Mesajı Okuyun
Old 24-10-2014, 09:17   #13
serhattugral

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan serhattugral
Ben karşıt görüşte olduğumu ifade etmek isterim. İşçi, işe ne zaman girdiğini, ne zaman iş aktinin sona erdiğini, almakta olduğu ücretin ne kadar olduğunu ve buna bağlı olarak ne kadar maaş, kıdem, ihbar, mesai, vs. vs. alacağı olduğunu bilir. Eğer bilmiyor ise bunu bir uzmana hesap ettirir ve davasını tam olarak açar. Zira burada bilinemez olan ve ancak mahkemece yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacak bir vakıa mevcut değildir.

Bilinemez olan ile ispatı taraflar arasında niza konusu olan şeyleri birbirinden ayırmak gerekmektedir. İşçinin ne kadar alacağının olduğu hususu bir takım matematik hesaplarına ve formüllere dayalı olarak herkesçe tepit olunabilir.

Ancak, iş aktinin haklı mı haksız mı feshedildiği, fazla mesai yaptırılıp yaptırılmadığı, yahut aylık ücretin iddia edilen miktarda olup olmadığı hususu mahkemece yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacaktır.

Çoğu iş davasında bilinemez olan şey alacağın miktarından ziyade varlığı ve ispatı hususudur. Bu nedenle uygulamada çeşitli mülahazalarla her işçilik kalemi için cüzi meblağlar talep ederek dava açmak ve daha sonra davayı ıslah etmek yolu geliştirilmiştir. Ben bunun bir takım adaletsizliklere yol açtığını düşünüyorum. Sayın meslektaşımın aksine içtihatların "işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olacağına" değil aksine "kısmi davaya konu edilemeyeceğine" şeklinde gelişeceğini tahmin ediyorum.

Bakalım zaman ne gösterecek?

Ortada henüz bir içtihat yokken yukarıdaki görüşleri belirtmişim. Şimdi elime geçen bir yargıtay kararında benzer gerekçelerin esas alındığını dikkatlerinize sunarım. Burada önemli olan husus, işçinin iddiasında kendi sahası açısından bilinemez vakıalara dayanıp dayanmadığı, bir başka deyişle işveren yahut bir başkası elindeki kayıtların uyuşmazlığın çözümünde etken olup olmadığı hususudur. Şayet işçi kendi elinde bulunmayan bir kısım kayıtlara ispat açısından dayanıyorsa belirsiz alacak davası açabilecek, değilse açamayacaktır. Kararın özet kısmı şöyle:

YARGITAY
22.HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2014/442
Karar Numarası: 2014/2051
Karar Tarihi: 11.02.2014

BELİRSİZ ALACAK DAVASI

İŞÇİLİK ALACAKLARI

ÖZETİ: Öncelikle, taraflar arasında çalışma süresi ve ücret miktarı tartışmalı ise de, salt söz konusu tartışmanın varlığı alacağı belirsiz hale getirmez. Keza davacı, çalışma süresini ve ücretini belirleyebilmektedir. Davacının ne zamandan beri çalıştığını veya ücretinin ne kadar olduğunu bilmemesi aynı zamanda hayatın olağan akışına da aykırıdır. Davacı işçinin kendisinin bilmediği çalışma süresini, tanıkların bildiğini veya bilirkişinin bileceğini farz etmek ispat kurallarına da hayatın olağan akışına da aykırıdır. Keza tarafın yeterli şekilde somutlaştırıp kendisinin bilgisinde dahi olmadığını belirttiği bir hususun mahkemece bilinmesini beklemek de mümkün değildir. Diğer taraftan davacı, dava konusu alacakların miktarlarının belirlenmesinde, işverenin elinde bulunan bilgi ve belgelere dayanmamakta, aksine işverence tutulan kayıtların muvazaalı olduğu gerekçesiyle nazara alınamayacağını iddia etmektedir. İşverenin maddi hukuktan doğan yükümlülüklerini (belge ve bordro düzenleme gibi) yerine getirmemesi, tuttuğu belgelerin gerçeği yansıtmaması, davadan önce işçinin alacaklarını inkâr etmesi ya da ikrar etmekle beraber yerine getirmemesi davacıya kural olarak belirsiz alacak davası açma imkânını vermez. İşçi bu durumlarda dahi, alacağının miktarını veya değerini belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açamaz (Simil, s. 412). Dava konusu edilen alacakların gerçekte belirli bir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.