Mesajı Okuyun
Old 14-08-2012, 14:13   #18
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/19855
K. 2011/20465
T. 1.12.2011

• BOŞANMA ( Tarafların İki Yılı Aşkın Süreden Beri Fiilen Ayrı Yaşadıkları - Davalının Davaya İtirazı Hakkın Kötüye Kullanılması Niteliğinde Olup Evlilik Birliğinin Devamında Davalı Bakımından Korunmaya Değer Bir Yarar Kalmadığı/Davanın Kabulü Gereği)

• KADININ KOCASINA HAKARET ETMESİ ( Tarafların İki Yılı Aşkın Süreden Beri Fiilen Ayrı Yaşadıkları Dikkate Alındığında Davalının Davaya İtirazı Hakkın Kötüye Kullanılması Niteliğinde Olduğu - Evlilik Birliğinin Devamında Davalı Bakımından Korunmaya Değer Bir Yarar Kalmadığı)

• UZUN SÜREDİR AYRI YAŞAMA ( Tarafların İki Yılı Aşkın Süreden Beri Fiilen Ayrı Yaşadıkları - Davalının Davaya İtirazı Hakkın Kötüye Kullanılması Niteliğinde Olup Evlilik Birliğinin Devamında Davalı Bakımından Korunmaya Değer Bir Yarar Kalmadığı/Tarafların Boşanmalarına Karar Verilmesi Gerektiği)

4721/m.166,185/3

ÖZET : Davacının bir başka kadınla birlikte yaşadığı, bu suretle sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmakta ise de, davalının da kocasına "seni istemiyorum, senden nefret ediyorum, rezil, pislik" şeklinde sözler sarfederek hakaret ettiği gerçekleşmiştir. Bu durumda taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Mevcut olaylara göre, bu sonuca ulaşılmasında davacı daha fazla olmakla birlikte davalı da kusurludur. Tarafların iki yılı aşkın süreden beri fiilen ayrı yaşadıkları dikkate alındığında davalının davaya itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, evlilik birliğinin devamında davalı bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamış, Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluşmuştur. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün bulunmamasına göre, davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm davacı tarafından tamamına şamil olarak, davalı tarafından da tedbir nafakasının miktarına dair olarak temyiz edilmekle evrak okunup gereği düşünüldü:

KARAR : 1-) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların tedbir nafakasına dair temyiz itirazları yersizdir.

2-) Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacının bir başka kadınla birlikte yaşadığı, bu suretle sadakat yükümlülüğüne ( T.M.K. m. 185/3) aykırı davrandığı anlaşılmakta ise de, davalının da kocasına "seni istemiyorum, senden nefret ediyorum, rezil, pislik" şeklinde sözler sarfederek hakaret ettiği gerçekleşmiştir. Bu durumda taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Mevcut olaylara göre, bu sonuca ulaşılmasında davacı daha fazla olmakla birlikte davalı da kusurludur. Tarafların iki yılı aşkın süreden beri fiilen ayrı yaşadıkları dikkate alındığında davalının davaya itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, evlilik birliğinin devamında davalı bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamış, Türk Medeni Kanununun 166/2 nci maddesi koşulları oluşmuştur. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün bulunmamasına göre, davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına ( T.M.K. m. 166/2) karar verilmesi gerekirken, isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeple bozulmasına, tedbir nafakasına dair temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeple reddiyle hükmün bu bölümünün onanmasına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı