Mesajı Okuyun
Old 23-01-2008, 16:44   #2
Gaspıralı

 
Varsayılan

2886 sayılı Devlet ihale Kanununa göre belediyeler tarafından yapılacak kiralamalar bu Kanun hükümlerine tabidir.

Yargıtay ve Danıştay kararlarına göre de 2886 sayılı Kanun kapsamında yapılan kiraya verme işlemi 2886 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak yapılmalıdır, bu işlemlerde 6570 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına olanak yoktur.

Bu nedenle müvekkilinizin belediyeye karşı yapabileceği herhangi bir şey olmadığı kanaatindeyim.

Tam olarak sizin olaya uymasa da benzer bir olay sonucu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen bir kararı aşağıya koyuyorum.

İyi çalışmalar.

DANIŞTAY
İdari Dava Daireleri Genel Kurulu
Esas No: 1992/561
Karar No: 1994/211
ÖZETİ: Mahkeme kararı ile Hazineye intikal eden ve böylece devletin özel mülkiyetine geçen taşınmazı daha önce kiralayan davacının kayyım ile yapmış olduğu sözleşmenin davalı idarenin kendi ihtiyacı nedeniyle yenilenmeyeceğini bildirmiş olması ve davacının da sözleşmenin bitim tarihi itibariyle artık fuzuli şagil durumuna düşmüş olması nedeniyle uyuşmazlık konusu taşınmazın tahliyesinin istenmesinde mevzuata aykırı bir yön bulunmadığı hk.
Temyiz Eden (Davalı) : Maliye ve Gümrük Bakanlığı
Karşı Taraf (Davacı) : ..........
Vekili : Av. ...........
İstemin Özeti : Davacının mahkeme kararıyla hazineye devredilen taşınmaz maldan 2886 sayılı Kanunun 75 inci maddesi uyarınca tahliyesine ilişkin 19.7.1988 günlü ve 26997 sayılı İstanbul Defterdarlığı Milli Emlak Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılan dava sonucunda İstanbul 2. İdare Mahkemesince verilen ve Danıştay Onuncu Dairesinin bozma kararına uymayarak, mahkemenin iptal kararında ısrarına ilişkin bulunan 5.3.1992 günlü E:1992/27, K:1992/308 sayılı kararını, davalı Maliye ve Gümrük Bakanlığı temyiz etmekte ve verilen kararın usul ve hukuka aykırı olduğu iddiasıyla bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : Nalan Terzi
Danıştay Savcısı M.İlhan Dinç’in Düşüncesi: Mahkeme kararı ile hazineye intikal eden ve böylece devletin özel mülkiyetine geçen taşınmazı daha önce kiralayan, ancak kira akdinin bitimine rağmen anılan taşınmazı tahliye etmeyen davacının mezkur taşınmazdan, 2886 sayılı Yasanın 75 nci maddesine göre tahliyesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı dava sonucunda verilen ve dava konusu işlemin iptaline ilişkin bulunan İstanbul 2. İdare Mahkemesi kararının temyizi üzerine Danıştay Onuncu Dairesince ittihaz olunan bozma kararına uymamak suretiyle ilk kararında ısrarla dava konusu işlemi iptal eden İstanbul 2. İdare Mahkemesi kararı temyiz olunmakla dosya incelendi.
İdarece tahliyesi istenen taşınmazın; Devletin özel mülkiyetine geçmeden önce, davacıya kayyım tarafından kiralandığı, bilahare Devletin özel mülkiyetine geçen taşınmazın kira akdinin yenilenmediği, davacının kira akdine istinaden taşınmazı tasarrufunda bulundurduğu anlaşılmakta ise de, hazinenin özel mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların tarzı idaresi 1.1.1984 tarihinde yürürlüğe giren 2886 sayılı Yasaya tabi olup, anılan Yasa’nın 75 nci ve bu yasaya göre çıkarılan yönetmeliğin 77. maddesinde, hazinenin, taşınmazları kiraya vermesine ilişkin sözleşmenin, kira süresinin bitimi ile sona ereceği ve idarenin o sözleşme ile bağlı kalmayacağı hükme bağlandığından ve anılan maddelerde; kira sözleşmesinin hazine tarafından veya taşınmazın hazine adına tescilinden önce üçüncü şahıs tarafından yapılmış olması konusunda bir ayrıma yer verilmediğinden, Danıştay Onuncu Dairesinin 1987/1965 sayılı kararında da belirtildiği gibi, 2886 sayılı Yasanın 75 nci maddesinin tahliye konusunda idareye sarih ve kesin bir yetki tanındığını kabul etmek gerekmektedir.
Öte yandan 2886 sayılı Yasanın 94 ncü maddesi; diğer kanunların bu kanuna uymayan hükümlerini yürürlükten kaldırdığına göre, idare mahkemesi kararında belirlenenin aksine; 6570 sayılı Yasanın kiralama ve tahliyeye ilişkin ve 2886 sayılı yasaya göre yapılan kira sözleşmesinin geçerli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu itibarla, 2886 sayılı Yasanın verdiği yetkiye dayanarak ve taşınmazın kamu idaresince kullanılacak olması da nazara alınarak, davacının anılan taşınmazdan tahliyesine ilişkin kararda, mevzuata ve hizmet gereklerine aykırı bir yön görülememiştir. Hal böyle olunca anılan işlemin iptali talebiyle açılan davanın reddi gerekirken, dava konusu işlemin iptaline ilişkin yerel idare mahkemesinin ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ve yerel mahkemenin ısrarına ilişkin kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca gereği düşünüldü;
Davacının mahkeme karıyla hazineye devredilen taşınmaz maldan 2886 sayılı Kanunun 75 inci maddesi uyarınca tahliyesine ilişkin 19.7.1988 günlü ve 26997 sayılı İstanbul Defterdarlığı Milli Emlak Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılan dava sonucunda İstanbul 2. İdare mahkemesince verilen ve Danıştay Onuncu Dairesinin bozma kararına uymayarak, mahkemenin, iptal kararında ısrarına ilişkin bulunan 5.3.1992 günlü E:1992/27, K:1992/308 sayılı kararını, davalı Maliye ve Gümrük Bakanlığı temyiz etmekte ve verilen kararın usul ve aykırı olduğu iddiasıyla bozulmasını istemektedir.
İstanbul 2. İdare mahkemesinin, 2886 sayılı Kanunun 75 inci maddesi kapsamına giren kira sözleşmesinin söz konusu kanun hükümlerine göre yapılmış kira sözleşmesi olduğu, 2886 sayılı Kanun hükümlerinden herhangi birinin kaldırıldığına ilişkin bir hükme yer verilmediğine ve özel bir düzenleme getirilmediğine göre, mülkiyeti sonradan Hazineye intikal etmiş ve intikal tarihinden daha önceki tasarrufa yetkili kişi tarafından Özel Hukuk hükümlerine göre kiraya verilmiş olan bir taşınmaz malın yine 6570 sayılı Kanunda öngörülen usule göre tahliyesinin mümkün olabileceği, dava konusu olayda da ortada 2886 sayılı Kanuna göre yapılmış bir kira sözleşmesi bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolundaki 31.10.1989 günlü, E:1988/955, K:1989/1259 sayılı kararı, davalı idarenin temyiz istemi üzerine Danıştay Onuncu Dairesince, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75 inci maddesinin 4 üncü fıkrasında devletin özel mülkiyetinde ve hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların işgali halinde, idarenin talebi üzerine bulunduğu yer mülkiye amirince onbeş gün içinde tahliye ettirilerek, idareye teslim edileceği hükmünün yer aldığı, dosyanın incelenmesinden, söz konusu taşınmazın 1.4.1987 tarihinde davacıya kiralandığı, İstanbul 3. Sulh Hukuk Hakimliğinin 16.6.1987 kararı uyarınca Hazineye devredilerek tapuda Hazine adına tescil edildiğinin anlaşıldığı, kira sözleşmesinin bitim tarihi itibariyle fuzuli şagil durumunda olan davacının tahliye edileceğine ilişkin işlemde 2886 sayılı Kanunun 75 inci maddesine aykırılık bulunmadığı, öte yandan olayda taşınmazın hazineye devrinden önce yapılan kira sözleşmesinin 6570 sayılı kanuna göre yapılmış olmasının, kira sözleşmesinin bittiğinin adli yargıda açılacak dava sonucunda verilecek kararla saptanmasını gerektirdiği yolundaki gerekçeyi 2886 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin idareye vermiş olduğu sarih ve kesin yetki karşısında kabule olanak bulunmadığı gerekçesiyle 16.10.1991 günlü, E:1990/1270, K:1991/2906 sayılı kararla bozulmuştur.
İstanbul 2.İdare Mahkemesi ise, 2886 sayılı Kanunun 75 inci madde hükmünün kapsamına giren kira sözleşmesinin 2886 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde belirlendiği üzere, bu kanun hükümlerine göre yapılmış kira sözleşmesi olduğu, bunun da tabi olduğu hükümler ve biçiminin, Devlete ait taşınmaz mal, Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliğinde ayrıntılı olarak düzenlendiği saptamasını yaptıktan sonra 2886 sayılı Yasada 6570 sayılı Yasa hükümlerinden herhangi birinin kaldırıldığına ilişkin herhangi bir hüküm yer almadığına 6570 sayılı Yasa hükümlerine tabi kiralamalara dair özel düzenleme getirilmediğine göre, mülkiyeti sonradan Hazineye intikal etmiş ve intikal tarihinde daha önceki tasarrufa yetkili kişi tarafından özel hukuk hükümlerine göre kiraya verilmiş olan bir taşınmaz malın, yine 6570 sayılı Yasada öngörülen prosedüre izlemek suretiyle tahliyesinin mümkün olabileceği, aksi bir uygulamanın yürürlükteki bir yasa himayesinde olan bir hukuki akdin sonuçlarının yasal bir düzenleme olmaksızın ortadan kaldırılması anlamına geleceği, bunun sonucunda da kiraladığı bir taşınmazın ileride Hazineye devredilmesi üzerine çok kısa bir sürede tahliye zorunluluğuna tabi olacağından bihaber olan kişilerin mutazarrır duruma düşmelerinin de genel hukuk ilkelerine uygun düşmeyeceğinin aşikar olduğu, dava konusu olayda ise Hazineye intikal etmeden önce Mahkemece tayin edilen kayyım tarafından 1.4.1981 tarihinde davacıya kiralanan taşınmazın İstanbul 3.Sulh Hukuk Hakimliğinin 16.6.1987 günlü kararıyla Hazineye devredilmesinden sonra ortada 2886 sayılı Yasa uyarınca yapılmış herhangi bir kira sözleşmesi mevcut olmadığı halde 2886 sayılı Yasanın 75 inci maddesi uyarınca tahliyesinin istendiğinin anlaşıldığı ve belirtilen nedenlerle dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, Danıştay Onuncu Dairesinin bozma kararına uymayarak, 5.3.1992 günlü, E:1992/27, K:1992/308 sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline ilişkin ilk kararında ısrar etmiştir.
Temyize konu kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu taşınmazın Hazineye intikal etmeden önce 1.4.1981 tarihli ve kira süresi bir yıl olan sözleşme ile davacıya kiraya verildiği, 6570 sayılı Kanun Hükümlerine göre yapılan bu sözleşmenin kira süresinin sonunda feshedilmeyerek uzadığı; bundan sonra dava konusu işlemde ve idarenin savunmasında belirtildiği üzere, tereke davası sürerken mahkemece tayin edilen kayyım tarafından davacı ile yeniden 1.4.1987 tarihli sözleşmenin imzalandığı ve Danıştay Onuncu Dairesi kararında da sözleşme olarak 1.4.1987 tarihli bu sözleşmenin göz önünde bulundurulduğu; daha sonra söz konusu taşınmazın, İstanbul 3. Sulh Hukuk Hakimliğinin 16.6.1987 tarihli kararı ile Hazineye devredildiği ve 8.7.1988 tarihinde tapuda Hazine adına tescil edildiği; tescilden sonra idarece, 19.7.1988 günlü 26997 sayılı işlemle taşınmazın idarenin ihtiyacında kullanılacağı ve 1.4.1987 tarihinde yapılmış olan sözleşmenin yenilenmeyeceği belirtilerek, davacının taşınmazı tahliye etmesinin istendiği ve davanın da bu işleme karşı açıldığı anlaşılmaktadır.
2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75 inci maddesinin 3 üncü fıkrası, kira sözleşmesinin bitim tarihinden itibaren kiralanan şeyin elde tutulmasını işgal olarak nitelendirmekte, 4 üncü fıkrasında da devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufunda bulunan taşınmaz malların, idare tarafından nasıl tahliye ettirileceğini özel olarak düzenlemektedir.
Bu hüküm uyarınca, idarenin kendi adına kayıtlı bulunan taşınmazı, taşınmazı kullanan kişinin fuzuli şagil durumunda olması halinde maddede öngörülen usul içerisinde tahliye ettirebileceğinde de kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu taşınmazın, Hazineye intikal etmeden önce mahkemece tayin edilen kayyım tarafından 1.4.1987 tarihinden itibaren 1 yıllık süre ile davacıya kiraya verildiği kira sözleşmesinin normal bitim tarihinin 1.4.1988 olduğu, bu aşamada taşınmaz henüz Hazine adına tapuya tescil edilmediğinden ve idare tarafından da davacıya herhangi bir bildirimde bulunulmadığından, kira sözleşmesinin kendiliğinden 1.4.1989 tarihine kadar bir yıl daha uzadığı ve sözleşmenin 6570 sayılı Kanuna göre yapılmış olmasının davacıya ancak sözleşme süreleri ile ilgili olarak bu hakkı verdiği anlaşıldığından; idare mahkemesi kararında yer alan kira sözleşmesinin bittiğinin adli yargıda açılacak dava sonucunda verilecek kararla saptanması ve tahliyenin 6570 sayılı Kanunda öngörülen prosedür uygulanarak sağlanması gerektiği yolundaki iptal gerekçesi yasal dayanaktan yoksun bulunmuştur.
Uyuşmazlık konusu olayda da, davalı idare davacının kayyım ile yapmış olduğu sözleşmenin, kendi ihtiyacı nedeniyle yenilenmeyeceğini bildirmiş ve davacı da sözleşmenin bitim tarihi itibariyle artık fuzuli şagil durumuna düşmüş olduğuna göre, uyuşmazlık konusu taşınmazın tahliyesinin istenmesinde mevzuata aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Danıştay Onuncu Dairesi de bozma kararında, sözleşmenin bitim tarihi itibariyle fuzuli şagil durumunda olan davacının tahliye edileceğine ilişkin işlemde 2886 sayılı Kanunun 75 nci maddesine aykırılık bulunmadığını belirterek idare mahkemesi kararını bozmuştur.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 2.İdare Mahkemesince verilen 5.3.1992 günlü E:1992/27, K:1992/308 sayılı ısrar kararının bozulmasına, 22.4.1994 gününde esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
Uyuşmazlık konusu olayda kayyım tarafından davacıya kiralanan taşınmazın daha sonra Hazine adına kayıt ve tescil edilmesi üzerine, davalı idarenin; kira sözleşmesinin yenilenmeyeceği ve taşınmazın boş olarak teslim edilmesi aksi halde tahliye yoluna gidileceğine ilişkin işleminin iptali istemiyle açılan davada İdare Mahkemesince “mülkiyeti sonradan Hazineye intikal etmiş ve intikal tarihinde daha önceki tasarrufa yetkili kişi tarafından özel hukuk hükümlerine göre kiraya verilmiş olan bir taşınmaz malın yine 6570 sayılı Yasada öngörülen prosedür izlenme suretiyle tahliyesi mümkün olabilecektir.” Gerekçesiyle işlem iptal edilmiş. Danıştay Onuncu Dairesi ise; Olayda taşınmazın Hazineye devrinden önce yapılan kira sözleşmesinin 6570 sayılı Yasaya göre yapılmış olmasının kira sözleşmesinin bittiğinin adli yargıda açılacak dava sonunda verilecek kararla saptanmasını gerektirdiği yolundaki gerekçeyi 2886 sayılı Yasanın 75 inci maddesinin idareye verdiği sarih ve kesin yetki karşısında kabule olanak bulunmadığından bahisle anılan mahkeme kararını bozmuştur. Bozma kararına uymayan İdare Mahkemesi ise ilk kararında belirtilen gerekçe ile anılan kararında ısrar ederek dava konusu işlemi iptal etmiştir.
Gerek İdare Mahkemesi Kararında gerekse Danıştay Onuncu Dairesinin bozma kararında kayyım tarafından yapılan sözleşmenin hangi tarihe kadar uzadığı ve hangi tarihte sona ereceği konusunda açık bir saptama yapılmamış, dava olayın hukuki değerlendirilmesi yapılarak sonuçlandırılmıştır. Kuşkusuz İdare Mahkemesi ısrar kararının temyizen incelenmesi sadece sözü edilen yargı kararlarının hukuki çerçevesi içinde yapılacaktır. İdare Mahkemesi ile Danıştay Onuncu Dairesinin henüz inceleyip kesin olarak değerlendirmediği kira sözleşmesinin bitim tarihinin ısrar kararının incelenmesi esasında karara bağlanması, yargı yerlerinin karara bağlamadığı, bir konuda karar verilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Bu nedenle; ısrar kararının bozulması yolundaki kararda kira sözleşmesinin bitim tarihine ilişkin değerlendirmenin yer almaması gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına gerekçe yönünden karşıyım.