Mesajı Okuyun
Old 02-02-2003, 00:39   #4
Cest la vie

 
Varsayılan

Sn Bir Dost'un ilk mesajını okudugumda final haftasındaydım, birşeyler yazmak istedim ancak yazamadım. Diğer mesajları şimdi okudum. Sn. bir dost'un ikinci açıklamasına da katılıyorum, ancak bunun Sn. Meral Erdoğan Ve Rezzan Aydınoğlu'nun sunduğu görüşle pekişeceğini, bu şekilde de uygulama yolunda adım atılacağını düşünüyorum..

Geride bıraktığımız dönem, "insan hakları" dersi aldım. Bu dersin son konusuna kadar çok iyimserdim, Türkiye'de insan haklarına yeteri kadar olmasa da saygı duyulup, onları yasalarla korunduğuna inanıyordum. AIHM'e Türkiye'den çok şikayet-dava gitmesinin sebepleri arasında, insan haklarının ihlallerinin yanında diğer sebeplerin de büyük yer kapladığını gördüm. Mesela diğer ülkeler aynı kuralları kendi yerel mahkemelerinde de uyguluyorlardı ve bu nedenle kendi mahkemeleriyle AIHM kararları arasında pek bir değişiklik olmayacağı için o ülkelerden pek fazla dava gitmiyordu. Veya bunu Türkiye aleyhine suistimal etmek isteyenler nedeniyle de dava sayıları artıyordu... Ya da tazminattan öte davasını kamu oyuna duyurma isteğiyle yanıp tutuşanlar vs vs.. Diyorum ya, daha bir iyiniyetliydim Türkiyedeki insan haklarına karşı..
Düşüncelerimi bütünüyle değiştiren dersin konusu "2002 Türkiye İnsan Hakları Raporu"ydu. O dersin tümünü bu raporu incelemeye ayırdık, neredeyse her açıklamada "hocam bu kadar da değildir" diye itiraz edenlerdendim.. Dersin sonunda ikna oldum..

"Bu raporda Türkiye'nin zaafları konuşuluyor ama bunlar medyadan geçen durumlar değil de rakamlara dayanan raporlar. Hiçbir yerden etki,para, politik destek almadan, tamamen tarafsız hazırlanan bir rapor." diye söze başladı hoca.. Size dersten aklımda kalanlardan ve raporda yazanlardan bir kaç şey aktarmak istiyorum:

* Türkiye'de insan hakları açısından bulanık ve genel gelişmeler oldu.

* İfade özgürlüğü:

Nevzat Oraran(soyad yanlış olabilir-dersten aklımda kalanları ve not aldıklarımdan bir bölümünü yazıyorum) askeriyeyi eleştirdiği için , askeri mahkeme tarafından yargılanıyor ve 2 ay hapis cezası alıyor.

Hapishaneler derneği bir kitapçık hazırlıyor. Bu kitapçıkta mahkum olanların cinsel tacize-tecavüze uğraması hakkında bilgiler yer alıyor. Kitapçık toplatılıyor ve Türk polisine hakaretten dolayı dernektekiler hapse atılıyor.

** İşkenceler:

İşkenceler devam ediyor ve bu işkenceler yapılırken kadın-çouk-ağır suçlu-suçsuz ayrımı gözetilmiyor. Henüz sorgu aşamasında yapılan işkencelerden ölen insanlar bile oluyor.

İnsanlar sorguya çekilirken ailesine haber verme, avukat tutma(burda benim müdehalem devreye giriyor:"hocam olur mu, baro sağlıyor avukat, ne olursa olsun!" Hocanın cevabı: " Ahu, sen bunu bir araştır. Bak bakalım taleplerin kaç tanesi gerçekleştirilmiş, kaç tanesi zamanında gerçekleşmiş, kaç tanesi umursanmamış?" Susuyorum, bilgim yok çünkü-bu vesileyle sizlere sorayım: gercekten taleplerin hepsi karsılanıyor mu? ) telefon etme, neden sorguya çekildiğini öğrenme yani her türlü iletişim hakkından yoksun bırakılıyor. Sorguya çekilen insana kayıp muamelesi yapılıyor. (yine ben:"hocam mümkün değil, bu kadar oldugunu sanmıyorum. bunlar dogru değil. Hoca: tarafsız raporlar Ahu. Türkiye de onaylıyor bunları. )

Hapisteki çocukların %90ı işkence görüyor, bunların hiçbiri şikayet etmiyor. Polisler bilgi almak için dövdüklerini söylüyorlar ancak zaten hersey onların ellerinde, dövmeden de alabilecek durumdalar.

Polisler işkence yaptıkları için normalde 15 ay hapis cezasına çarptırılıyorlar. Ancak ertesi gün dosya iptal ediliyor, kapatıluyor ve polisi serbest bırakıyorlar.

Hakim-savcı-doktor üçgeninde işkenceler hasıraltı ediliyor.
"452" tane şikayet dosyası savcılığa gidiyor ama bunların "65" tanesi okunuyor ve "1" tanesi mahkemeye gidiyor. (ben artık susuyorum, o kadar cok müdahele etmişim ki, bundan da "yok artık" demeye yüzüm kalmıyor..) Oysa savcının 452 şikayetin 452sini de okuması gerekir.
Savcı, doktordan dövülüp dövülmediğine dair rapor istiyor(veya otopsi raporu istiyor) Ancak doktorlar dövülme olayının olmadığına dair bir rapor veriyor. (polis=>rüşvet=> doktor, doktor=>rapor=>savcı)

Hapiste olan 8 erkek, tecavüze uğradığını söylüyor ama hiçbiri doktor yüzü görmüyor. Eğer hapishanede işkence yapılmadıgını savunuyorsan bunu ispat etmek zorundasın, doktor getir, kanıtla. Doktor bile getirilmiyor çoğu zaman.

Bu rapor böyle sinir bozucu bir şekilde sürüp gidiyor. Benim de iyimseriliğimi yanında götürüyor. Derlerdi de bu kadar olduguna inanmazdım: Türkiye'de insan hakları ihlalleri acayip yapılıyor!!!

AIHM'de karara bağlanan tazminatlardan şikayet edene kadar sayın bakan, kanunların uygulanmasını sağlasın, cezaları arttırılmasını sağlasın, insan haklarını AIHM aracılığıyla değil, kendi yasama&yürütme&yargı organları çerçevesinde verdirsin..
Bunu "mali yük" olduğu için değil, hakkın verileceği kişi "insan" olduğu için yaptırsın. Bu konudaki rahatsızlığını da "insanlara yapılan ihlaller, verilen zararlar" olarak belirtsin..
Mali yük olarak belirtilmeye devam edildiği sürece, 2003 Raporu da aynı şekilde gelecektir, 2003te de mali yük artacaktır..

Avrupa Birliği üyeliği mi?

Bu koşullarda geçin canım..!


Ahu