Mesajı Okuyun
Old 02-07-2004, 20:36   #34
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

"Töre Cinayetleri de Namus Cinayetleridir"
Avukat Gülbahar, töre cinayetlerine "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezası getirilmesini, "dünya ülkeleri için örnek bir düzenleme" olarak nitelendirdi; "töre" kavramının tüm "namus" cinayetlerini kapsayacak şekilde yorumlanması gerektiğini vurguladı.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
02/07/2004 Burçin BELGE burcin@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Mor Çatı gönüllüsü avukat Hülya Gülbahar, Türk Ceza Kanunu'nda "töre nedeniyle insan öldürenlere, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini" öngören düzenlemeyi "Türkiye ve dünya için çok önemli bir adım" olarak değerlendirirken; yasada geçen "töre cinayeti" kavramının "namus cinayetlerini" de kapsaması gerektiğini vurguladı.

Dünyada ilk kez

Değişikliği "bütün dünya ülkeleri için örnek bir düzenleme" olarak nitelendiren Gülbahar, kadın hakları konusunda mücadele veren tüm kadınların bu konuda yıllardır uğraş verdiğine de dikkat çekti:

"Namus cinayetleri konusunda, bu kadar kararlı bir düzenleme dünya yüzünde ilk defa yapıldı. Türkiye, Birleşmiş Milletler'de (BM) de bütün dünya devletlerinin namus cinayetlerine dair çalışmasını sağlayan ülkelerin başına geliyordu. Pekin+5 belgelerine namus cinayetlerinin girmesini, BM çalışmalarının bu konuda yoğunlaşmasını sağlayan en önemli ülkelerdendi.

Kendi iç mevzuatında gerekli düzenlemeleri yapmadığı için, dünya gözünde traji komik bir pozisyonda kalıyordu. Bu değişiklikler nihayet yapıldığında, hem uluslar arası alanda söylediklerinin arkasında duran hem de namus cinayetleriyle ilgili en etkili cezayı getiren bir ülke olarak tarihe geçti."

"Töre ve namus cinayetleri"

TCK'daki değişiklikler için mücadele veren kadınların, büyük bir dirençle karşılaştığını anlatan Gülbahar, düzenlemenin "töre cinayetleri" kavramıyla sınırlandırılmasından endişeli.

Kadınların her yerde, her ekonomik ve sosyal statüden erkeklerce öldürüldüğüne dikkat çeken Gülbahar, "töre" ve "namus" kavramlarının birbirini besleyen kavramlar olduğunu vurguladı:

"Kadın hareketinin önerisi, yasada 'namus cinayeti' kavramının kullanılmasıydı. Ancak, tartışmalar sonucunda oluşan denge yüzünden 'töre cinayeti' denildi.

Son tahlilde, bunlar birbirlerinden doğan, birbirlerini besleyen kavramlar. İstanbul'da 14 yaşındaki Nuran'ı öldüren babası, kameraları gördüğünde, 'Töre cinayeti değil, namusumu temizledim' demişti. Bu, namus-töre içiçe geçmişliğinin tipik bir göstergesiydi.

Şimdi kafa karışıklığına son vermek için maddenin gerekçesinde töre cinayetlerinin, namus cinayetlerinin kadınlara ve kız çocuklarına karşı; onların hayatlarını töre, namus, cinsel kontrol, tutku, aşk ve benzeri nedenlerle kendi kontrolünde tutmak isteyen erkekler tarafından işlenen cinayetler olduğunu açıkça belirtilmesi gerekiyor."

"Şimdi sıra uygulamada"

Gülbahar, yasal düzenlemelerin tamamlanmasının kadınlara yönelik ayrımcılığın önlenmesine yetmeyeceğini, "kadına yönelik şiddetin ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için kararlı bir devlet politikasının yürürlüğe girmesi gerektiğini" de vurguladı.

"Yasalarla ilgili samimiyet ölçüsü, yasayı çıkartmak değil, uygulanması gereken önlemleri derhal ve etkin biçimde almaktır" diyen Gülbahar, şu örneği verdi:

"Bu samimiyet, kadına yönelik şiddetle ilgili bütçeden yeterli payın ayrılmasıyla; Adalet Bakanlığı'ndan Sağlık Bakanlığı'na, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan İçişleri Bakanlığı'na kadar ilgili bütün bakanlıkların bu konudaki çalışmalarıyla ölçülür."

"Birlikte yaşayanlar da koruma koşullarından faydalanmalı"

Türkiye'de "imam nikahı" uygulamasının yaygınlığına dikkat çeken Gülbahar'ın yasaya ilişkin bir başka çekincesi de, TCK'nın "fiili olarak evli gibi birlikte yaşayanların da TCK'daki koruma koşullarından yeterince yararlandırılmaması".

Gülbahar, "Birçok madde için fiili olarak evli gibi birlikte yaşayanların da TCK'daki koruma koşullarından yararlandırılması gerekiyor" dedi ve ekledi:

"TCK'nın tanımlar maddesine getirilecek bir ekle, 'evli gibi birlikte yaşayan eş' tanımının evlilik benzeri birlikte yaşayanların da eş tanımı içinde olduğu ve TCK'nın ilgili hükümlerinden yararlanacağı' vurgulanmalıdır."

"TCK'daki diğer düzenlemeler"

Gülbahar, TCK Yasa Tasarısı'na ilişkin görüşmelerin Meclis Adalet Komisyonu'nda bugün (Cuma) da devam edeceğini hatırlattı; bekaret kontrolü, ayrımcılık ve müstehcenlik maddelerine ilişkin çekince ve önerilerini de sıraladı:

* Ayrımcılık, yasada çok dar tanımlanmış. Cinsiyet, cinsel yönelim ve benzeri nedenlerle insanlar arasında ekonomik, sosyal ve kültürel ayrımcılık yapılmayacağının maddede açıkça düzenlenmesi gerekiyor.

BM Ayrımcılığa Karşı Sözleşme, kalın bir kitapçık halindedir. Her bir maddesi, bütün dünya için emsal oluşturacak şekilde hem genel çerçeve koyar hem de örnek verir.

TCK'da ayrımcılığın "lokantada yemek yemek", "gayrimenkul satın almak" gibi üç dört maddeyle sınırlandırılmış olması, dünya hukuk tarihinde ilk kez rastlanan bir olay. Büyük bir hukuki rezalet.

* Bekaret kontrolü maddesinde, genital organ muayenesinin yanı sıra bekaret kontrolü ibaresinin de kullanılması gerekir. Ayrıca, öngörülen ceza çok düşük.

Eylemin kadınların intiharına ve öldürülmesine neden olacak ağır sonuçlar doğuran bir hukuk dışı uygulama olduğu göz önüne alınarak, cezanın ağırlaştırılması gerekir. Sadece kişiyi bekaret kontrolüne götürenin değil, yapılmasını isteyenin ve muayeneyi gerçekleştirenlerin de ceza alması önemli.

* Müstehcenlik maddesine ilişkin en önemli itiraz, "doğal olmayan ilişki" ifadesine yönelik. Bu tanım, insanların hayatlarında çok geniş bir alanda müdahale hakkı doğuruyor. (BB/YS)