Mesajı Okuyun
Old 20-08-2011, 21:34   #12
Av.Hamdi Özkaya

 
Varsayılan

Ben, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının hatta yürütmeyi durdurma kararının mevcut davaların büyük kısmında uygulanamayacağı kanısındayım. Bu görüşüme en büyük dayanak aynı maddedeki yani 713. madde 5.fıkradaki hükümdür. 5.fıkra hükmü gereğince "mülkiyet", 1.fıkradaki şartların GERÇEKLEŞTİĞİ ANDA kazanılmaktadır. Bilindiği gibi eski yasada bu konuda bir hüküm bulunmadığından yıllarca gerek Yargıtay kararları gerekse doktrinde mülkiyetin kazanılma anı tartışma konusu olmuş, doktrindeki baskın görüşün aksine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile "mülkiyetin mahkeme kararının kesinleştiği tarihte" kazanıldığına karar vermiştir. Ancak TMK ile yasa koyucu doktrindeki baskın görüş doğrultusunda maddeye az önce bahsettiğim fıkrayı ekleyerek bu konudaki tartışmlara son vermiştir. Doktrin ve Yargıtay'ın da kabul ettiği gibi 713. maddedeki bu düzenleme miras,istimlak,ihale vs. gibi "tescilsiz iktisap" hallerinden biridir.

Buna göre; 713.maddenin 1.fıkrasındaki şartları yani zilyetliğini aralıksız ve nizasız olarak malik sıfatı ile 20 yıl sürdürme şartlarını yerine getiren zilyet, 20 yılın hitamında mülkiyeti kazanmıştır. 20 yılın dolması ile "ölü" kişi adına olan tapu kaydı hukuki değerini yitirmiştir. Zilyet tarafından açılan tescil davası sonucunda verilecek mahkeme kararı, 5.fıkra hükmü gereğince kurucu değil, açıklayıcı,tespit edici nitelikte olup, kurulan hüküm geçmişe etkili sonuç doğurur. Gerek doktrin gerekse Yargıtay İçtihatları da bu yöndedir. Anayasa'daki Anayasa Mahkemesinin İptal kararlarının Yargı organlarını da bağlayacağı şekilindeki hükmün, iptal kararlarının "ÖZEL HUKUKA VE MADDİ HUKUKA İLİŞKİN KAZANILMIŞ HAKLARI" etkilemeyeceği yolundaki ilkeyi ortadan kaldırmadığı da istikarar kazanmış Yargıtay kararlarında özellikle vurgulanmıştır.

Anayasa Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı sadece 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmasına çok az kalan zilyetler yönünden (yani 06.04.2011 tarihine kadar 20 yıl süresi dolmayanlar) bir hüküm ifade etmektedir. Bunlar dışında 20 yıllık zilyetlik süresi yürütmeyi durdurma kararından önce dolmuş olan zilyetlerin mülkiyeti kazandıkları yasa hükmü ile sabit olduğundan ve o tarihte de "ölmüş" sözcüğü kanunda varlığını sürdürdüğünden mahkemelerin bu kazanılmış mülkiyet hakkını yok saymaları düşünülemez. Hatta ben Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda bulunan mahkemenin bile eğer davacı birinci fıkradaki şartları davadan önce sağlamışsa davayı rededemeyeceğini düşünüyorum. Bence Anayasa Mahkemesinin bu kararı sadece ileriye dönük bir karar niteliğinde olup, bundan sonra tapu sicilinde ölmüş kişilerin taşınmazları yönünden bu davalar açılamayacaktır.

Bu konuda görevli Yargıtay 8.HUkuk Dairesi henüz elindeki mevcut dosyalar yönünden bir karar vermemiştir. En azından ben görmedim. Ancak 8.Hukuk Dairesinin bu konuda 2002 yılından beri verdiği kararları göz önüne aldığımda, benim görüşüm yolunda bir değerlendirme yapacağını düşünüyorum.