tarihinde ayrılmasına rağmen, 22.1.2002 tarihli dilekçeyle kıdem, ihbar ve bakiye izin ücreti alacağının yatırılmasını işverenden istemiş, böylelikle anılan alacaklarını alabilmek için ibranameyi imzalamak zorunda bırakılmıştır. Öte yandan işveren bankanın fazla mesai yapılacağına ilişkin 18.11.1998, 25.11.1998, 31.12.1998 tarihli genelgeleri yayınlamış, Valilikten mesai saatleri dışında fazla mesai yapılacağı için, gerekli önlemlerin alınması amacıyla izin istemiştir.

Bu durumda, ibranameyle, dava konusu edilen alacakların davacı tarafından tamamen alındığının belirlendiği, bu nedenle davanın reddi gerektiğine ilişkin bozma ilamındaki gerekçe, yerinde değildir. Yerel mahkemenin direnme kararı, usul ve yasaya uygundur.

Ne varki, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı yerel mahkemenin direnmesi yerinde ise de esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 12.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/9-82 K. 2006/118 T. 29.3.2006

DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Ankara Dördüncü İş Mahkemesi )nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 01.03.2005 gün ve 2003/1242-2005/95 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesinin 04.10.2005 gün ve 2005/12538-32322 sayılı ilamı ile,

( ...1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm temyiz itirazları ile davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı işçi, davalıya ait işyerinde haber müdürü olarak 5953 sayılı Yasaya tabi gazeteci sıfatıyla çalışmıştır. İş sözleşmesinin feshinden sonraki bir tarihte imzalanan ibranamede, fazla çalışma ile bayram genel tatil ücretlerinin ödendiği, izin hakkının da bulunmadığı ifade edilmiştir. Davacının konumu itibarıyla sözkonusu ibraname içeriğini bilebilecek durumda olduğu ve anılan ibraname ile bağlı bulunduğunun kabulü gerekir. Böyle olunca davacının fazla çalışma ile bayram ve genel tatili ücretlerine hak kazanması mümkün değildir. Anılan isteklerin günlük yüzde beş fazlası yönünden talebin de reddi gerekir. İbraname izin hakkı yönünden de yazılı belge niteliğinde olduğundan anılan isteğin de reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, bir kısım işçilik hak ve alacakları ile Basın İş Kanunu hükümleri uyarınca günlük %5 fazlası ile ödeme istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece; fark kıdem tazminatı, fazla mesai alacağı, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücreti, yıllık ücretli izin alacağı ile fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücretinin süresinde ödenmemesi nedeniyle 5953 sayılı Basın İş Kanunu'ndan kaynaklanan %5 fazlalık alacağının tahsiline, ihbar tazminatı ile ilgili talebinin ve davalı-karşı davacının açmış olduğu karşı davasının reddine karar verilmiştir.

1- İbra sözleşmesi, iş hukukunda geniş bir uygulama alanına sahip olmasına, işçinin iş sözleşmesinden doğan tazminat ve diğer işçilik haklarının sona erdirmesine ve İsviçre Borçlar Kanunu'nun 115. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına karşın, Türk Borçlar Kanunu'nda yer almamış, İş Kanunlarında da bir düzenleme öngörülmemiştir.

İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldırır. Tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmı sona erer. Bunun sonunda borçlu da borcundan kısmen ya da tamamen kurtulur. ( Fikret Eren. Borçlar Hukuku 8. Baskı, s. 1222/1223 ).

İbraname yanında ödeme belgelerinin de bulunması durumunda, ödeme belgelerinde yazılı alacak kalemleri yönünden ibraname makbuz hükmünde sayılarak, bakiye miktarın istenebileceği kabul edilmeli, miktar içermeyen ve hakların tamamen ödendiğine, hiçbir alacağın bulunmadığına ilişkin kalemler yönünden ise ibra belgesi geçerli sayılmalıdır.

Dosyada bulunan ödeme belgesinden, miktarları belirtilerek kıdem tazminatı ve izin ücreti ödemesinde bulunulduğu görülmektedir. Anılan bu iki kalem alacak yönünden düzenlenen ibranamenin makbuz hükmünde bulunması karşısında, bakiye alacağın istenebileceği kabul edilmelidir.

Belirtilen nedenlerle, ibranamenin, izin ücreti yönünden hakkı ortadan kaldırmadığı yönündeki yerel mahkemenin direnme kararı isabetlidir.

2- Altındaki imzası kabul edilen, zor ve hile ile alındığı kanıtlanamayan ibranamede davacı, ""işten çıkış tarihine kadar doğmuş ve işlenmiş cümle kıdem tazminatı, fazla mesai, hafta tatili, bayram tatili, yıllık ücretli izin haklarını tamamen almış bulunduğunu"" bildirmektedir. İbraname ile davacı, ödeme belgesi bulunmayan ( kıdem tazminatı ve izin ücreti dışındaki ) alacak kalemleri yönünden davalıyı tam anlamıyla ibra etmiş ve herhangi bir alacağı bulunmadığını ihtirazı kayıt öne sürmeden açıklamış ve imzalamıştır.

Kaldı ki, taraflar arasında imzalanmış olan hizmet sözleşmesinin 3/b maddesinde; ""Her ay imzalanacak aylık istihkak bordrosuna hiçbir kaydi ihtirazı dermeyan etmeksizin imza atılmış olması o ay bordroda yazılı miktarda fazla ücret alacak ve fazla mesai yapılmadığının kabulü anlamına gelecektir"" hükmü yer almakta olup, somut uyuşmazlıkta ibranamenin çelişkili bulunduğundan da söz edilemez.

Anılan nedenlerle, ibranameye itibar edilerek fazla çalışma ve bayram, genel tatil ücretleri ile anılan isteklerin günlük yüzde beş fazlası yönünden ödeme isteklerinin reddine karar vermek gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Belirtilen bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : 1- ( 1 ) numaralı bentte belirtilen nedenlerden dolayı davalı vekilinin ücretli izin alacağına ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının buna ilişkin bölümünün ( ONANMASINA ),

2- ( 2 ) numaralı bentte belirtilen nedenlerden dolayı davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının HUMK'nın 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde bakiye iade harcının geri verilmesine, 29.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.